Yapmayacağımız ne kaldı?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Yaşı 80'e dayanmış bir adam doktora gitmiş, biraz utangaç bir şekilde derdini söylemiş:

"Doktor bey, komşum benimle aynı yaşta ve her gece eşiyle birlikte olabildiğini söylüyor, ben olamıyorum."

Doktor muayeneye gerek görmeden yanıtlamış:

"Siz de söyleyin…"

***

Önce otomobil yapmaya karar verdik. Yıllardan beri montaj sanayine sahip değil miydik zaten… Deneyim kazanmıştık. Otomobile talep de vardı, pazarlama sıkıntısı çekmeyecektik. Vatandaş, fiyatı neredeyse aynı olan tanınmış bir marka dururken, yerli üretim otomobili tercih edecek miydi, bilinmez; ama herhalde onun da bir çaresi düşünülecek. Bu çarenin ne olacağını şimdiden en azından biz bilmiyoruz. Ama ya ithal otomobillerin cazibesini azaltacak şekilde şimdi bile yüksek olan vergi biraz daha artırılarak bundan kaynaklanan bir fiyat artışı söz konusu olacak ya da yerli otomobilin fiyatını çok aşağıda tutacak bir vergi ya da benzeri avantaj uygulanacak. Hele şu otomobili bir ortaya çıkaralım, gerisi kolay…

Ama bazı sıkıntılar da canımızı sıkmıyor değil. Bir otomobil fabrikasının verimli sayılabilmesi için kimilerine göre yılda en az 200 bin adet satış yapması gerekiyor. Hele farklı modeller yaratabilmek için bu satış şart görünüyor. Varsayalım bunu da aştık; peki ürettiğimiz otomobili ihraç edebilecek miyiz? Dünyada kaç ülkenin otomobilde marka yaratabildiğine ve bu markaların kaçının Türkiye'ye girebildiğine bakalım; bir elin parmaklarını geçmiyor. İyi de, bizim yaratacağımız marka ne gibi özelliklere sahip olacak da başka ülkelere girebilecek?

Otomobili "yapınca", en azından yapma konusunda düşünce olarak önümüzde hiçbir engel kalmadığını görünce, cesaretlendik ve başka ürünleri gündemimize aldık…

Tablet PC'yi de gözümüze kestirdik, tank yapmaya da karar verdik, niye savaş gemisi de yapmayalım, diye düşünmeye başladık. Hatta, uçak bile yapsak mı acaba, diye düşünür olduk.

Hızımızı alamadık; bir saat markası yaratmamız gerektiği dile getirdik. Neydi ki saat dediğiniz, hem gayet iyi de bir pazar söz konusuydu. Evet evet, saat de yapmamız gerekiyordu.

Artık kim tutardı bizi… Herkesin cep telefonu yok muydu, öyleyse niye cep telefonu ithalatına her yıl milyonlarca dolar ödüyorduk ki… Yerli üretime yönelir, böylece milyonlarca dolarlık tasarruf sağlardık.

Cep telefonu konusunda "küçük" bir ayrıntı atlanıyordu gerçi, ama olurdu o kadar! Türkiye cep telefonunun ilk çıktığı yıllarda yerli üretim gerçekleştirmişti zaten. Aselsan cep telefonu yapmıştı. Bu satırların yazarı da bir süre bu cep telefonu kullanmıştı. Ama Aselsan, yabancı üreticilerle teknolojik rekabeti sürdüremeyeceğini görünce üretime son vermişti.

Şimdi cep telefonu dediğimiz cihazlar küçük birer bilgisayara dönüşmüşken, yeniden bu alanda rekabete girişmek… Belli ki son dönemde müthiş bir teknolojik birikime sahip duruma geldik ki bir kez daha cep telefonu üretimine başlamayı düşünüyoruz. Ziyan olmamalı bu birikimimiz, kullanmalıyız, değil mi!

***

Dile getirilen "Şunu üretmeliyiz, bu alanda marka yaratmalıyız" görüşleri gerçek niyeti mi yansıtıyor, yoksa kamuoyunu mutlu etmeye, oyalamaya mı dönük, doğrusu tam olarak anlamak zor. Pazarlanması gerekmeyen ürünler elbette yapılabilir, yapılması da gerekir. Kendi savunmamız için gereken silahları, savunma araçlarını yapabiliriz, yapmalıyız; çünkü bunu satmak gibi bir derdimiz yok. Amaç ülke savunması olduğuna göre, ithal ettiğimizden biraz pahalıya mal etmek de çok önemli değil. Aynı şekilde haberleşme uydusu yapmalıyız, yapıyoruz da; bunu tutup ABD'ye, Rusya'ya satmayacağımıza göre, ihtiyacımızı karşılayacak çapta bir üretim bizim için yeterli. Üstelik bunları üretmekle dışa bağımlılıktan da kurtulmuş oluruz.

Geniş halk kitlelerinin kullanımına sunulacak ürünler tutmazsa ne olacak peki? Otomobili ne kadar ucuza satacağız ki vatandaş ilgi göstersin ya da cep telefonunu? "İçeride satamazsak ihraç ederiz" diyebilir miyiz, hangi ülkelere?

Gelin enerjimizi ve kaynaklarımızı çarçur etmeyelim! Hiç olmazsa konuşma boyutunda kalalım, nasıl olsa bir süre sonra her şeyi unutuyoruz.

Ya sözünü ettiğimiz ürünlerin üretimine yönelir de yarı yolda kalırsak, belki daha kötüsü yatırımı tamamlar da kendimizi elimizde stoklarla ne yapacağımızı düşünür bulursak…

Tüm yazılarını göster