Yatırım teşviki ve istisnaya tabi şirket ve sektörler sorgulanacak

Bu hafta TBMM’ye gelmesi beklenen vergi paketinde, vergi adaletinin güçlendirilmesi ve doğrudan vergilerin payının artırılması için düzenleme önerileri bulunuyor.

Volkan DÜKKANCIK Yatırım Dünyası volkan.dukkancik@dunya.com

Bu hafta TBMM’ye gelmesi beklenen vergi paketinde, vergi adaletinin güçlendirilmesi ve doğrudan vergilerin payının artırılması için düzenleme önerileri bulunuyor. Çok uluslu şirketlerden Asgari Kurumlar Vergisi alınması planlanıyor. Yüksek oranda vergi indirimi ve istisnasından yararlanan, teşvik almış ya da alacak şirketler olumsuz etkilenecek.

 Piyasalarda ve ekonomi­de gündem, son 1 yıldır ağırlıklı olarak TCMB ve faiz politikası belirlerken son birkaç haftadır gündem, fa­iz ve para politikasından ziyade vergi paketiyle birlikte maliye politikası etrafında şekilleni­yor. Bu hafta TBMM’ye gelmesi beklenen vergi paketinde, ver­gi adaletinin güçlendirilme­si ve doğrudan vergilerin payı­nın artırılması için düzenleme önerileri bulunuyor.

Bu kap­samda, Kurumlar Vergisi Ka­nunu’nda yeni bir bölüm açı­larak çok uluslu şirketlerden Asgari Kurumlar Vergisi alın­ması planlanıyor. Başta AB ül­keleri olmak üzere 30’dan faz­la ülkede yasalaşan bu vergi­de, yıllık konsolide hasılatı 750 milyon euro eşiğini aşan çok uluslu şirketlerin düşük vergileme yapılan ülkelerdeki şube, iştirak ve iş yerleri asgari yüzde 15 Kurumlar Vergisi'ne tabi tutulacak.

Amaç vergide adalet ve etkinlik

Vergide adaleti ve etkinli­ği sağlamayı amaçlayan ye­ni vergi paketinin öne çıkan içeriklerinden en önemlisi ise Yurtiçi Asgari Kurumlar Ver­gisi’nde yapılacak düzenleme olacak. Asgari Kurumlar Ver­gisi, tüm şirketlerin yıl içinde indirim ve istisnaları düşme­den önce elde ettikleri tica­ri kâr üzerinden, belirli bir as­gari oranda Kurumlar Vergisi ödemeleri anlamına geliyor. Kurumlar Vergisi mükellefle­rinin yaklaşık yarısının zarar beyan ettiği ya da hiç matrah bildirmediği halde yüksek ci­rolarla faaliyetlerini sürdür­düğü de epey zamandır konu­şulan bir konu.

Bu konuda AB ve OECD uygulamalarını in­celeyen Bakanlık, mükellefle­rin beyanları ile hasılat ve öde­me güçlerinin kıyaslandığı bir model hazırlayarak Kurum­lar Vergisi’nin, beyan edilen kazancın indirim ve istisna­lar düşülmeden önceki tuta­rının belirli bir oranı (yüzde 10) esas alınarak belirlenmesi üzerinde çalışıyor. Vergi Usul Kanunu’na göre hazırlanan gelir tablosunda, şirketin in­dirim ve istisnalar düşülme­den önce elde ettiği net kârın yüzde 10’u, şayet şirkete nor­mal şartlar altında tahakkuk eden Kurumlar Vergisi’nden düşükse ek bir vergi gideri meydana gelmeyecek. Fakat yüksekse bu hesaplanan de­ğer ile tahakkuk eden Kurum­lar Vergisi arasındaki fark ka­dar bir ek vergi gideri oluşacak şirketler açısından.

İstisnadan yararlanan ve teşvik alan etkilenecek

Asgari Kurumlar Vergisi’n­den en olumsuz etkilenecek şirketler; yaptıkları iş, faali­yet konusu sebebiyle yüksek oranda vergi indirimi ve is­tisnasından yararlanan, ya­tırım sürecinde ciddi teşvik­ler almış ya da almayı planla­yan şirketler olacak. Örneğin Aselsan’a 2023 yıl genelinde 11,8 milyar TL’lik dönem kâ­rı (VUK’a göre) elde etmesine rağmen, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ve Araştır­ma ve Geliştirme Faaliyetleri­nin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında, herhan­gi bir Kurumlar Vergisi tahak­kuk edilmemiştir.

Fakat 2023 yılında eğer Asgari Kurum­lar Vergisi yürürlükte olsaydı, 11,8 milyar TL’lik dönem kârı üzerinden şirkete 1,18 milyar TL’lik Kurumlar Vergisi ta­hakkuk edecekti. Bu ve buna benzer çok sayıda halka açık şirket için de benzer örnekler verilebilir.

Sıkı para politikasına mali sıkılaşma eşlik edecek

TCMB’nin kararlı para po­litikası ve buna eşlik edecek mali sıkılaşma süreci, ekono­mide normlara dönüş senar­yosunun en önemli araçların­dan biri olarak fiyat istikrarı­nın sağlanması ve piyasalarda öngörülebilirliğin artması­na destek olabileceği için or­ta uzun vadede oldukça pozitif bir tablo ortaya koyuyor.

An­cak yüksek faizle birlikte ar­tan finansman maliyetleri ve soğuyan büyüme, şirketler ve dolayısıyla borsa açısından durumu biraz daha sıkıntı­lı bir hale getiriyor. Açıklanan 1Ç24 finansalları da şirketle­rin artan finansman yüküy­le birlikte kârlılık anlamında ciddi olarak zorlanmaya başla­dıklarını açık bir şekilde orta­ya koydu.

Uygulanmaya başla­nan enflasyon muhasebesi de zaten şirketleri ve yatırımcı­ları, ciro ve faaliyet kârı anla­mında da bilançoların reel ola­rak çok iç açıcı durumda olma­dıkları gerçeğiyle yüzleştirmiş durumda. Bu dönemde hisse portföyü oluşturmaya çalışan yatırımcılar, büyüme ve faiz duyarlılığı yüksek olan otomo­tiv, beyaz eşya, cam, demir-çe­lik gibi sektörlerden; yabancı ilgisin olduğu sektörlerle bir­likte talep esnekliği düşük, büyüme duyarlılığı zayıf, de­fansif ve kendi hikayesi olan, iletişim, gıda ve gıda peraken­deciliği, enerji dağıtım, sigor­ta ve havacılık gibi sektörlere yönelebilir.

Tüm yazılarını göster