Ya altın olmasaydı...

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

"İhracatta sevindiren performans, ithalat hızla geriliyor, ihraç pazarlarımız çeşitleniyor, ticaret açığında büyük düşüş... " Ve benzerleri...

Dış ticaret verileri açıklandığında buna benzer değerlendirmeleri özellikle son aylarda çok sık duyuyoruz, okuyoruz. Bu değerlendirmeler yanlış değil, hepsi somut rakamlara dayanıyor. Ama biraz da detaya bakmakta yarar var.

Altı aylık ihracat 74.7 milyar dolar oldu ve geçen yılın aynı dönemindeki 65.6 milyar dolara göre yüzde 13.4 arttı.

İthalat ise 117.2 milyar dolar olarak gerçekleşti ve geçen yılki 119.7 milyar dolara göre yüzde 2.1 geriledi.

Buna göre altı aylık dış ticaret açığı da yüzde 21 düşüşle 54.2 milyar dolardan 42.8 milyar dolara indi.

Doğrusu bundan iyisi can sağlığı, değil mi! İhracat artmış, ithalat azalmış, ticaret açığımız gerilemiş. Daha ne isteriz ki...

İyi de bu rakamların altında yatan etkenler neler. Örneğin meşhur ve yeni ihraç kalemimiz altın! Gelin basit bir hesap yapalım.

Bu yıl ilk altı ayda 5.4 milyar dolarlık altın ihraç etmişiz. Geçen yıl aynı dönemdeki ihracat yalnızca 574 milyon dolarmış. Yani altın ihracatı geçen yılın 4.8 milyar dolar üstünde. Diyelim ki, bu yıl da geçen yılki kadar altın ihraç ettik. Altı aylık toplam ihracatımız (74.7-4.8) 69.9 milyar dolara düşecek ve geçen yıla göre artış oranı da yüzde 6.5'e gerileyecekti. Bu gerilemeyle birlikte dış ticaret açığı da (42.8+4.8) 47.6 milyar dolara çıkacak, böylece açıkta geçen yıla göre azalma yüzde 12'ye inecekti.

İhracatta çok açık ki bir altın dopingi var. Altın ihracatına ilişkin bir dizi soru işareti de var. Ama bu soru işaretlerinin muhatabı TÜİK değil. TÜİK'in açıkladığı altın ihracatına ilişkin veriler, parasal olmayan altını gösteriyor. Yani, ticari altın ihracatı söz konusu. Parasal altın ise ulusal veya uluslararası para otoriteleri tarafından rezerv amacıyla tutulan altını ifade ediyor. Parasal altın, finansal varlık olarak değerlendirildiğinden ülkeler arasındaki hareketlerde dış ticaret istatistiklerine dahil edilmiyor. 

Bu yıl müthiş bir ivme kazanan altın ihracatıyla ilgili soru işaretlerinden söz ettik. İran bu ithalat için neden Türkiye'ye tercih ediyor, belli değil. İran'ın siyasi ilişkilerinin çok daha iyi olduğu Rusya'yı, Çin'i ya da dünyanın en büyük altın üreticilerinden Güney Afrika Cumhuriyeti'ni değil de Türkiye'yi tercih etmesinin nedenini bilmiyoruz. İran'da böylesine altın pazarı bulunduğunu kimlerin keşfettiğini de...

İran'a ihracat peşin ödemeyle yapıldı

TÜİK tarafından dün yapılan açıklamada "Gümrük beyannameleri üzerinde yapılan incelemeler neticesinde İran'a yapılan altın ihracatının büyük oranda peşin ödeme yoluyla gerçekleştirildiği tespit edilmiş, ham petrol veya doğalgaz ithalatında ödeme aracı olarak kullanıldığına ilişkin bir bulguya rastlanmamıştır. Altın ihracatı ham petrol ve doğalgaz bedelinin ödenmesi amacıyla yapılmış olsa bile takas işlemi olarak değerlendirileceğinden, ihracat olarak kaydedilmesi gerekmektedir" denilmişti.

İran'a yapılan altın ihracatının hangi ödeme yöntemiyle yapıldığına ilişkin detaylı verileri çıkardık.
Buna göre, şubat ayındaki 1.7 milyon dolarlık ihracatın tümü peşin ödeme yöntemine göre yapıldı.
Marttaki ihracatın 8.2 milyon doları mal mukabili ödeme, 471.7 milyon doları peşin ödeme şeklinde gerçekleştirildi.

Nisandaki 1.2 milyar dolarlık ihracatın tümü peşin ödeme biçiminde yapıldı.
Mayısta 1 milyon dolarlık ihracat mal mukabili ödeme, 1 milyar 385 milyon dolarlık ihracat peşin ödeme şeklinde gerçekleştirildi.

Hazirandaki 1 milyar 318 milyon dolarlık ihracatın tümünün de peşin ödeme şeklinde gerçekleştirildiği bildirildi.

Mal mukabili ticaretin de takas ticaret anlamına gelmediğini, ödemenin malın ulaştırılmasından sonra yapılması anlamını taşıdığını belirtelim.

Yani, veriler somut olarak İran'a dönük altın ihracatının petrol, doğalgaz ya da başka bir ürün karşılığı yapılmadığını, ayrıca ihracatın hemen hemen tümünün peşin ödemeyle gerçekleştirildiğini ortaya koyuyor.

Ya ithalat?

İhracat altın sayesinde normalden hızlı bir artış sergiliyor, ithalat ise içerde işler iyi gitmediği için her geçen gün biraz daha daralıyor. Haziran ayı ithalatında yüzde 5.4'lük, altı aylık ithalatta yüzde 2.1'lik azalma var. Bu azalmanın kaynağı önemli.

Örneğin haziranda yatırım malları ithalatı tam yüzde 31 azalmış. Neredeyse üçte bir... Tüketim malları ithalatında yüzde 20 düşüş var, hammadde ithalatında ise yüzde 3.3 artış olmuş.
İlk altı ayda da yatırım ve tüketim malı ithalatında yüzde 10.5 ve yüzde 15.9 azalma olurken, hammadde ithalatı yüzde 2.3 artış göstermiş.

İthalatın niye gerilediği ortada. Genel olarak söylersek, üretim hacmimiz nasıl seyrediyorsa o paralelde de ithalat yapıyoruz. Tabii ki enerji faturasının boyutunda ortaya çıkan keskin dalgalanmaların yarattığı iniş çıkışlar hariç.

Dış ticaret açığımız daralıyor; iyi, güzel... Ama; üretmediğimiz, bizim için katma değeri neredeyse sıfır olan bir malı, yani altını satarak ihracatımızı ayakta tutuyor görünmek, pek de sevinilecek bir durum değil. Bir dönem ithal ettiğimiz altını şimdi satıyoruz, hepsi bu. Öbür yanda da ithalat içerideki üretimimiz düşük seyrettiği için geriliyor. Buna sevinmeli mi, yoksa üzülmeli miyiz, tartışılır.

Görünürde dış ticarette işler iyi gidiyor. Ama üstteki cilayı siz de fark ediyor musunuz? 

Tüm yazılarını göster