Yolcudur abbas, bağlasan durmaz

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

ODAK / Faruk Şüyün sanat@dunya.com Gözlerimi açınca, nerede olduğumu anlamaya çalışıyorum ilk önce. Yine bir otel odası mı? Yoksa evimde miyim? Hangi kentte uyandım bu sabah? Neredeyse gün aşırı uçuyorum. Galata Kulesi'nin hemen dibinde, Topkapı Sarayı'nın tam karşısındaki yuvamdan çok uzaklarda uyanıyorum hemen her sabah. İşte yine güneş doğuyor. Tam karşımda lacivert Akdeniz, diğer tarafta sık ormanlar ve Toros Dağları... Odamın balkonundan dalgaların köpüklendirdiği denizi seyrediyorum. LykiaWorld & LinksGolf Antalya'dayım. 2.5 kilometre uzunluğundaki plajıyla mavi ve yeşili buluşturan otel, Akdeniz sahillerinin ilk ve tek links golf sahasına sahip mekânı. Güneş, burada her sabah hemen solumda, doğudan yükseliyor, kumsalı katederek batıdan bir ertesi sabaha kadar kayboluyor. Yani tam güneye bakıyorum. Deniz orada, rüzgârın uğultusu, dalgaların sesi, ufuk çizgisi, hayallerimi tetikliyor. Yolculuklardan yorgun düşmüş bedenim, tanın ağardığı bu saatte yarı uykulu, yarı uyanık. 40 metrekareden 225 metrekareye kadar farklı büyüklüklerde 449 konaklama ünitesi, teras ve balkonlarından direkt havuz girişi bulunan bu tesisin bir odasının balkonunda birkaç gün dahi olsa huzuru, sakinliği yaşıyorum. Hiçbir şeyi düşünmeden, hatırlamadan, öylece, sessizce, sakince... Kendimden mi kaçıyorum? Neden hep uzaklara, uzaklara gidiyorum? Nereye? Bilmem ki... Dağlarımda, iç denizlerimde hep kalabalıklar içindeki o yalnızlık, hep... Hep gidiyorum... İşte başka bir kent. 13-14 senedir yılda birkaç kez geldiğim, her seferinde Çatalhöyük'ü ziyaret ederek oradaki gelişmeleri yakından izlediğim Konya. Bu kez 11. Dünya Tarihi Şehirler Konferansı için bu kentteyim. Konferansın başlığı, "Tarihi Kentlerde Yaşayan Kültürel Miras." "Kültürel miras ve onun tüm araçları kültür endüstrisinin vazçgeçilmez bir parçası olduğu için tarihi kentlerin sürekliliğini tartışabilmek ancak yaşayan mirası anlamakla mümkündür. (..) �Tarihi kent'i anlamak ve deneyimlemek bizi kültürel mirasla ilgili daha bilinçli ve dikkatli olma noktasına getirir. Doğal ve insan-yapısı kültürel mirasımız yaşamımızın ve eylemlerimizin yerine konulamaz kaynağı ve tüm kentsel değişimlerin dinamosudur." diyor Ayşegül Tokol, konferansın akademik danışmanı, Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi. 300 küsur sayfalık Konferans Kitabı'na yazdığı Önsöz'de. Katılmamak mümkün mü? 54'ü dünya genelinden olmak üzere toplam 158 şehirden 700'ü aşkın belediye başkanı, belediye yöneticisi, biliminsanı, büyükelçi, konsolos ve devlet adamının katıldığı toplantıda konuşan ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen ise, konferansların sadece el sıkışma yerleri değil, dünyayı, ülkeleri düşünerek yeni şeyler öğrenmenin ve gerçek bireyi oluşturmanın yeri olduğunu, katılan herkesin Konya'dan başka bir şehir imajıyla ayrılması gerektiğini belirtiyor. Yani, her zaman olduğu gibi, bir kez daha doğruları söylüyor. Etkinliğin sonuna kadar kalamayacağım için, bildirilerin İngilizce olarak yer aldığı kitabı karıştırıyorum. Bu köşeye sığmayacak, akademik bir dergiye özel bölüm oluşturacak metinlerden ilgimi çekenleri okuyor, notlar alıyorum. Konferansta 16, yuvarlak masa toplantılarında ise 18 sunum var. Etkinlik kapsamında, bilimsel çalışmalar ve atölye çalışmalarının yanında Konya'nın tarihi ve kültürel değerleri tanıtılıyor, Kapadokya'ya geziler düzenleniyor. Ulusal ve yerel televizyon kanalları naklen yayınlar yapıyorlar. Yerli ve yabancı medya mensupları, katılan şehirlerin dillerini konuşan özel çevirmenlerle birlikte sayıları bine yaklaşan konuklar rengârenk görüntüleri eşliğinde Konya da iyi geliyor bana. Bugün, Karadeniz kıyısında, bir başka kente uçacağım, oradan Hattuşa'ya geçeceğiz, bakalım, bu kez neler yaşanacak?

Tüm yazılarını göster