Filozof Ioanna Kuçuradi’yle sohbet: Dilin bozulması başa çıkılması en zor dert
28. Aydın Doğan Ödülü’nün sahibi Prof. Dr. İoanna Kuçuradi oldu. Ödül töreni öncesi sohbet toplantısında bir araya geldiğimiz hocaların hocası Kuçuradi’ye dildeki bozulma ile nasıl başa çıkacağımızı sordum. Bunun başa çıkması en zor dert olduğunu ifade eden Kuçuradi, spiker ve muhabirlerin dili çok kötü kullandığını söyledi. Kuçuradi, sohbetimizde cezaevleri sırasında yaşadığı ve unutamadığı bir olayı da anlattı.
Abone olRecep ERÇİN
Ekim 1936’da İstanbul’da dünyaya gelen filozof Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, akademi hayatı boyunca birçok ilke imza attı. Türk filozof ve öğretim üyesi Kuçuradi, hocaların hocası unvanı ile anılıyor. Çalışmaları ile Türk düşün hayatına önemli katkılar sağlayan Kuçuradi Aydın Doğan Vakfı tarafından verilen Aydın Doğan Ödülü’nün bu yılki sahibi oldu. Tören öncesi düzenlenen ve Ertuğrul Özkök, Taha Akyol, Erdoğan Aktaş, Şelale Kadak, Serpil Yılmaz, Doğan Şentürk, Doğan Akın gibi medya dünyasının tanınan isimlerinin de yer aldığı sohbete ben de davetliydim.
Aydın Doğan Vakfı Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın ev sahipliğinde yapılan toplantıda hocaların hocası Kuçuradi’ye dildeki bozulmanın nasıl düzeltilebileceğini sorduğumda, “Dil bozulması ayrı bir dert. Başa çıkması en zor dert. Nasıl çıkılacak? Süreç aşağı, süreç yukarı… Bir de ‘Aynen’ diyorlar. ‘Algı’ da var. Algı, duyularımıza gelen bir şeydir. Anlamak başka bir şeydir. Algı, anlamanın yerine kullanılıyor. Muhabirler de dili çok kötü kullanıyor. En başta olur olmaz çok fazla rastgele kullanıyorlar. Spikerler önceden dikkat ederdi hepsi gitti. Spikerler ellerini hareket ettirmezdi şimdi eller kollar…” dedi.
‘Değer yargılarımın olmamasına çalışıyorum’
Bilgi kelimesinin günümüzde enformasyon yerine kullanıldığını oysa enformasyonun ikinci elden bir aktarım olduğunu ifade eden Prof. Dr. İoanna Kuçuradi ile sohbetimizden aldığım notlar şöyle oldu: “Bilginin çeşitleri vardır. Şunun içinde bu kadar şarap vardır gibi. Su deniz seviyesinde yüz derecede kaynar vs. Türkçe’de enformasyona da bilgi diyoruz. Bilginin bir objesi vardır. Önermeyi ortaya koymadan bağımsız bir şey vardır. Normlar ise ayrı onların nesneleri yoktur. Emelleri vardır. Ezbere değerlendirme, yanlış değerlendirmeden farklıdır.
Bunun cevabını felsefenin vermesi gerekiyor. Bir şeyin değeri anlamındaki değerle, değer yargısındaki değer farklıdır. Bir şeyin değeri değerler değildir. Değer yargılarımın olmamasına çalışıyorum. Toplumsal yaşamda değer yargıları dediğiniz basiretle türetildiğinde işlev görür. Değer yargısı ve değer bilgisi. Yargı, grupların iyidir, kötüdür dediği… Dürüstlük nedir? Bilimsel tanımı yaparsan yaptığın ile istediğinin aynı olmasıdır. İnsan haklarını hep muamele edilme olarak görüyoruz. Ama muamele etmedir. Benim haklarım ama sen ne yapıyorsun? Hukuk olarak değil etik olarak insan hakları… Bu konuda toptan dikkatli olmamız gerekiyor. Önce biz ne yapıyoruz? Ne yaptığımızın farkında mıyız?”
