Vatandaşın dövizdeki esareti euronun değer kaybıyla biraz daha pekişti

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Türk halkı tasarrufta dövizden vazgeçemiyor; denilebilir ki bu sevda yıllardan beri sürüyor. Bir gün ülkenin döviz kıtlığına gireceği, belki dövizin bitebileceği, bu yüzden kurların fırlayıp gideceği düşüncesiyle döviz cinsinden tasarruf etme eğilimi çok güçlü. Vatandaşı döviz tasarrufuna yönelten tek etken, kurların bir gün çok hızlı artacağı beklentisi değil elbette. Bir başka etken de, döviz dışındaki yatırım araçlarında, yani TL cinsi araçlarda reel faizin neredeyse sıfırlanmış olması. Bütün bu etkenler bir araya geliyor ve döviz olarak tutulan tasarruflar kemikleşmiş bir düzeyde seyrediyor. Üstelik görebildiğimiz, sistemde olan büyüklükle sınırlı. Kim bilir yastık aldı diye tanımlanan şekilde sistem dışında kaç milyar dolar var…

Ağustos ayı ortasında da bu konuya değinmiş ve "Yabancı döviz getiriyor, Türk halkı taşıyor" başlıklı bir yazı yazmıştık. Yabancı yatırımcı döviz getirip bunu TL'ye çeviriyor ve TL cinsi yatırım araçlarında değerlendirme yoluna gidiyordu. Türk halkı ise elindeki TL'yi dövize çevirip o şekilde kazanç elde etmeyi umuyordu. Bu işlem sonucunda yabancı yatırımcıların çok istisnai durumlar hariç hep kazançlı çıktıkları da ortadaydı.

Üçte ikiye yakını gerçek kişilerde

Toplam döviz tevdiat hesabının yaklaşık üçte ikisi gerçek kişilerin, üçte biri ise tüzel kişilerin elinde bulunuyor. Daha belirgin ifade etmek gerekirse toplamda gerçek kişilerin payı yüzde 64-65, tüzel kişilerin payı ise yüzde 35-36 dolayında dalgalanıyor. Döviz tevdiat hesaplarına ilişkin verileri 2007, 2008 ve 2009 yılsonları ile bu yılın ay sonları itibariyle sıraladık. Bu süre içinde üçte iki-üçte bir dengesinin yalnızca 2007 sonunda bozulduğu dikkati çekiyor. Söz konusu tarihte döviz hesaplarının yüzde 71'i gerçek kişilerin, yüzde 29'u tüzel kişilerin elinde bulunuyordu.

Görünen köy…

Bu yılın mart ayında TRT Türk'te İktisat Tartışmaları adlı bir programa başlamıştık. İlk programın formatı, üniversite öğrencileri ve iki akademisyenin katılımı şeklindeydi. Daha sonra format da değişti, ardından program yayından tümden kaldırıldı. İlk programda TL'nin değeri, hangi dövizin ne yönde gelişeceği gibi konular tartışılıyordu. Sokak röportajlarının birinde bir üniversite öğrencisi, euronun değerleneceğini ve bu dövize yatırım yapılması gerektiğini söyleyince, stüdyo konuğumuz olan bir başka üniversiteli, "Bu arkadaş gelişmeleri iyi izliyor olsaydı, euro için böylesine olumlu konuşmazdı" diye eleştirisini ortaya koymuştu. Bir kez daha hatırlatmak gerek, euro konusundaki bu görüşler, mart ayının başında dile getiriliyordu. Yani görünen köyün kılavuz istememesi gibi bir durum, ta mart ayında belliydi. Euroda hızlı değer yitirme süreci henüz başlamamıştı. Mart ayı ortalamasında parite 1.34 düzeyinde oluşmuştu ve haziranda 1.20'lere kadar inilecekti.

Hisse senedinde olduğu gibi dövizde de tasarruf sahibini ikilemde bırakan bazı durumlar var. Tasarruf sahibi, hisse senedi ya da dövizin fiyatı, alım fiyatının üstüne çıkınca, "bu artış sürer" düşüncesiyle satmaya pek yanaşmıyor. Fiyat, alım fiyatının altına inince bu kez de zarar oluşacağı için satmaya gönüllü olmuyor. Tabii ki fiyat düşünce paniğe kapılıp satanlar hariç… Bir de fiyat yükselirken, daha da yükseleceği düşüncesiyle alım yapanlar, hani deyim yerindeyse trenin son vagonuna dengesizce atlayanlar var elbette.

Euro tuz biber ekti

2007 yılı sonunda bankalarda döviz tevdiat hesabı olarak 53 milyar dolar ve 27.1 milyar dolar euro bulunuyordu. Ayrıca, 2 milyar dolar tutarında diğer paralar cinsinden döviz hesabı vardı. Son verinin oluştuğu 3 Eylül 2010'da ise bankalarda 58.5 milyar dolar, 30.6 milyar euro ve 2 milyar dolar düzeyinde diğer dövizler bulunuyor. 2007 sonundan, 3 Eylül'e kadar geçen sürede dolar cinsi döviz hesapları yüzde 10.4, euro cinsi hesaplar ise yüzde 12.9 arttı. Ancak, euro cinsi döviz hesapları, bu yılın nisan ayı sonunda 31.6 milyar dolara kadar çıkmıştı. Aradan geçen dört ayda, euro cinsi hesaplarda net 1 milyar euroluk düşüş oldu. Türk halkı, euronun değer kaybına, elindeki dövizin 1 milyarlık kısmını satarak tepki verdi.

Ancak, yine de elde çok büyük miktarda euro vardı ve doğrusu euronun düşüşüne fena yakalanılmıştı. Dövizden zaten kar edilmesi pek söz konusu olmuyordu, buna bir de euronun hem dolar, hem de TL karşısındaki değer kaybı eklenince zarar daha da artmıştı.

Yıllık zarar yüzde 15

Euro, ağustos ayı itibariyle TL karşısında son bir yılda yüzde 8.1 değer yitirdi. TÜİK'in hesaplamasına göre, bu dönemdeki TÜFE artışıyla ilişkilendirildiğinde, eurodaki reel değer kaybının oranı yüzde 15.2'yi buluyor. Kayıp yalnızca euro için geçerli değil. Son bir yılda reel olarak dolarda da yüzde 6.3'lük bir kayıp oluştu.

Reel getiri sağlayan tasarruf araçları ise yüzde 20.3 ile Borsa ve yüzde 19.6 ile külçe altın. Mevduatta da yüzde 0.9'luk bir reel getiri var; ancak bu oran Türk yatırımcısı için çok küçük ve zaten biraz da bu yüzden dövizden çıkılamıyor, döviz umut olmaya devam ediyor. Türk yatırımcılar; mevduattan neredeyse reel olarak hiç getiri elde edemeyeceklerini gördükleri, hisse senedine yatırım yapmaya pek cesaret edemedikleri, altın fiyatları fazla oynaklık gösterdiği için olsa gerek, dövizde kalmayı tercih ediyor.  

Döviz tevdiat hesaplarının seyri

Tüm yazılarını göster