Yönetimde'Özgül misyon' meşrulaştırmanın temelidir

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

"Ne aradığımıza karar vermek kritik bir adımdır".

Yaygın biçimde bilinen genellemelerden biri de,"nereye gittiğini bilmeyen kaptana, hiçbir rüzgar yardımcı olamaz" der.

Etkin liderlik, ne yaptığını bilme ve yapma gibi iki temel özellik gerektirir.

Varlık nedenimizi açıklayan bir "ideale" sahibi değilsek, hayata ilişkin bir "sevdamız" da yok demektir. Güney Kafkasya'da yaşamış olan ünlü Gürcü Şairi Şota Rustaveli'nin : "Düşmemişsen bir sevdanın peşine/ Düşman olur özün kendi özüne" dizelerine kulak vermeliyiz.

Bir iş örgütlünün özgül bir misyonunu belirlemesi, ne aradığını ve ne gibi sonuçlar yaratmak istediğini netleştirmesidir ve yönetmenin kritik adımıdır.

Ne aradığımız net olarak tanımlanmanın bazı zorlukları vardır: Her iş yerinin kendine özgü koşulları olsa da, bizim zihnimizi yönlendiren önyargılarımız, yerleşik doğrularımız ve kalıp düşüncelerimiz kavrayış ve davranışlarımızı etkiler. Bir de her zaman yeterli zamanımız yoktur; dar ve sıkışık zamanda karar verme durumunda kalabiliriz; öncelikleri belirleme ve odaklanma konusunda yeteri kadar değerlendirme yapma şansı yakalamamız mümkün olmayabilir. Bir başka tuzak, belli alana odaklanırken, başka alanlarda bırakacağımız boşluklar büyüyebilir; zaman içinde tehlikeli boyutlara erişebilir.

Hayatın içinde canlılığını koruyan bireyin, toplulukların, toplumların, aileden okula, dini kurumlardan devlete, şirketlerden sivil toplum örgütlerine bütün canlı organizmaların ve örgütlenmelerin bir "merkezi düşünceye" sahip olması, ne aradıklarını ve ne yapmak istediklerini tanımlamalarını kolaylaştırır. İster bir yaşanmış olanı anlatsın, isterse yazarın zihninde kurgulanmış olsun hayatın bir kesiti olan romanlarda da "özgül misyon" romanın "merkezi" olarak karşımıza çıkar. Orhan Pamuk'un anlatımı ile "merkez" romancıların içgüdüleriyle hissettikleri öylesine önemli bir yerdir ki, onu hayalde değiştirmek bile romanının her cümlesinin, her sayfanın değiştiği ve bambaşka bir anlama kavuştuğu duygusu verir. Romandaki merkez, hayat hakkında derin görüş, bir çeşit sezgi, derindeki gerçek ya da hayalî esrarlı bir noktadır.

Orhan Pamuk romandaki "merkezin" önemini anlatırken, Henry James'den, "Bir hikayeyi anlatmasının beş milyon yolu vardır ve bunların hepsi esere bir merkez sağlıyorsa meşrudur" saptamasını aktarır ve şu genellemeye ulaşır: "Benim için bir romanın değeri, merkezinin dünyanın merkezini, anlamını ifade edebilme gücünde yatar. Daha da basitleştirerek söyleyelim: Bir romanın gerçek değeri, bizde hayatın tam böyle bir şey olduğu duygusunu uyandırmasıyla ölçülmelidir. Romanlar, hayat hakkındaki temel düşüncemize seslenmeli ve bu beklentiyle okunmalıdır."

Bir iş örgütünün özgül misyonu, örgütün entelektüel ve sistem kapasitesini belirleyen merkezidir. Bu merkez, örgüt çalışanlarının ve müşterilerinin de içinde bulunduğu, doğrudan ya da dolaylı bağlantılı olan herkesin ilişkilerini meşrulaştırmasının zihinsel araçlarını yaratır. Özgül misyon ne denli açık, net, güçlü ise örgütün fiziksel sermayesini, insan kaynağını ve teknolojiyi etkin kullanma fırsatları da o kadar artar.

Örgütün özgün misyonu,yaşanan çağın gerçeklerine ne denli yakınsa, örgütün çevre ve çekirdek yetkinliklerine ne denli uyumlu ise örgüt performansı da o denli güçlü olacaktır.

"Kâr maksimizasyonu" da olabilir

Çok genel anlamı ile mal ve hizmet üretirken amacımız, maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırma olmalı. Bu tanım çok "idealize edilmiş" çerçevedir. Oysa iş örgütlerinin "sahip olma" gibi birincil, "olma" gibi ikincil hedefleri de vardır. O nedenle iş örgütünün kâr maksimizasyonu, hisse değerini yükseltme gibi ekonomik amacı odaklanmış olmaları olağandır.

Örgütü kuranlar ve geliştirenlerin siyasi güç sahibi olma gibi bir özgül misyonları da olabilir. Siyasi güç sağlama salt siyaset üreten örgütlerin işi değildir; ekonomik içerikli örgütler de siyasi gücü pekiştirme gibi amaca yönelebilir. Çok kârlı bir alan olmadığı halde yazılı medyaya yatırım yapmak isteyenlerin iş insanları arasında, güç kazanma, siyasi irade ve toplum nezdinde ayrıcalıklı konum sağlama eğilimlerine sıklıkla rastlanabiliyor.

