Vicdan meseleleri

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Bir yanda AKP'nin kapatma davası, diğer yanda Ergenekon soruşturması devam ederken başka konular üzerinde yazmaya ne gerek var diye düşünebilirsiniz. Hatırlatmam gerekir mi bilmiyorum ama haftada bir yazınca, güncellik çerçevesinin dışına çıkmak biraz zorunlu. Ancak zorunluluklar kısıtlama değil, fırsat da oluşturabiliyor. Olaylara uzun vadeli perspektifle bakmak, güncel tartışmalarda üzerinde yeterince durulmayan konulara el atmak olanağı buluyorsunuz. Ne demek istediğimi sizlere aktarmak için vicdan konularına eğilmek istiyorum. Şimdi vicdan sorunları da nereden çıktı demeyiniz, lütfen okumaya devam ediniz.

Hepimizin bildiği, bazılarımızın hiç unutamadığı Madımak Oteli olayından başlayalım. Hemen belirteyim, bu tür olaylar dünyanın herhangi bir ülkesinde olabilir. Her toplumda muhtelif kesimler arasında, arzulanmasa da, geçimsizlikler olabiliyor. Bu geçimsizlikler bazen amaçlanmadan, bazen de kötü niyetli kişilerin tertipleriyle kavgaya dönüşebiliyor. Zaman zaman toplumsal gerilimlerden medet umacak kadar zayıf politikacıların toplumsal bölünmeleri tahrik etmesi de söz konusu olabiliyor. Ancak, istenmeyen bir olay cereyan ettikten sonra gösterilen tepkiler, izlenen yollar toplumdan topluma değişiyor. Kimi toplumda herkes ortaya çıkan durumda kendi sorumluluğu var mıydı, varsa neydi, ortaya çıkan zararlar nasıl giderilir, yaralar nasıl sarılır, aynı olayın bir daha yaşanmaması için neler yapmalıyız diye soruyor, bir vicdan muhasebesi yapıyor. Kimi toplumda ise olayın üzerinde durulmuyor, olay basit bir zabıta vakası gibi ele alınıyor, bir iki kişi yakalanarak suçlu bulunup cezalandırılıyor, olayın unutulması, herkesin bir şey olmamış gibi işine bakması isteniyor.

Bizlerin Sivas olayları, Madımak Oteli'nin yakılarak otuz yedi kişinin ölüme gönderilmesi karşısındaki tepkimiz anlattıklarımdan hangisi dersiniz? Sormama bile gerek olmadığını biliyorum. Olayda baş suçlu olduğu ileri sürülen kişiler bir türlü yakalanamadı. Rivayete göre, kimse de yakalanmaları için gayret göstermiyor. Her sene anma törenleri düzenleniyor ama olay mahallinde yanarak ölenlere saygı gösterildiğini, olaydan derin üzüntü duyulduğunu gösteren ciddi bir işaret yok. Yıllardır insanların yandığı yerin şimdilerde kebapçı olduğundan yakınılır; şu ana kadar kimse bir şey yapmış, yapabilmiş değil.

Madımak olayındaki tavrımızın salt bu olaya özgü olduğu söylenebilir mi? Geçtiğimiz hafta Hrant Dink duruşmasında suçluların küstahlığı ve acımasızlığı sizi rahatsız etmedi mi? Daha da üzücü olan, mahkeme salonunun, herhangi bir vicdan muhasebesi yapmadan suçluların doğru yaptığını düşünen geniş bir destekçi kitlesi tarafından doldurulmasıdır. Olayda kolluk kuvvetlerinin kayıtsız davrandığı, bir bölümünün suçluları himaye ettiği izlenimi de edinmek pek zor değil. Siyasi otoritenin bu durum karşısında vicdanen ne derecede rahatsız olduğunu değerlendirmek için elimizdeki tek gösterge olayın üstüne gitmeleridir. Sizce bu yeterince yapılıyor mu? Aynı tutuma Malatya'daki Alman misyoneri katletme olayında da rastlamadığımızı söyleyebilir misiniz?

Galiba hepimizin bir vicdan muhasebesi yapmaya ihtiyacımız var! Yoksa günahlarımızdan arınamayacağız.

Tüm yazılarını göster