Ya kuru aşağı çekeceğiz ya da yüksek enflasyona razı olacağız

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

"Şubat ayında tüketici fiyatları yüzde 0.81 oranında artmış ve yıllık enflasyon 0.91 puan yükselerek yüzde 10.13 olmuştur. Bu dönemde, gıda yıllık enfl asyonundaki yükseliş sürmüş; başta temel mal ve enerji grupları olmak üzere genele yayılan döviz kuru etkileri gözlenmiştir. Geçici vergi indirimlerine karşın, Türk lirasındaki birikimli değer kaybının etkisiyle temel mal enflasyonunda kaydedilen belirgin artış sonucunda çekirdek enflasyon göstergelerinin yıllık enflasyonu ve ana eğilimi yükselmiştir..."

Bu bizim görüşümüz değil, Merkez Bankası'nın görüşü. Merkez Bankası tüketici fiyatları endeksine ilişkin şubat ayı değerlendirmesinin özetinde bu görüşe yer veriyor.

Peki yurt içi üretici fiyatları endeksi( Yİ-ÜFE) ile ilgili özette ne deniliyor:

"Yurt içi üretici fiyatları Şubat ayında yüzde 1.26 oranında artmış, yıllık enflasyon 1.67 puan yükselerek yüzde 15.36 olmuştur. Bu gelişmede, döviz kuru ve uluslararası emtia fiyatları belirleyici olmuştur. Yıllık enflasyon, imalat sanayinde yüzde 17.18’e, petrol ve ana metal hariç imalat sanayinde ise yüzde 11.92’ye ulaşmıştır. Petrol ve ana metal hariç imalat sanayi fiyatlarının mevsimsellikten arındırılmış ana eğilimi ise yüksek seviyesini korumuştur..."

Görüleceği gibi şubat ayında görece yüksek gerçekleşen, şubat itibariyle ise yıllık bazda yükselişini sürdüren enflasyonla ilgili temel vurgu, döviz kuru etkisi.

Kur etkisi geçti mi?

Geçen yılın ekim ayından beri dolar kurunda belirgin bir artış var. Her ne kadar bu artış şubatta durmuş ve hatta bir miktar gerileme yaşanmışsa da, bu beş ay toplamında yüzde 24'e ulaşan bir artıştan söz ediyoruz.

Oysa doların yüzde 24 arttığı bu dönemde yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 11.5, tüketici fiyatlarında ise yüzde 7 artış oldu. fiyatların beş ayda bu ölçüde artmasını, "Aman ne kadar da düşük bir artış" diye yorumluyor değiliz elbette, kur ve enflasyon arasındaki kıyaslamadan böyle bir anlam çıkarılamaz.

Kastettiğimiz açık, kur artışının fiyatlardaki artışa tur bindirdiği. Ve Merkez Bankası'nın geçen ayın fiyat gelişmelerini yorumlarken altını özellikle çizdiği TL'deki değer kaybının etkisinin önümüzdeki aylarda da fiyatlar üstünde önemli bir baskı yapacağı.

Kur artışının etkisi öyle bir anda da çıkmıyor tabii ki. Akaryakıt gibi belli ürünlerde, ulaşım gibi belli hizmetlerde kur artışının etkisini çok çabuk görüyoruz ama özellikle talebin çok kısıtlı olması yüzünden kur artışının fiyatlara yansıtılmasının geciktirildiği de ortada. Bazı kesimler, dün de işaret ettiğimiz gibi kardan fedakarlık ederek ayakta kalmaya çalışıyorlar. Maliyet artışları fiyatlara ya çok sınırlı yansıtılıyor ya da yansıtılamıyor. Ve bu durumda bile fiyatlar çok hızlı artıyor.

Kuru aşağı çekme şansımız giderek azalıyor

Ekonominin en basit kuralının bu yıl nasıl işlediğini yıpratıcı bir biçimde göreceğiz. Arz-talep kuralından söz ediyoruz.

İhracattan sonra en çok dövizi turizmden kazanıyoruz. Üstelik turizm geliri, (yatırımların dış kredi gibi ödemelerini hariç tutarsak) net bir gelir. Tümü içerde kalabiliyor. İşte biz bu net gelir konusunda geçen yılı bile fena halde arayacak gibi görünüyoruz.

Rusya'dan, ekonomisinin en iyi olduğu dönemdeki kadar turist gelse ne olur ki... Batı'dan gelen yok, Batı'dan! Hele hele Almanya ile başlayan, Hollanda ve Avusturya'ya da sıçrayan referandum mitingi geriliminden sonra turist beklentimizi daha da aşağı çekmek durumundayız.

Dolayısıyla daha az dövize, daha pahalı dövize hazırlıklı olmak gerek. Şu durumda, enflasyona dövizden gelen baskıyı nasıl kıracağız?

Yıllık artışta da makas açılıyor

Dolar ile Yİ-ÜFE ve TÜFE değişimi arasında oluşan makas yalnızca son beş ay için de geçerli değil. Yıllık bazda yapılan hesaplama da kurun fiyat artışlarına fark attığını ortaya koyuyor. Üstelik bu fark giderek de açılma eğiliminde.

Geçen yılın ekim ayına bakıyoruz; dolar son bir yılda yüzde 4.78 artmış. Üretici fiyatlarındaki artış yalnızca yüzde 2.84, tüketici fiyatlarındaki artış ise yüzde 7.16.

Aradan beş ay geçiyor, şubat ayına geliyoruz; doların yıllık artışı yüzde 25'e dayanmış. Üretici fiyatları yüzde 15'in üstünde artmış, tüketici fiyatlarındaki yıllık artış da neredeyse beş yıl sonra çift haneye çıkmış.

Fiyatların böylesine hızlı artış göstermesine yol açan temel etken kur artışı değil de ne olabilir ki...

Ama tehlikenin büyüğü hala kapının arkasında duruyor! Döviz kurunun fiyatlar üstündeki etkisini henüz tümüyle yaşamış değiliz. Elbette kurdaki her artış, fiyatlara aynı oranda yansımıyor ama mevcut kur artışının fiyatlara yansıtılabildiği de söylenemiyor.

Hani talep biraz kımıldasa, vatandaş biraz önünü görebilir ve ekonomiye güvenebilir hale gelse ve piyasa canlansa, siz asıl o zaman seyreyleyin fiyat artışı nasıl oluyormuş...

Tüm yazılarını göster