Yerin altında inovasyon

Edip Emil ÖYMEN YENİLEŞİM edip.oymen@outlook.com

Londra Metrosu’nun işletmeye açılışının bu yıl 150. yılı. Ocak ayından beri Londra şehir kültürü ve ekonomisi açısından metronun anlamı önemi üzerine makaleler, kitaplar, söyleşiler, konferanslar... Ne de olsa burası dünyada ilk metro. Ve her şeyi ile “sürekli yenilikçilik” örneği.

Geçen hafta bu sütuna bakanlar, metronun nasıl hayata geçtiğini okudular. Bu hafta ise, neden bu metronun bir yenilikçilik-inovasyon örneği olduğuna değineceğim. (Bizim gibi, toplu taşım sorununu çözmek için pek geç kalmış bir kültürde “metro ve inovasyon” diye bir kavram var mı?)

Anadolu’da ilk demiryolu izni 11 Eylül 1856’da İzmir-Aydın arası için verildi. İnşaat şirketi 4 yılda sadece 43 km yapabildi. Demiryolu Aydın’a on yılda, 1 Temmuz 1866’da ulaştı. Aynı dönemde Londra’da dünyanın ilk metrosu yapılmış ve işlemeye başlamıştı.

Metro, trenin yenilikçi haliydi. Çünkü tren fikri taa Eski Yunan’dan beri var. Şöyle: M.Ö. 590’larda Yunanistan’da Korent’teki 6 km’lik kıstak (isthmus) üzerinden, Adriyatik’ten Ege’ye gemi geçişi, “Fatih’inki gibi” karadan, gemileri tekerlekler üzerinde ittirerek sağlanıyordu. (Fatih’in Haliç’e gemi indirtmesi ona özgü bir buluş değil yani).

Avrupa’da madenlerden çıkartılan cevher, demiryolu benzeri metal hatlardan atla çekilen vagonlarla taşınıyordu. Gel zaman git zaman buhar gücü icat edildi (!), sonra tren geldi. Ve yer üstündeki treni yerin altına sokmak, işte yenilikçi bir adım. (Fransa bu adımı 37 yıl gecikmeyle 1900’de atabildi!)

Londra Metrosu’nun yenilikçiliği, o günün koşullarında teknolojik devrim gibiydi:

- Tünel açma teknolojisini geliştirdiler. 1890’dan itibaren 60 metre derine inen tüneller kazdılar.
- 1890’da metroda ilk kez elektrikli lokomotif kullandılar.
- 1933’te özel metro şirketleri birleştirildi ve şehirde toplu taşım (metro, otobüs, tramvay v.b.) entegre edilerek bir kamu toplu taşıma kurumu oluşturuldu. Ama finansmanı piyasaya bırakıldı. Şimdilerde hükümet de bir miktar mali destek sağlıyor artık.
- Dünyada ilk kez, sırf bu metro sistemi için 1916’da oluşturdukları özel font’u bütün işaretlerde, panolarda, levha ve posterlerde hala kullanıyorlar. Metronun bir Tasarım ve Kültür Mirası Yöneticisi var. “Geçmiş, bugünü yaratır” ilkesine sadık. Her şeyi yenileyerek koruyorlar. İstasyon binalarından koltuk tarzına, aydınlatmadan duvar süslemelerine kadar yüzlerce ayrıntıyı, belli bir tasarım stratejisine göre yaptılar, yapıyorlar. Londra Metrosu bir marka çünkü.
- Spagetti gibi karışık metro hatlarını anlaşılır bir grafik tasarımla (elektrik devresi gibi) çizen Harry Beck’in dünyaca tanınan ve ikon haline gelen şeması 1940’lardan beri yenileniyor. İşin daha da ilginci, Beck’in tasarımı başka metro şemaları için de uyarlandı.
- Metro hatlarını şehirleşmenin olmadığı yerlere kadar uzatarak, oraların da iskana açılmasını sağladılar. Nüfusun şehrin merkezinde yoğunlaşmasını azaltmak amacıyla, yeni yerleşim yerlerinin oluşması, ancak toplu taşımla ve “Yeşil Banliyöler”le mümkündü.
Dünyanın ilk metrosunu yapmak büyük başarıydı elbette. Onu bugün hala işletmek de öyle... Ne var ki, çok daha sonra açılan metrolarda ulaşım, Londra’ya göre daha konforlu, daha sakin, daha az klostrofobik.

Tüm yazılarını göster