Yaklaşımımızın astarı yüzünden pahalı!

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Sizin de dikkatinizi çekmiştir. Uyuşturucu suçundan mahkumiyeti olan ve felç olmasına rağmen polisimizin bulmakta güçlük çektiği bir vatandaşımız, yargılanması sırasında hukuku gözetilmediğinden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açarak devletimizi on bin Euro para cezasına çarptırmış. Yargı sürecinde istisnai aksamalar olabilir, herhalde aksilik olmuş demek isterdim ama bu mahkemede hakkında en fazla dava açılan ülkelerden olmamız nedeniyle susmak daha uygun gözüküyor. Üstelik, davacılar sık sık haklı çıkmakta, devlet yargı sürecinde haksızlığa uğrattığı vatandaşına tazminat ödemektedir. Belli ki, karşımızda bir sorun var. Kişinin yasayı çiğnediği düşüncesiyle polis tarafından gözaltına alınması, ifade vermesi, gerekirse evinde, işyerinde arama yapılmasından başlayan, savcı tarafından sorgulanması,  yargıya sevki, tutuklanması, yargılanması ve mahkum olmasına kadar uzanan süreç içinde uymayı taahhüt ettiğimiz Avrupa hukuk düzenine aykırı işler yapıyoruz. Vatandaşımız da uğradığı haksızlığa karşı yurtdışında çözüm arıyor. Hakkıdır.

Karşılaştığımız durumun nedeni çok. Yasalarımız, anlaşmalarla tabi olmayı kabul ettiğimiz hukuk sisteminin çizgilere yeterince uymuyor. Sonra bu hukukun gelişen içtihatlarını yeterince izlemiyor, gereğini yerine getirmiyoruz. Yasalarımızda gereken değişiklikleri yapmayı istemiyor, direniyoruz. Yargıçlarımızın tabi olduğumuz uluslararası hukuka göre eğitilmesini yeterince önemsediğimiz söylenemez. Bazen yargının kararlarını okurken, kullanılan mantığa hayret ettiğimiz oluyor. Yargımızın tarihi bir zaafı daha var. Vatandaşla devlet arasındaki ihtilaflarda, insiyaki olarak vatandaş karşısında devleti korumaya yöneliyor. Devlet karşısında vatandaşı koruma görevinin de kendisine ait olduğu bilincini yeterince göstermiyor. Tabii, bunlara bir de ülkemizde yargı sürecinin bazen adalet duygusunu ortadan kaldıracak kadar yavaş işlediğini eklemek gerek.

Yargı sürecinin işlemesindeki aksamalar ortaya çok yönlü maliyetler çıkarıyor. İlk sorunu zaten dile getirdik. Devletin tazminata mahkum olması nedeniyle toplam olarak azımsanmayacak bir maddi bedel ödüyoruz. İkinci olarak, vatandaşın devlete ve yargıya olan güveni sarsılıyor. Bu durumun doğuracağı sakıncalar hemen belli olmayabilir, lakin uzun vadede vahim sonuçlar ortaya çıkabilir. Kısaca söyleyeyim: Adaleti olağan yollardan bulamayan insanlar, bunu başka kanallardan gerçekleştirmeğe çalışırlar. Herkesin kendi aklına, maddi gücüne, sosyal ilişkilerine ve toplumsal konumuna göre adalet bulmaya çalıştığı bir toplumsal yapının nasıl bir yapı olacağını isterseniz siz tahayyül edin. Üçüncü sorun ekonomiyle ilgili. Hukukun istikrarsız olduğu bir ortamda iş hayatının gelişmesi de zorlaşır. İş hayatı, güvenli ve istikrarlı bir hukuk sistemi arar. Sözleşmelerin ihlali karşısında güveneceği bir telafi sistemi olsun ister.  Dördüncü bir sorun ise ülkenin uluslararası düzeyde algılanmasıyla bağlantılı. Hukuk devletinin işlemediği bir ülke olarak algılanmak, ikinci sınıf bir ülke değerlendirmesini de beraberinde getiriyor. Bu da benim ağrıma gidiyor.

Hukuk devleti olmaya gerekli önemi vermediğimizden ağır bedeller ödüyoruz. Yaklaşımımızın astarı yüzünden pahalı. Durumu hükümetimiz farkında mı değil, umursamıyor mu, bilemeyeceğim! 

Tüm yazılarını göster