'Bir İşsizin Günlüğü' tüm kitapseverlere önerilir
Hakan SONOK
Abone olŞu sıralar Cumhuriyet Gazetesi’nde çalışmakta olan Doğan Satmış HaberTürk Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı görevinden ayrıldıktan sonraki işsizlik döneminde, gazetecilik anılarını ve iş arayanlara, işsiz kalanlara yollar gösteren, öneriler içeren notlarını derlediği, harmanladığı “Bir İşsizin Günlüğü” adındaki kitabını yazdı ve yayınladı…
Hürriyet Gazetesi’nde 17 yıl yazı işleri müdürü ve 5 yıl okur temsilcisi olarak görev alan Doğan Satmış, Sabah, Bugün, HaberTürk gazetelerinin kuruluş aşamasında görev almıştı…
Doğan Satmış, Atatürk’ün kurduğu Anadolu Ajansı’nda başladığı gazetecilik mesleği boyunca Dinç Bilgin, Haldun Simavi, Asil Nadir, Erol Simavi, Turgay Ciner ve Ahmet Çalık’ın gazetelerinde çalışmıştı…
“Bir İşsizin Günlüğü”nden fragman niteliğindeki bazı satır başları şöyle:
Turgay Ciner
Doğan Satmış işadamı Turgay Ciner’e yılda 700 milyon dolar kazandıran projeyi kitabında şöyle anlatıyor: “Soda külü camın da hammaddesi…Dünyanın en büyük soda külü cevheri yatağı Ankara Beypazarı’nda bulunuyor. Dünyanın en zor ve tehlikeli işlerinden biri, yeraltındaki madenleri yukarı çıkarmak.Ya bütün toprağı kazmak ya da tünelle derinlere inmek gerekiyor. Hem çok zahmetli, hem de çok pahalı bir iş. Amerika’da bir profesör, metrelerce derindeki madende toz halinde duran soda külünü sıcak suyla eritip sıvı olarak yukarı çıkarmayı sonra da bunu kurutarak elde etme yöntemini keşfetmiş. Yani hiç öyle derinlere inmeye gerek yok; yukarıdan sıcak suyu aşağıya yolluyorsun,soda külü bu suyla eriyip yukarıya çıkıyor geriye bunu kurutmak kalıyor.Turgay Ciner bu profesörün keşfini öğreniyor ve profesörü Türkiye’ye davet ediyor.Yöntem ilk kez Türkiye’de deneniyor ve başarılı sonuç veriyor.”
Erol Simavi (1930-2015)
Hürriyet Gazetesi yönetim kurulu üyesi ve yazarı Çetin Emeç’in öldürülmesinden yaklaşık bir ay sonra Nisan 1990’da bir gün benim kader arkadaşım olan Hasan Kılıç Ağbiyle (kendisinin Hürriyet Gazetesi’nin çeyrek yüzyılında büyük emekleri vardır) birlikte Erol Simavi’nin İstanbul Maçka’daki muhteşem evine gittim.Üzerimde pejmürde bir blue jean ve bir deri mont vardı…Erol Bey “Ne içersiniz?” dedi, çay istedik, ”İsterseniz içki de var,” dedi kendisine hazırlarken.Ben gençlik ve toyluktan olacak (o zaman 29 yaşındaydım) “Bir votka alayım o halde” dedim…Erol Simavi Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rahmi Turan’ı görevden alacağını yerine Ertuğrul Özkök’ü getireceğini anlattı. Rahmi Turan 1989’da Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliğine getirilmişti…Rahmi Turan Erol Simavi’nin ağabeyi Günaydın ve Tan Gazetelerinin sahibi Haldun Simavi’nin bir sözüne kızarak 1985’te Dinç Bilgin patronajında Sabah Gazetesi’ni kurmuştu.Bence Simavi ailesinin basından silinmesinde de bu olayın büyük etkisi vardır…Bende Sabah Gazetesi’nin kuruluşunda bulunmuştum…
Erol Simavi’nin evinde Hürriyet’te çalışan muhabirlerin özgeçmiş ve fotoğraflarının bulunduğu dosyalar dikkatimi çekti; dosyalarda muhabirin kaç yıldır Hürriyet’te olduğu, medeni durumu (evli mi, bekar mı, boşanmış mı?), çocuklarının olup olmadığıyla, ilgili ayrıntılı bilgiler vardı…Bu görüşmeye Hasan Kılıç Ağbi’nin Erol Simavi’yle ortak arkadaşı olan Bafra’lı kuaför Mehmet Bey de katılmıştı…Simavi’nin evinde epey uzunca oturduk. Sonunda Mehmet Bey “Erol Bey isterseniz meseleye (sadede) gelelim,” dedi.Belli ki bizi Erol Beyin evine çağırmalarının özel bir nedeni vardı ve Simavi’nin bunu bize açıklama zamanı gelmişti.Ancak Erol Bey nedense son anda fikir değiştirdi, dönüp bize özetle şöyle dedi: “Siz Hürriyet’e Rahmi Turan ile geldiniz; onunla birlikte buradan ayrılmayın!”
