Vatandaş birilerini kandırıyor, ama kimi?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Vatandaşın genel olarak memnuniyet düzeyini ve geleceğe nasıl baktığını anlayabilmek için üç aşamalı bir değerlendirme yapılabilir:

Birincisi; kulak misafiri olun, vatandaş kendi arasındaki değerlendirmelerde hemen her şeyden yakınıyor. Memur ve işçi maaş ve ücretinden, emekli aldığı emekli aylığından, yani sabit gelirlilerin tümü ay sonunu getiremediğinden... Küçük esnaf işlerin iyi gitmediğinden, aynı şekilde KOBİ'ler piyasada yaprak kımıldamadığından ve bankalarla yaşadıkları sorunlardan... Yeri geliyor, büyük işletmeler bile bir takım sıkıntılar yaşadıklarını dile getiriyor. Bankalarla olan sorunlar, ihracatçılar için kur konusu, üretici konumundakiler için haksız rekabet doğuran ithalat, gibi...

İkincisi; mikrofon uzatın bu şikayetçilere, bir kısmı birden ılımlı bir havaya bürünüyor. Kaybedeceği pek bir şey olmayanlar sıkıntılarını fazla değiştirmeden anlatmaya devam ediyor da, konuştukça kaybedeceğini düşünenler kendilerini frenlemeyi tercih ediyor. "İşler nasıl"ın karşılığı, "kötü"den, "şöyle böyle"ye dönüveriyor.

Üçüncü ve son aşamaya gelince... Uzatılan mikrofon bir televizyon kanalının değil de, devletin resmi bir kurumunun olunca öyle anlaşılıyor ki söylem iyice değişiyor. İşler ve durum ağırlıklı olarak "iyi"ye dönüşüyor, geleceğe "umut"la bakanlar çoğalıveriyor.

"Haberler bile aynı!"

Türkiye'de onlarca televizyon kanalı, her gün ekrana gelen yüzlerce program var. Ama vatandaşa sorun, "Televizyonlarda izlenecek bir şey yok" yanıtını alırsınız. Hani bizde herkes belgeselcidir ya, izlenme rekorları kıran dizileri, yarışmaları kimin izlediğini bir türlü anlayamazsınız.

Ama bu yakınma kültürüne mum diken bir değerlendirmeyi geçenlerde yolda yürürken yanımdan geçen iki kişiden bizzat duydum. "Televizyonlarda izlenecek bir şey yok" diyordu biri. Diğeri ekledi: "Haberler bile aynı!"
Televizyon programları örneğinden yola çıkarak gelmek istediğim nokta şu: Vatandaş duruma göre aynı konu için birbirinden çok ama çok farklı değerlendirmeler yapabiliyor. Ve buradan hareketle de gelelim yaşam memnuniyeti, geleceğe umutla bakmak gibi konularda TÜİK tarafından yapılan anketlerin ne ölçüde sağlıklı sonuç verebileceğine...

Türk halkı mutlu ve umutlu

TÜİK'in 2012 yaşam memnuniyeti araştırmasına göre Türk halkının yüzde 61'i mutlu. Mutluluk oranı erkeklerde yüzde 59, kadınlarda yüzde 62.8 düzeyinde. Mutsuz olanların oranı ise toplamda yüzde 10.2, erkeklerde yüzde 11.3, kadınlarda yüzde 9.1.
Mutluluk oranı genç nüfusta görece yüksek. Orta yaşta gerileyen oran, yaşlı nüfusta yeniden artış gösteriyor.

Mutluluk oranı eğitim durumuna göre belirgin bir farklılık gösteriyor. Oran, eğitim düzeyi arttıkça yükseliyor.

Evlilerin de evli olmayanlara göre daha mutlu oldukları gözleniyor.

Kamu hizmetlerinden memnuniyet

Vatandaşın kamu hizmetlerinden memnuniyetine gelince...  Sağlık hizmetlerinde 2003'te yüzde 40 olan memnunların oranının 2012'de yüzde 75'e çıkmış olmasını normal karşılamak gerek. Sağlıkta önemli kolaylıklar sağlandığı bir gerçek çünkü.
Ama eğitim hizmetlerinden memnun olanların oranındaki artışı ya da asayiş hizmetlerindeki memnuniyet oranının hızlı artışını nasıl açıklayacağız ki? Bu alanlarda ne değişti?  Örneğin, asayiş hizmetlerinden memnun olanların 2003 yılında yüzde 58 olan oranı, 2012'de yüzde 79'a yükselmiş görünüyor. 

Adli hizmetlerden memnun olanların oranı yüzde 45'te sabit kalmış. İlginç gösterge şu; "fikrim yok" diyenlerin oranı yüzde 27'den yüzde 35'e çıkmış. Yani 2004'te (2003 verisi yok) adli herhangi bir işi olmadığı için "fikrim yok" diyenler, artık adli konularla daha fazla mı haşır neşir olmak durumunda kalıyorlar?

Umudumuz artıyor!

TÜİK'in yaşam memnuniyeti araştırmasına göre 2012 itibariyle halkın yüzde 76.6'sı geleceğe umutla bakıyor. Umutsuz olanların oranı ise yüzde 23.4 düzeyinde.
Umutlu olanların oranı, belli ki ekonomik krizin de etkisiyle 2008'de yüzde 64.9 ile dip yapmıştı. Sonrasında ise düzenli bir artış var.

Bütün bu rakamlar iyi hoş da, yine başa dönüp, "resmi söylem" dışında hemen her platformda şikayetini dile getiren vatandaşın, uzatılan "devlet mikrofonu"na ne ölçüde doğru yanıt verdiğini düşünüp bu verilere biraz temkinli yaklaşmak gerekiyor.

Tüm yazılarını göster