Ya tüketici dalga geçiyor, ya anket yanlış!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Ekonomide yangın var. Çalışan işini kaybetme korkusu yaşıyor, çalıştıran işyerinin hayatiyetini sürdürebilme kaygısında. Geçim derdi had safhaya çıkmış, ülkedeki muhtaçların sayısı kimilerine göre on milyonu aşıyor. İç piyasada bazı sektörler son vergi indirimiyle biraz soluklanmış görünüyor, ama dış pazarlar adeta kapalı; açılmasını sağlamak da ne yazık ki bizim elimizde değil.  Ekonominin görünümü çok özet olarak böyle. Bu tablonun da özeti niteliğinde "bilimsel" bir çalışma ise bize çok farklı şeyler söylüyor. Merkez Bankası ile TÜİK'in birlikte oluşturdukları tüketici güven endeksine göre, tüketicinin ekonomiye duyduğu güven artmaya devam ediyor. Çalışan, çalıştıran, işsiz, emekli yani hemen hemen herkes ekonomik gidişattan pek de hoşnut değil, ama  tüketiciler bu ankete göre tam tersi bir tablo sergiliyor ve adeta "mutluluk" dersi veriyor.

İki olasılık var. Ya sokaktaki vatandaşın dile getirdiği sorunlarda bir abartma söz konusu ya da bu anketin ortaya koyduğu sonuçlar gerçeği yansıtmıyor. Hem yakınma, hem iyiye gidişin ikisinin birden gerçek olması söz konusu edilemeyeceğine göre, birinden biri doğru olmasa gerek.

Tüketici güven endeksi üç aydır artıyor olmakla birlikte, halen 100'ün altında seyrediyor ve bu da tüketicinin kötümser olduğunu gösteriyor. Endeks 100'ü aşarsa tüketici o zaman iyimser sayılıyor.

Geçen yıl eylülde 80.7 düzeyinde bulunan tüketici güven endeksi, ekimde 74.4'e, kasımda 68.9'a indi. Kasım, dip nokta oldu, sonrasında artış başladı. Endeks, aralıkta 69.9'a, ocakta 71.6'ya, son olarak da şubatta 74'e çıktı.

Endeks oluşturulurken tüketicilere "ekonomiye güveniyor musunuz" gibi düz bir soru sorulmuyor elbette. Endeks, bir dizi soruya verilen yanıtlarla oluşuyor. Peki, tüketiciler acaba hangi konularda ekonomiye daha çok güven duyar oldular da bu iyileşme ortaya çıktı?

Tüketici güven endeksi, beş konuda verilen yanıtlarla oluşturuluyor. Bunlar; mevcut dönemin satın alma gücü ve yine mevcut dönemin dayanıklı tüketim malı satın almak için uygun olup olmadığı, ayrıca gelecek dönemin olmak üzere, satın alma gücü, genel ekonomik durum ve iş bulma olanakları.

Ankete katılanlar, şubatta bu beş göstergede de ocak ayına göre iyileşme olduğu belirttiler. Mevcut dönemin satın alma gücünde yüzde 0.99, gelecek dönemin satın alma gücünde yüzde 0.93, gelecek dönemin genel ekonomik durumunda yüzde 2.36, gelecek dönemin iş bulma olanaklarında yüzde 0.43 ve mevcut dönemin dayanıklı tüketim malı satın almak için uygunluğunda yüzde 9.58 artış olduğu dile getirildi. Böylece tüketici güven endeksi de şubatta yüzde 3.42 arttı.

Ortalama artışı yukarı iten, dayanıklı tüketim malı almak için uygun bir zamanda bulunulduğu görüşü. Ama bir ayrıntı var; tüketici içinde bulunulan zamanı dayanıklı tüketim malı almak için uygun görebilir de, acaba alım yapabiliyor mu? Şu dönem, örneğin gayrimenkul almak için de çok iyi bir fırsat dönemi gibi görülebilir, ancak tüketicide bu alım için ekonomik güç kalmış mıdır? Şöyle bir dünya seyahati de fena olmaz, belki sorulsa tüketici buna da "iyi olur" diyecektir de, böyle bir seyahate çıkabilecek ekonomik gücü var mı?

Biraz detaya inelim. Güven endeksi oluşturulurken tüketiciye örneğin dayanıklı tüketim malıyla ilgili iki soru yöneltiliyor. Sorulardan biri, "mevcut dönem dayanıklı tüketim malı almak için uygun mu", diğeri ise "gelecek dönemde dayanıklı tüketim malı almayı düşünüyor musun" sorusu. "Mevcut dönem alım için uygun" diyenler ocakta yüzde 5.56, şubatta 9.58 artmış. Ancak alım yapma olasılığı bulunduğunu söyleyenler ocakta yüzde 1.90, şubatta yüzde 2.85 azalmış.

Yani tüm sorular endekse yansımıyor. Gözleme dayalı yanıtlar endeksin içinde, ancak yapılabilirliği gösteren yanıtlar endekste yok.

Tüketici güven endeksinin yapısını, belki de tüm sorulara verilen yanıtları kapsayacak biçimde değiştirmek gerekiyor, ne dersiniz…  O zaman sokaktaki yakınma ile kağıt üstündeki iyiye gidiş çelişkisini ortadan kaldırabiliriz.

Tüm yazılarını göster