Erol Simavi’nin o gün bizi ne söylemek için evine çağırdığını, sonra da bundan neden vazgeçtiğini öğrenemedim…Belki de benim pejmürde kıyafetime aklı takılmıştı.
Erol Simavi 1993’te Hürriyet’in yüzde 25’ini, 1994’te elinde kalan hisselerin tümünü satarak Avrupa ülkelerinde yaşamaya başlamıştı…Ertuğrul Özkök ise yaklaşık 29 Aralık 2009’a kadar yaklaşık 20 yıl boyunca Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmenliği’ni yapacaktı…
Hürriyet’in bugün yıkılıp yerine rezidanslar dikilen Güneşli’deki eski binasının ilk iki katı Belma-Erol Simavi çiftinin zevkleriyle döşenmişti ve duvarlarında ressam Ömer Uluç’un resimleri vardı.Erol Simavi gazetedeki tüm hisselerini 1994’te sattıktan sonraki dönemde bir gün kafe katındaki köşeye alüminyum doğramalarla bir kulübe oturtulduğunu gördük; burada D & R ürünleri satılacaktı.Ancak işçiler Ömer Uluç’un bir resmine de matkapla bir delik açıp vidalamışlardı…
Yılbaşı hediyesi denilince, aklıma Erol Simavi geliyor. Erol Simavi Hürriyet’in sahibiyken tüm çalışanları için her yıl sonunda birer özel hediye sepeti hazırlatırdı.Ve sepetler çalışanların eşlerinin adına evlere yollanırdı. Bu sepetler en çok eşleri sevindirirdi. En çok da bir patronun kendilerini hatırlamış olması gururlarını okşardı. Bir hayli dolu olurdu sepetler. Sonra bu gelenek Erol Simavi’den sonra kalktı Hürriyet Gazetesi’nden…
Orhan Pamuk
Orhan Pamuk bir kitap yazmak için boşuna 4-5 yıl uğraşmıyor; gidiyor, araştırıyor, soruyor, dinliyor,öğreniyor yazıyor ve bir “bozacı”yı bile 500 sayfada anlatıyor.
Elif Şafak
HaberTürk Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı Mayıs 2013’te “Elif Şafak artık bizde yazmayacak” dedi. Kötü haberi iletme görevi bana düştü…O dönem HaberTürk 210 bin satıyordu, Elif Şafak’ın “Aşk” adlı romanı 600 bin civarında sattı…
Sakıp Sabancı (1933-2004)
Forbes Dergisi 2004’te Sakıp Sabancı ve ailesinin servetini 3 milyar 200 milyon dolar olarak hesaplamıştı…Sakıp Sabancı’nın belki de en ünlü sözüyse: “Hayatta doyamadığım bir şey varsa, o da para değil, çalışmaktır…”
Gazetecilik mesleğine ilk adımlarını atan Doğan Satmış’a Sakıp Sabancı şunları söylemiş: “Ağaammm, geçenlerde Boğaz kenarında yürüyorum, balık satıyorlar ama fiyatları ateş pahası.Altın sanki mübarekler. Ben diyeyim 100, sen de 200. Yaklaşılacak bir şey değil. Ben balıklara bakıp istenilen fiyatı kafamda tartarken, herifçioğlunun biri Mercedes’le balıkçının önüne yanaştı, arabadan inmeden,en pahalı balığı gösterip,”Şundan iki kilo ayıkla!” diye emretti, fiyatını bile sormadı, cebinden çıkardığı bir tomar parayı uzatarak, balıkları aldı gitti.Benim ağzım açık, öyle kaldım.Ne zenginler var Ağam!” (1)
Aziz Yıldırım
Kızıltoprak Bafra Pidecisi’nin devamlı müşterilerinden biri de Aziz Yıldırım…Aziz Yıldırım her defasında iki kıymalı, iki peynirli pide söylermiş.
