Yeni dönemin açık ve gölge hedefleri

Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

İçinde bulunduğumuz tarihsel kesit, sadece sosyal ve ekonomik dinamiklerin değil, kültürlerin ve paradigmaların da hızlı bir değişime uğramasına sahne oluyor. Kabul etmeliyiz ki böyle bir zamanda ülkeleri ve toplumları yönetmek kolay değil. Bu açıdan çözülecek pek çok temel sorunu, gidecek epey yolu olmasına rağmen Türkiye'nin oldukça sağlıklı ve geleceğe dair umudu canlı bir konumda bulunmasının değerini bilmeliyiz. Bunun yolu da avantajlardan ve fırsatlardan yararlanmayı, tehlike ve tehditlerden kaçınmayı başarabilmekten geçiyor. Sık sık yapısal zaaflarımızdan, strateji ve odaklanma eksikliğimizden, bu nedenle ekonomi politikalarında proaktif ve atak olmaktan çok reaktif ve savunma odaklı kalışımızdan sözedişimiz de bundan. Elli yıllık kalkınma ve büyüme serüveni boyunca pek aşina olduğumuz kronik kriz ve kısa vadeli dengesizlik riskine karşı belki de en hazırlıklı ve sağlam durumdayken orta ve uzun vadeli gündemimizi gözden kaçırıp rehavete kapılmaktan kaygılanıyoruz.

Yeni OVP açıklandı

Geçen hafta biraz gecikme ile açıklanan üçüncü Orta Vadeli Program (OVP) bu açıdan çok isabetli ve doğru bir yöntem. Hedefler tümüyle tutturulmasa da ekonominin sürekli bir sıfır tabanlı üç yıllık perspektif içinde yönetilmesi, hep şikayet ettiğimiz uzak erimli stratejik yaklaşıma ilgili herkesi ve kamuoyunu alıştırmak yönünden de çok yararlı.

Açıklanan programda geçen yılki OVP'den sapan gerçekleşmelere paralel olarak başta cari açık olmak üzere güncellemeler doğaldır ki var. Açığın üç yıl içinde tedricen ve temkinli bir şekilde indirilmesi hedefleniyor. Büyüme oranında da bununla uyumlu bir tedrici azalma öngörülmüş. Yine de piyasaların tahminlerinden daha iddialı (2012 için yüzde 4, sonrası için yüzde 5) hedefler sözkonusu. Düşük büyümenin maliyetinin daha fazla olacağının düşünüldüğü anlaşılıyor. Kişi başına gelirin de yine ölçülü bir artış (üç yılda 2 bin USD) ile 2014 te 12.412 USD olması hedef alınmış durumda.

Programda yine doğal olarak iyimser bulunan bazı beklentiler de yer alıyor. Bu yıl yüzde 7.8 olacağı öngörülen enflasyonun önümüzdeki üç yıl içinde yüzde 5 olarak hedeflenmesi bunlardan biri. Özellikle döviz kurunda daha düşük (yüzde 2 ile 3 arasında) artış beklentisiyle bunun çeliştiği savunuluyor. Belli ki otoritelerde döviz girişinde, Türkiye'nin göreli cazibesi dolayısıyla, aşırı bir sıkıntı çekilmeyeceği inancı hakim. Bu da oldukça gerçekçi sayılabilir.

İstikrar ve mali disiplin vurgusu

Kısaca son on yılda genellikle olduğu gibi tedbirli, gerçekçi ve makul bir ekonomi yönetimi sürdürülecek. Özellikle mali disiplin (bütçe dengesi ve faiz dışı fazla) konusunda hiç taviz verilmeyeceği açık ve son zamlarla görüldü ki bu amaçla siyasi açıdan sevimsiz eylemlerden de kaçınılmayacak.

Bütün bu olumlu özelliklerine karşılık, OVP'nin, gerçekçiliğe ve muhafazakarlığa verdiği öncelik nedeniyle savunma odaklı bir niteliği var; belli ki birinci amaç, dengelerin bozulmasını önlemek.

Oysa gönül, küresel kriz sonrası belirsizlik ortamındaki avantajların da tehditler kadar dikkate alındığı ve zahmetli yapısal reformlarda kararlı bir yol haritasının çizildiği bir program istiyor. Ancak özellikle yeni krizin AB merkezli olmasının Türkiye için hem finansman, hem de dış ticaret yönünden risk yaratması muhtemelen kamu yönetimini daha temkinli olmaya zorladı. Son ikibuçuk ayda TCMB'nin teamülün aksine konuşarak yönlendirmeye çalıştığı döviz kurlarında yaşanan sert dalgalanma ile ortaya çıkan kırılganlık, doğrusu bu tutuma hak da verdiriyor.

Gölge hedefler de var

Yine de OVP'nin satır aralarında ekonomi yönetiminin açıkça telaffuz etmekten kaçındığı daha iddialı gölge hedefleri olduğu da hissediliyor. Gerçekten hem büyümenin tüketimden değil özel yatırımlardan kaynaklanacağı, hem de kur artışının enflasyonun altında kalacağı varsayımları, bunları destekleyici bir reform ajandasının uygulanacağını düşündürüyor. Ayrıca düşük kur beklentisine rağmen ihracatın ithalattan fazla artacağının öngörülmesi de daha rekabetçi ve verimli bir üretim ve ihracat performansı üzerine yoğunlaşılacağının işareti sayılabilir. İşsizlikte artış bir yana cüzi bir azalma hedeflenmesi de aynı yönde bir belirti. Başbakan Yardımcısı Babacan'ın açıklamaları da bu paralelde izler taşıyor. Buna karşılık vergi cephesinde bir yenilik işareti yok; mali disiplin için gerektiğinde başvurulacak tek kaynak yine dolaylı vergiler olacak gibi.

Türkiye'de yatırım yapmış küresel yatırımcıların çatı örgütü olan YASED'in altı ayda bir üyeleri arasında gerçekleştirdiği Barometre anketi'nin sonuçları bu bakımdan ilgi çekici. Önümüzdeki aylarda büyümenin düşeceğini, enflasyonun artacağını öngören üye çoğunluğu, döviz kurunun da enflasyonun biraz üzerinde seyredeği beklentisinde. Yatırımcıların önündeki engeller arasında birinci sıraya vergi ve teşvik politikalarını, ikinci sıraya hukuk güvenliğinin oturması dikkat çekici. En fazla beklenen mevzuat değişikliklerinde Gelir Vergisi Kanunu ve enerji piyasası düzenlemelerinin öne çıkması da aynı kaygıları yansıtıyor.

Kısaca OVP deki açık hedefler kadar, gölge hedefler de özenle gözetilmeyi gerektiriyor.

Tüm yazılarını göster