Ya cari açık azalacak, ya kur daha da artacak

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Merkez Bankası'nın önceki gün açıkladığı verilere göre ağustos ayında 3.3 milyar, ilk sekiz ayda 34.8 milyar, ağustos itibariyle son bir yılda ise 48.7 milyar dolar cari işlemler açığı verdik. Rakamlarda genel gidişat anlamında sürpriz yok. Yalnızca, ağustosta geçen yıl 1.6 milyar dolar olan açığın yüzde 102 artarak bu yıl 3.3 milyarı bulması dikkati çekiyor. Bu artışın da nereden kaynaklandığı çok açık; ticaret açığındaki büyüme bu artışa yol açtı. Ağustos ayları itibariyle ticaret açığı 1.9 milyar daha fazla, cari açık ise 1.7 milyar dolar artış göstermiş durumda.

Ödemeler dengesinde, cari açık ile net hata ve noksan toplamı kadar finansman bulmak gerekiyor ki toplam sıfır olsun. Çünkü ödemeler dengesinin toplamı her zaman için sıfır olmak durumunda. Bu yıl ilk sekiz ayda 34.8 milyar dolar cari açık verdik, net hata ve noksan negatif 4.5 milyar dolar oldu, finansman da 39.3 milyar düzeyinde gerçekleşti.

Peki, 39.3 milyar dolarlık finansmanın nasıl sağlandı? Bu sorunun yanıtı, önümüzdeki dönemde bizi nasıl gelişmelerin beklediğinin de ipucunu veriyor.

Mutlak değer olarak rakamları bir kenara bırakıp, oranlardan gidelim. Yılın ilk sekiz ayındaki 39.3 milyar dolarlık finansmanın yüzde 3.6'sını portföy yatırımlarıyla sağladık. Doğrudan yatırımların payı yüzde 22.9 oldu. Bankacılık kesimi ve reel sektörün sağladığı kaynaklar ise toplam finansmanda tam yüzde 73.6 pay aldı.

Yani, bu yıl sekiz aydaki cari açığın yaklaşık dörtte üçü borçlanmayla finanse edildi.

Geçen yılın tümünde portföy yatırımlarının payı yüzde 1.5, doğrudan yatırımların payı yüzde 41.6, diğer yatırımların payı yüzde 57 düzeyinde bulunuyordu.

Cari açık finanse edilemezse!

Hani şehir efsaneleri vardır ya, bunlardan biri de ekonomiyle, cari açıkla ilgili. Bir kesim bıkmadan, usanmadan halen "50 milyar dolar cari açığımız var, bu gidişle bu açığı finanse etmekte zorlanırız" şeklinde özetlenebilecek bir görüşü savunup duruyor. Yani sanırsınız ki, Türkiye cari açık veriyor, sonra dönüp bir şekilde bunu finanse ediyor. İnsana vitrinde gördüğünüz ayakkabıyı bile finanse etmeden vermezler. Ya cebinizdeki parayla alırsınız, yani rezervinizle, ya kredi kartınızla alırsınız, yani bankaya borçlanırsınız, ya yanınızdaki arkadaşınızdan borç alırsınız, ya mağaza sahibini tanıyorsunuz da ona borçlanırsınız ya da ayakkabıyı çok sevmişsinizdir de kolunuzdaki saati satar, doğrudan yatırım geliri sağlar, öyle alırsınız. Yani, ayakkabıyı aldığınız anda finansmanı sağlamış durumdasınız.

Merkez Bankası'nın web sayfasına bir göz atmak, verileri incelemek, ödemeler dengesi mantığını anlamak için yeterli. Örneğin son bir yılda 48.7 milyar dolar cari açık verildi de bu önümüzdeki dönemde mi finanse edilecek? Bu açık finanse edildi zaten, ister borçlanarak, ister yabancı yatırımcıların getirdiği dövizle, ister rezervler kullanılarak. Değişmeyen gerçek, bu açığın finanse edildiği ya da daha doğru bir ifadeyle bu kadar açığı vermeye olanak sağlayacak finansmanın sağlanmış olduğu.

Sıralama; "önce açık, sonra finansman" değil. Sıralama; "önce finansman, sonra açık"tır. Bu gerçeği görüp, değerlendirmeyi ona göre yapmak zorundayız.

Önümüzdeki süreçte dış kaynağın daha pahalı ve daha nazlı hale geleceği tartışma götürmez bir gerçek. Doğrudan yatırımlar da azalacak, portföy yatırımı olarak gelecek para da. Asıl sorun, bankalar ve reel kesimin dış kaynak sağlamada yaşayacağı zorluk. Cari açığın finansmanında dörtte üç paya sahip bu kalemlerde ciddi bir daralma ortaya çıkacak. Dolayısıyla finansman azalınca daha az cari açık vermeye başlayacağız, bu kesin. Bu uluslararası konjonktürde ve likidite darlığında biz halen cari açığımızın bu düzeylerde seyretmesine razı oluyorsak, o zaman da kurun çok daha yukarılarda oluşmasını kabul edebiliyoruz demektir. Bu da pek mümkün görünmediğine göre, önümüzdeki süreçte denge, "kurun daha yukarıda, cari açığın daha aşağıda oluşacağı" şekilde kurulacaktır.

Görece yüksek kur ithalatın pahalanmasına yol açacak ve bu, döviz giderinin azalmasını sağlayacak, ancak tüm dünyayı etkisine alan durgunluk da ihracatımıza olumsuz yansıyacak. Dolayısıyla, bu kur değişiminden karlı mı çıkacağız, yoksa zarara mı uğrayacağız, bunu önümüzdeki aylarda görmek mümkün olacak. 

Tüm yazılarını göster