Banu ERİŞ
Yeni yıla küresel büyümeye dair aşağı yönlü risklerin sürmesi nedeniyle faizlerin daha uzun süre boyunca düşük seviyelerde kalacağı ve düşen petrol fiyatlarına bağlı olarak Türkiye’nin makro dengelerinde iyileşme görüleceği yönündeki beklentilerle başladık. Son duruma baktığımızda ise hem içeride, hem de dışarıda gündemin daha karmaşık hale geldiğini görüyoruz.
Haziran ayından bu yana giderek hızlanan bir düşüş eğilimi içinde olan petrol fiyatlarının yukarı yönlü tepki çabası TL varlıklara yönelik iyimserliği törpülüyor. Ancak arz-talep dengesi nedeniyle petrol fiyatlarında güçlü bir yükseliş beklenmiyor ve varil başına fiyatlar 60 doların altında kaldığı sürece cari açık ve enflasyon üzerindeki olumlu etkinin süreceği öngörülüyor. Öte yandan TCMB’nin para politikasına dair belirsizlik kısa vadede piyasaların yönü üzerinde önemli rol oynamakta. Makro açıdan bakıldığında enflasyonda beklenen iyileşme ve küresel bazda merkez bankalarının gevşek para politikasını sürdürmesi, TCMB’ye faiz indirimi için alan sağlıyor. Son aylarda kredibilite tesis etmek için temkinli adımlar atan bankanın önümüzdeki dönemde ölçülü faiz indirimleri yapması beklentiler dahilindeydi. Ancak doların küresel çapta güçlenmesi ve içerideki merkez bankasının bağımsızlığı tartışmaları ile döviz kurları üzerinde yukarı yönlü baskının artması TCMB’nin işini zorlaştırıyor. Piyasa etkisine bakacak olursak, kısa süreli belirsizlik nedeniyle TL’de belirgin bir toparlanma zor gözükürken, faizlerdeki yükselişle birlikte hisse senedi piyasasında da zayıflık devam edebilir.
Yurtdışında ise piyasaların Yunanistan ile ilgili gelişmelere hassasiyeti artmış durumda. Borçların yapılandırılması ile ilgili görüşmelerde anlaşma sağlanacağına yönelik beklentiler son günlerde Euro ve Avrupa borsalarına destek oldu. Ancak Avrupa Merkez Bankası’nın Yunan tahvillerinin teminat olarak kabul edilmemesi yönündeki kararıyla birlikte risk iştahı azaldı. Önümüzdeki günlerde konu ile ilgili gelişmelere bağlı olarak volatilite görülebilir.