Hukuk ve ahlak sınırları içinde kalmak koşuluyla, iş örgütleri çok değişik "özgül misyon" belirleyebilir. 

Devrim yaşanırken özgül misyonlar

Tohumun toprağa atılmasından bugüne sürekli değişen Tarım Devrimi, düşük basınçlı buharlı makinenin icadı ile hayatımıza giren Sanayi Devrimi, bilgisayar teknolojisinin kullanılabilirliği ile yaşamaya başladığımız Bilgi Devrimi üç temel dönüşümün adıdır.

Sanayi Devrimi, neredeyse 12 bin yılda oluşan ticaret akışlarını, mekansal örgütlenmelerini değiştirmiş, yeni bir yapılanma ortaya çıkarmıştır. Bugün hep birlikte yaşadığımız Bilgi Toplumu aşamasına geçiş, servet ve sermayenin anlamını değiştirmiş, ticari akışların yönünü değiştirmiş, yeni mekansal örgütlenmeler ortaya çıkarmaya başlamıştır.

Uluslararası sermaye 1,5 trilyon dolara ulaşan bir hacme ulaştı.

Çok değişik uğraş alanında insanlar, akademisyenler, gazeteciler, girişimciler, sivil toplum örgütleri mensupları, şirket yöneticileri, mevsimlik işçiler, belli uzmanlıkları olan insanlar, sporcular ve değişik nedenle refah arayan insanların göçleri, hareketlilikleri artıyor.

Internet ve sosyal iletişim ağları küresel ekonomiyi yeniden yapılandırıyor.

Teknoloji insanın fizik gücü kadar zihinsel gücünün çeperlerini genişletiyor.

Orta sınıf yükselişe geçmişken, toplumun bazı kesimlerinde yoksulluk da açık sınırlarının altına düşüyor. Gelir dağılımı bozuklukları insanları sokaklara taşıyor; topluca seslerini yükseltmeye yönlendiriyor.

Bir yanda dışa ve dünyaya açık gelişmeler hızlanırken, öte yandan yerel kimler öne çıkıyor, istekler çeşitleniyor ve farklılaşıyor.

Bir büyük devrim yaşıyoruz, bu oluşum Sanayi Toplumu aşamasının 300 yıla yakın bir zaman boyunca oluşturduğu ve meşrulaştırmanın kaynağı olan "merkez düşüncenin" kaynakları ve değerler sistemi hızla çözülüyor.

Yaşamın değişik alanlarında olduğu gibi iş örgütleri çevresinin talep koşulları, faktör koşulları, karşılıklı-bağımlılık ilişkileri ve rekabet stratejilerini meşrulaştıran değerler ve kaynaklar sürdürülebilir bir gelişme için yetmiyor.

İş örgütlerinin performansını belirleyen çekirdek yetkinlikler; sonuç odaklılık, ekip liderliği, işbirliği ve etkileme becerisi, stratejik ortaklıklar, ticari-odaklılık, değişimin yönetimi, örgütsel bilgi ve becerileri geliştirme, müşteri odaklılık ve piyasa bilgisi vb. yetkinliklerin yazılımını, donanımını ve içeriğini gözden geçirerek, Bilgi Toplumu ihtiyaçlarına uyumlu hale getirmek gerekiyor. 

Özgül misyonun belirlenmesi

Özgül misyon iş örgütlerinde bütün etkinlikleri aynı amaç ve hedefe odaklamanın temel aracı "özgül misyonun" tanımlanmış olmasıdır.

Bir iş örgütünün işleri yönetirken en önemli araç olan "iş kuramının" etkili olabilmesi için çevre, temel yetkinlikler ve özgün misyon varsayımların gerçekliğe yakınlığına, aralarındaki uyuma, örgüt insanları tarafından net anlaşılmış olmasına ve sürükle sorgulanmasına özen gösterilmesi gerektiğini biliyoruz.

Özgül misyonun gerçekçiliği;

- Dünya genelindeki eğilimlerin neler olduğunu, ne gibi fırsatlar ve tehlikeler yarattığını yakından izlemeyi,

- Kendi olanak ve kısıtlarımızı, aşırı ve noksan değerlendirmelerin etkisinden uzak nesnel bir biçimde saptamayı,

- Başarılı iş yapmanın tutarlı yapı, işlev ve kültürel birikime bağımlılığının her geçen gün arttığını ,

- Alışkanlıkla yönetim anlayışı hızla terk ederek, analizle yönetim aşamasına geçmeyi,

- Analiz sonuçlarını sorgulayarak amaç, strateji ve hedefleri, sapmaları sürekli düzelterek ilerlemeyi,

- Kendini yeniden üretim mekanizmasının sağlıklı işletilmesini güven altına almayı gerektiriyor…

Özgül misyon, zihni meşrulaştırma kadar, kaynakların fiziki anlamda koordinasyonunun ve odaklanmanın da etkili aracıdır…

Tüm yazılarını göster