Cezaevinde bir mahkûmun söylediğini hiç unutmadı
Yaşam ve düşünce tarzına ilişkin de ipuçları veren Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, “Başka yoldan aynı şeyi yapmaya devam ediyorum. Benim ilgiden şikâyetim yok, ilgilenen ilgileniyor… Ben kendimi bir şeye zorlamıyorum. Akışına bırakıyorum. Küçük Prens sevgiyi çok güzel anlatıyor” diye konuştu. Sohbetimiz “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olduğu için konu şiddetten açılınca bir çalışma kapsamında Türkiye’nin farklı illerindeki cezaevlerinde mahkûmlarla konuştuğunu anımsatan Kuçuradi, şu tecrübesini aktardı: “Cezaevlerinde kadın koğuşlarında en çok kocasını öldürmüş kadınlar var. Taşrada özellikle. Başka yol bulamıyor. Cezaevi ziyaretlerinde ben kendi adıma çok şey öğrendim. Kadını öldürürken adam da intihar ediyor… Maltepe’ye epey gittik. Sürekli programlardan birinde mahkûmlardan biri ‘Bize yeniden insanlığımızı hatırlattınız’ dedi. Bunu bir mahkûm söyledi. Bu cevabı hiç unutamıyorum.”
Medeni ilkellik üçüncü savaşın taşlarını döşüyor
“İki kişinin ilişkisinde yaşantı tortuları olan değerler. Saygı duymak, güven duymak, minnet. Bunlar değer yargıları değil. Bir kişinin belli bir kişi ile yaşantılarının tortularıdır. Bir şey kalıyor. İşte o tortu, minnet oluyor mesela. Saygı diyoruz. Erkeksin önünü kapatıyorsun. Hayır, bunlar davranış normlarıdır. Benim hiçbir itirazım yok” diyen hocaların hocası Kuçuradi, yaşadığımız çağdaki medeni ilkelliğe şu sözlerle dikkat çekti: “Medeni ilkellik, kendi içinde çelişki taşıyor ama durumumuzu verebiliyor. İnsansız uçak çok ileri ama insanları öldürmek için kullanıyoruz. Silahsızlanma konuşuluyordu İkinci Savaş sonrası ama şimdi silahlanma yarışına girdik.” Bunun üzerine Arzuhan Doğan Yalçındağ söze girerek, “Hoca, üçüncü dünya savaşı kapıda diyor” sözüyle noktayı koydu.
'O çağdaş bir Antigone’dir'
Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Prof. Dr. Kuçuradi ile ilgili düşüncelerini şu sözlerle ifade etti: “1960’lar Türkiye’sinde bir trene atlayıp çalışmalarını devam ettirmek için Erzurum’a gidecek kadar cesur, Türkiye’ye felsefeyi kabul ettirecek kadar çalışkan, önüne çıkan tüm engelleri aşmaya çalışacak kadar kararlı, felsefe öğrenmeye gönüllü herkese kapısını açacak kadar da büyük yürekli. Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, dostlarının tanımlamasıyla çağdaş Antigone’dir. Yani sözünü esirgemeyen, gereksiz yere konuşmayan, sabreden, ama ilkelerinden asla şaşmayan!”
Ioanna Kuçuradi kimdir?
Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, Çorlulu bir annenin ve Sakız Adası göçmeni bir aileden gelen İstanbul doğumlu bir babanın kızı olarak 4 Ekim 1936 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. 1954 yılında Zapyon Kız Lisesi’ni, 1959’da ise İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü bitirmiş, Prof. Dr. Takiyettin Mengüşoğlu’nun asistanı olarak bu bölümde göreve başlamıştır. 1965’te hazırladığı “Schopenhauer ve Nietzsche’de İnsan Problemi” başlıklı teziyle doktora derecesini almıştır.
Mesleğine 1965-1968 yılları arasında Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde devam eden İoanna Kuçuradi, 1970’te doçent, 1978’de de profesör ünvanını almıştır. 1969 yılında Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü kuran Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, 2003 yılında emekli oluncaya dek bu bölümün başkanlığını yürütmüştür. İoanna Kuçuradi, ayrıca 1997 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde kurulan İnsan Hakları ve Felsefesi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin Mart 2005’e kadar müdürlüğünü yapmıştır. Türkiye’de felsefe eğitiminin ve araştırmalarının gelişmesinden insan hakları kavramının anlaşılması ve savunulmasında önemli bir misyon üstlenilmesine kadar birçok alanda sayısız katkıları olan Kuçuradi, 1983 yılında Uluslararası Felsefe Kuruluşları Federasyonu FISP’in Yönetim Kurulu’na seçilmiştir.
1988-1998 yılları arasında Genel Sekreterliği’ni, 1998-2003 yılları arasında da Federasyon Başkanlığı’nı yürüttüğü bu federasyonun Onursal Başkanlığı’nı sürdürmektedir. Felsefe ve İnsan Hakları alanında 1998 yılından beri UNESCO kürsüsü sahibi olan Kuçuradi, halen Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin Müdürlüğü ve İnsan Hakları Anabilim Dalı Başkanlığı görevlerini yürütmektedir.