Vatandaşın ”sigortası” atmış

Can KANTAR SEKTÖRÜN İÇİNDEN cankantar@gmail.com

Sigorta poliçesi düzenlenirken her iki tarafta dikkatli olması gerekiyor. Sigortalının da sigorta şirketi yetkilileri veya aracılarının da dikkat etmesi gereken konular var. Geçtiğimiz hafta yazımda da sigortalıların konu hakkında ne kadar bilgili olduğunu yazmıştım… Hem sektör temsilcilerinden, hem de okurlarımdan gelen elektronik postalarda bu konu üzerinde sıklıklı durmamın doğru olacağı belirtiliyordu. Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürü Ahmet Genç de gerek yazılarımda, gerekse televizyon programlarımda tüketicinin doğru bilgilendirilmesine özellikle vurgu yapmamın önemine işaret ediyordu.

Geçtiğimiz hafta sonu TRT'de hazırladığım programda vatandaşların nabzını yoklamak için ekip olarak Bağdat Caddesi ve Kadıköy Altıyol'daydık. 20-30 kişi ile ayaküstü sohbet etme fırsatı buldum. Sigortacılık konusunda bilgili vatandaşlarımızın azlığını ne yazık ki belirtmem gerekiyor. Diğer taraftan bütün sigortacılık kavramlarını birbirine karıştıranlara tanık oldum. Poliçenin neleri kapsadığını bilmeden sigorta şirketlerini suçlayandan tutun da, sigorta şirketine "kasko şirketi" diyenlere bile rastladım. Diğer taraftan zorunlu deprem sigortası poliçesine  450-500 YTL para ödediğini iddia edene ve ZDS poliçesini pahalı bulan vatandaşlarla karşılaştım. Bu vatandaşımıza acentesi çarpraz satış yöntemini kullanarak ZDS poliçesinin yanında konut poliçesi de satmış olabileceğini tahmin ediyorum. Bir zararı yok tam güvence olmuş bence.

Bu arada sokakta bu söyleşileri yaparken tesadüfen mikrofon uzattığım kişi bir sigorta acentesiymiş ve DÜNYA Gazetesi abonesiymiş. Beni yazılarımdan takip ettiğini söyledi. Ben de sigorta sektörünün profesyoneli olmasına rağmen kendisi ile röportaj yaptım. Çünkü bayanın bir profeyonel olması bir avantajdı ve tüketicilere doğru bilgiler verdi. Benim için önemli olan buydu.

"BES'i kumbara olarak düşünün"

Bir vatandaşımızdan bahsetmeden edemeyeceğim. Vatandaşımızın röportaj sırasında bireysel emeklilik yaptırdığını öğrendim. Konu hakkında o kadar bilgiliydiydi ki, yılda verilen üç kez fon değiştirme hakkından bile haberliydi. Kendisine "Buradan tüketicilerimize mesajınız var mı?" dedim. "Hani eskiden çocukluğumuzda kumbaralarımız vardı ya onun içine harçlıklarımızı bayramda aldığımız paraları biriktirirdik, işte vatandaşlarımız BES'i öyle düşünsünler üç beş demeyip imkanları ölçüsünde Bireysel Emeklilik Sistemi'ne katılsınlar" dedi. Öyle güzel bir anlatımla anlattı ki ancak izlemeniz gerekir.

Bir vatandaş ise konuya farklı açıdan yaklaştı. Sigorta şirketlerinin ve sigorta aracılarının işlerini doğru yapmadıklarını söyledi. "Neden?" dedim. "Ben otomobilimi veya evimi sigorta ettiriyorum. Hiç kimse ne evimi ne otomobilimi görmek istiyor. Yani benim bir otomobilim varsa kaskosu yoksa ve çalınmışsa gidip kasko yaptırırım bir ay sonra otomobilim çalındı derim, sonraki bir ayda da paramı alırım" diyor vatandaşımız. Ben buradan sigorta konusunda suiistimal yapacaklara yol göstermiyorum, sadece hepimiz üzerimize düşen görevleri hakkıyla yapalım, sonra kılı kırk yaralım derim.

Bilgilendirme formu imzalayana rastlamadım

Özetlemem gerekirse sigorta yaptıran ne satın aldığından habersiz, bugüne kadar sigorta yaptırmamış kişiler ise kulaktan kulağa yanlış bilgilerle dolu. Vatandaşın kriz nedeniyle zaten "sigortası" atmış. Bu stres içerisinde bir de sigorta deyince beyinlerine kan sıçrıyor. Sigorta sektörü her ne yapacaksa önce tüketiciye kendini doğru anlatmalı. Her keseye uygun çözümler olduğunun yanı sıra. krizlerde ve gelir seviyesi düşük olan vatandaşların özellikle sigorta yaptırması gerektiği tüketiciye anlatılmalı. Ayrıca yaptığım röportajlarda daha "bilgilendirme formu"ndan haberli ve imzalayana rastlamadım. İnşallah denk gelmediğim içindir.

Tüm yazılarını göster