Süleyman Demirel (1924-2015)
“Süleyman Demirel ile bir araya geldiğimizde “Eğer Kuzey Irak’ta bir Kürdistan kurulursa, Türkiye’de 28 vilayeti tutamazsınız” demişti…Yıllar sonra 6-7 Ekim 2014 Kobani eylemlerinin Türkiye’nin sadece 28 vilayetinde yapıldığı haberlere yansıyınca Süleyman Demirel’in tespitinin önemini anladım…” (2)
Süleyman Demirel yakın çevresindeki insanlara müstehcen fıkralar anlatmasıyla da meşhurdu.Doğan Satmış kitabında bunlardan birine de yer veriyor…
Yaşar Kemal (1923-2015)
21 Mayıs 1981 ile 17 Mayıs 1995 arasında Fransa’nın 21. Cumhurbaşkanı olarak görev yapan, bu zaman diliminde yedi ayrı Başbakan ile çalışan François Mitterand 13 Nisan 1992’de T.C.’nin 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın davetlisi olarak beş bakan ve iki yüz kişilik bir heyetle Türkiye’ye iki günlük resmi bir ziyaret gerçekleştirmişti. Ziyaretinin ikinci gününde Ankara’dan İstanbul’a gelen Mitterand, Beyoğlu’ndaki Galatasaray Lisesi’nde Özal ile Galatasaray Üniversitesi Kuruluş Belgesi’ni imzalamıştı…Özal ile Mitterand aynı gün Topkapı Sarayı’nın Sarayburnu’ndaki iki kıyı köşkünden biri olan Sepetçiler Kasrı’nda bir öğlen yemeği verdi; tam bir sanatçı dostu olan, opera şarkıcısı Jessye Norman’dan Yılmaz Güney’e kadar sanatçılara destek olmasıyla ün yapan Fransa Cumhurbaşkanı hayranı olduğu Yaşar Kemal’i özel davetlisi olarak Sepetçiler Kasrı’ndaki bu yemeğe davet etmişti…1984’te Paris Elysee Sarayı’nda François Mitterrand, Yaşar Kemal dahil 20. Yüzyıla damgasını vurmuş dört kişiye (diğerleri: Joris Ivens, Elie Viesel, Federico Fellini) Legion D’Honneur madalyası vermişti.
Hayat
Hayat, sadece çalışmak, her sabah bir işyerine gitmek değil…Dağlara tırmanma sevdası eşini ve üç çocuğunu geride bırakıp Everest’e tırmanmaya çalışan, o sıralarda 37 yaşını sürdüren, George Mallory’nin (1886-1924) hayatına malolmuştu… Yaşı büyük yazdırıldığı için 18 yaşında askere gidip şehit düşenler de var…(3)
Yazının dip notları:
1-Vehbi Koç’un ev sakinlerine yazdığı 11 Ağustos 1961 tarihli mektubundan: “Bütün ev halkından ricam: Muslukların fazla açılmaması, su israfına zerre kadar meydan verilmemesidir.Bu hususa dikkat edilmesini ehemmiyetle rica ederim.”
2-Süleyman Demirel 1 Mayıs 1995’te Milliyet Gazetesi temsilcilerini davet ederek “Batı ülkelerinin Türkiye’ye 10 Ağustos 1920’de tarihli Sevres anlaşmasının koşullarını 75 yıl sonra tekrar kabul ettirmek istediğini ilan etti…Sevres, 16 Mayıs 1916’da imzalanan Skyes-Picot anlaşması gibi Osmanlı mirasını / topraklarını paylaştıran bir anlaşmaydı.Sevres’e göre Türklere sadece İç Anadolu’nun ve Karadeniz’in bir bölümü bırakılırken bugünkü Türkiye toprakları Ermenistan, Kürdistan,Yunanistan, İngiltere, Fransa ve İtalya arasında paylaştırılmaktaydı…T.C.’nin kurucuları Rusya’da Çarlık yönetimini yıkan Komünist Partisi lideri Lenin’in yönetimiyle 16 Mart 1921’de Moskova anlaşmasını yaparak Sevres anlaşmasını geçersiz kılmak için ilk büyük adımı atmışlardı…
Süleyman Demirel’in “Eğer Kuzey Irak’ta bir Kürdistan kurulursa, Türkiye’de 28 vilayeti tutamazsınız” sözüyle bizlere ne söylemek istediğini daha iyi anlayabilmek için Abdullah Öcalan’ın 9 Ocak 2010’da “Kürtlerin Türkiye’nin Batı illerine göçmemesi, göçenlerin de geri dönmesi” çağrısını hatırlamak gerekiyor.
3-Everest öğretmen ve dağcı George Mallory’nin (1886-1924) eşini dul, üç çocuğunu babasız bırakmıştı…George Mallory Dünya Savaşı’nda 1915-18 arasında İngiliz ordusunda teğmenliğe kadar yükselmişti…Everest George Mallory’nin naaşını 75 yıl sonra 1 Mayıs 1999’da geri vermişti…”The Wildest Dream” adlı belgesel (2010) ve iki TV dizisi haricinde George Mallory’i konu olan kayda değer bir film bulunmamaktadır…