Yönetimin altın kuralı

Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com


 

Bir romantik kamyon sürücüsü kamyonun arkasına şöyle bir yazı yazdırmış "neskafe bile üçü bir arada; ben ise hâlâ yalnızım." Kamyon sürücüsünden aldığım esinle bu hafta bir üçlüden söz edeceğim. Yönetimlerde bir arada olması gereken, ama bir türlü bir araya gelemeyen bir üçlüden. Yetki, sorumluluk ve hesap verebilirlik üçlüsünden söz edeceğim.

Organizasyonlar ve organizasyon şemaları

Organizasyonlar neden vardır? Bir amacı gerçekleştirmek için vardır. Çünkü konulan amaç o kadar kapsamlı ve büyüktür ki, bunu tek kişi başaramaz.
Bu nedenle, amacı gerçekleştirmek birden fazla kişiye ihtiyaç vardır. Bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmiş, bir yapısı olan insan topluluğuna organizasyon denir. Organizasyon şeması da yapıyı gösterir. Bu şemada tepeden başlayarak dizdiğiniz kutular ve bunların bağlantıları kimin kime bağlı olduğunu gösterir. Her bir kutuda oturacak kişinin görevi tanımlanır. Bu tanım içinde bu kişinin neleri yapması gerektiği, yani sorumlulukları ve de yetkileri dile getirilir. Kutuda oturan kişi, yaptığı işlerden, sorumluluklarından dolayı bağlı bulunduğu bir üstteki kutuya hesap verir. Demek ki, her kutu için olmazsa olmaz üç önemli kavram vardır: Yetki, sorumluluk ve hesap verebilirlik.

Yönetim altın kuralı

Bir organizasyonun tepesindeki kutuya oturtulan kişi, her işin başıdır. Organizasyonun amacını, konulan hedefi gerçekleştirme görevi, sorumluluğu bu kişiye verilmiştir. Bu işi gerçekleştirmek için gerekli yetki ile donatılır. Ve de o da, kendisini buraya atayan makama hesap vermekle yükümlüdür.
İşler o kadar kapsamlıdır ki, bir kutuda oturan kişi bunu beceremeyeceğinden diğer kutular ortaya çıkmıştır. Tepedeki kutuda oturan kişi kendisine bağlı kutuların sorumluluklarını yerine getirebilmesi için de yetkilerini altındaki kutulardaki kişilere devreder. İşte bu yetki devri konusunda şöyle bir altın kural vardır:
"Yetki devredilir; sorumluluk, asla." Yani organizasyon yapısı içinde kişi yetkisini devrettiğinde bu "Saldım çayıra, Mevlam kayıra" biçiminde yaklaşım değildir. Kişi, o görevin sorumluluğundan kurtulamaz.

Bizdeki altın kural

Şu ana kadar söylediklerim, yönetim biliminin evrensel kurallarıdır. Ancak Güngör Uras'ın söylediği gibi "Burası Türkiye Abicim"; yukarıdaki altın kural kamuda her zaman işlemez. Bu altın kural şöyle değişime uğramıştır. "Hatalar devredilir, başarılar asla".
İşler iyi gittiğinde, başarılı bir sonuç ortaya çıktığında tepe kutudaki kişi her yerde görülür. O başarıdaki çevre koşulları, varsa, hiç dile getirilmez. Ama, Allah muhafaza, işler ters gitmiş ve bir hata yapılmışsa tepedeki kişi sorumluluğu almaz. Hemen hatayı devredecek birisi bulunur. Bu da genelde en alt kademedeki birisidir; örneğin, garibim bir trenin makinistidir. Ya da, çevre koşullarıdır; örneğin, dere yatağına yapılan evlerde olayda gördüğümüz gibi "Semavi bir felaketle yağan yağmurdur". Bazen sorumlu da bulunmaz; örneğin, insanların kaderine etki yapan bir koca sınav sistemine güven sıfırlanmıştır, ama kurumun tepesindeki kişi tınmaz. Tepedeki kişiler teflon kaplanmış yüzleri ile "hizmet" vermeye(!) devam ederler

Sonuç

Halk arasında yaygın bir söylem vardır. Kabullenmiş çaresizliği dile getirir. "Biz adam olmayız" denir. Peki biz ne zaman adam oluruz? Söyleyeyim, gelişmiş toplumların kabul ettiği ve uyguladığı evrensel kuralları kabul ettiğimizde. Örneğin, yukarda sözünü ettiğim, "yetki devredilir, sorumluluk asla" temel yönetim kuralını çiğneyerek adam olmayız.
Tepe kutulara konulan babayiğitler, yetkiyi sonuna kadar kullanmayı bildikleri kadar sorumluluklarının da farkında olmalıdırlar. Hatalarını da kabul etmelidirler. Bunun gereğini yapmalıdırlar. Hata yapıldığında istifa denen bir eylemin de olduğunu unutmamalıdırlar. Tabii, kamyon sürücüsü gibi yalnız değillerse, vicdanları varsa....

Tüm yazılarını göster