Yüzde 8.8 yanıltmamalı

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

İlk çeyrekte yüzde 11.6, ikinci çeyrekte yüzde 8.8 ve yılın ilk yarısında yüzde 10.2… Bunlar, büyümede müthiş oranlar… Hele ilk çeyrekte geçen yılki yüzde 12.2'nin üstüne yüzde 11.6 ve ikinci çeyrekte geçen yılki yüzde 10.2'nin üstüne yüzde 8.8, büyük bir artış demek. Ancak bu oranlar ayaklarımızı yerden kesmemeli.

Birincisi; yılın ikinci yarısında zaten böylesine yüksek oranlar beklenmiyor.

İkincisi; yılın ikinci yarısında yüksek oranlar beklememenin ötesinde, daha küçük gerçekleşmeler umuluyor. Çünkü, hani aşırı spor yapmanın ya da birden kilo almanın getireceği yan etkiler gibi bu hızda büyümenin yan etkileri olacağı da ortada.

Üçüncüsü; yılın ilk yarısında yüzde 10.2 büyüyen ekonominin, aslında küresel kriz döneminin öncesindeki düzeyi ancak aştığını da görüyoruz. İyi büyüdük, hızlı büyüdük; ama 2008'in ilk yarısını ancak aşmış durumdayız.

Durgunluk hala sorun

İkinci çeyrekteki büyüme tüm tahminlerin ötesinde yüzde 8.8 gelince, "demek ki Türkiye ekonomisi hala hızlı bir büyüme içindeymiş" şeklinde özetlenebilecek bir algı oluştu. Ama şu gözden kaçıyor. İkinci çeyreği geride bırakalı iki buçuk ay oldu; ikinci çeyreğin ortasını dikkate alırsak aradan beş ay geçti; yani biz aylar öncesinin verisini değerlendiriyoruz. Bu veri oluşurken kurlar hangi düzeydeydi, halkın ekonomiye bakışı, güveni ve tüketim eğilimi nasıldı, ABD ve Avrupa'da şimdiki sorunlar yaşanıyor muydu, bunlara pek bakmıyoruz. Oysa köprülerin altından çok sular aktı.

Nitekim Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da dün yapılan G-20 Emtia Fiyatlarında Dalgalanmalar Konferansı sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, enflasyonda risk görmediklerini, riskin enflasyonda değil durgunluk tarafında olduğunu belirtti. Babacan, ABD ve Avrupa'daki duruma işaret ettiği açıklamasında şunları söyledi:

"Eğer adım atılmazsa bu tür gelişmeler olacağını zaten hep söylüyorduk, uyarıyorduk. Dolayısıyla kurumlarımız olumsuz gelişmelere hazır. Türkiye,oldukça güçlü bir noktada. Avrupa'da şu an yaşanan sorunlara bakıyorsunuz. Nedir? Bütçe sorunu bizde yok, borç sorunu yok, bankacılık sorunu yok. Dolayısıyla şu an Türkiye ile Avrupa bir bakıma neredeyse siyah ile beyaz kadar farklı bir tablo arz etmekte.

Orada olup biteceklerden bizim hiç etkilenmememiz gibi bir sonuç tabii ki düşünülemez. Çünkü Türkiye ticaret kanalıyla, finans kanalıyla Avrupa ile yoğun işbirliği olan bir ülke. Hep söylüyorum, komşuda bir deprem olduğu zaman bu bizde de hissedilir. Önemli olan bu depreme karşı binamızı, yani ekonomik yapımızı sağlamlaştırmaktır. Türkiye bunu zamanında yapmış; ekonomik yapısını, finansal yapısını sağlamlaştırmıştır."

Enflasyon ve durgunluk

Bu köşede 24 Ağustos'ta yer alan "Enflasyon kedi, durgunluk aslan" başlıklı yazımızda, artık hükümetin ve Merkez Bankası'nın hedefinde durgunlukla mücadele olduğunu, enflasyondan ise korkulmadığını dile getirmiştik. Ali Babacan da dünkü konuşmasında bu konuya vurgu yapma gereği duydu. Belli ki Babacan da, yüzde 8.8'lik ikinci çeyrek büyümesinden sonra yapılan yorumların pek de doğru olmadığının altını çizmek istiyor. Babacan zaten dünkü konuşmasında ikinci yarıda ilk yarıdaki hızda bir büyüme beklenmemesi gerektiğini söyledi.

Düşük döviz kuru ve yüksek ithalat, ikinci çeyrekte hiç hesapta olmayan yüksek büyümenin temel taşları niteliğindeydi. Artık bunlar yok; ne döviz eskisi kadar ucuz, ne bundan dolayı ithalat eskisi kadar fazla. Dolayısıyla üçüncü ve dördüncü çeyreklerde büyümede dramatik yavaşlamalar bizi bekliyor olabilir. Buna şimdiden hazır olmak ve hızlı yavaşlamalar ortaya çıktığında "ne oluyoruz" diye feryat etmemek durumundayız.

Tüm yazılarını göster