Uzun dönemde büyüme performansını kamu politikalarının etkinliği belirle

Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

HSBC tarafından gerçekleştirilen bir araştırmada 2050 yılında ülkelerin ekonomik büyüklük sıralamasının bugünküne göre çok daha farklı olacağı belirlenmiş. Bu sonuç pek sürpriz verici değil. Çin ve Hindistan başta olmak üzere özellikle güney ve doğu Asya'daki gelişekte olan ekonomilerin hızlı yükselişinin herkes farkında. 

Araştırmanın temel modeli yeni klasik diye tabir edilen büyüme teorilerinden alınmış. Robert Barro isimli iktisatçının başını çektiği yeni klasik büyüme yaklaşımının, Robert Solow gibi iktisatçıların geliştirdiği "neoklasik" büyüme teorisinde olduğu gibi büyümenin temel itici gücü "fakirlik." Yani, bu teoride kim daha fakirse, yani  kimin kişi başına düşen geliri daha düşükse, ("diğer şartlar sabit kalmak kaydıyla") o diğerlerine göre daha hızlı büyüyor. Barro'nun geliştirdiği yeni modelde bu faktöre bir de devlete temel altyapıları kurma görevi veriliyor: hangi ülke daha demokratikse, hangisinde hukuk devleti daha güçlüyse o ülkenin (yine "diğer şartlar sabit kalmak kaydıyla") diğerlerine göre daha hızlı büyümesi öngörülüyor.

Araştırmada bu model temel alınarak bazı hesaplamalar yapılmış. Buna göre Çin 2050 yılında dünyanın en büyük ekonomisi haline geleceği öngörülmüş. Hesaplamalara göre Hindistan'da üçüncü büyük ekonomi olacakmış.

Türkiye, araştırmada hızlı büyümesi öngörülen ekonomiler arasında yer almış. Araştırmaya göre, Türkiye 1970'de dünyanın en büyük 21. ekonomisine sahipken, 2010'da 18. sıraya yükselmiş. 2050 yılındaysa 12. büyük  ekonomi haline gelecekmiş.

Her araştırmada olduğu gibi bunda da metodololijk olarak ve kullanılan data açısından karşı çıkılabilecek noktalar var. Örneğin data açısından bakarsanız, kullanılan "demokratik gelişmişlik" endeki ABD'deki kurulu bilinen bir think-tank'den alınıyor. Bu think tank'in belirlemelerine göre Türkiye'nin demokratik gelişmişliği hesaplamalara 1 üzerinden 0,5 iken, İsrail 1 üzerinden 1, Kolombiya 1 üzerinden 0,67, Venezuella ise 1 üzerinden 0,5 olarak girmiş. Gelir seviyesi farkları satın alma gücü gücü üzerinden değil nominal rakamlarla yapılmış. Bu standart yaklaşım olmakla birlikte büyüme hızları arasındaki fark hangisinin belirleyeceği tartışma konusu.

Asıl büyük tartışma modelin kendisinde, modelde devletin alabileceği önlemler sadece genel ekonomik ortamı ve fiziksel ve beşeri sermayeyi oluşturmakla sınırlı. Yani, Güney Doğu ekonomilerinin geçmişte ve bugün uyguladığı "pozitif" müdahale olarak adlandırabileceğimiz politikalara modelde yer yok.

Şimdi modelin diğer ekonomiler için varsayım ve hesaplamalarını doğru kabul edelim ve bu çerçevede Türkiye 2050 sıralamasında nasıl daha yukarılara çıkabileceğini düşünelim. Barro modelini bu şekilde temel olarak alırsak yapılması gereken şeyler: daha iyi demokrasi (ve daha güçlü hukuk devleti)  ve daha iyi kamu hizmetleri. Bu ikincisini Barro'nun yaklaşımı çerçevesinde daha açalım: daha iyi eğitim ve sağlık hizmetleri ve  daha güçlü ekonomik istikrar.

Yukarıdaki faktörlere genel olarak farklı ekonomik teorilere intisap etmiş olsa da kimsenin güçlü bir itirazı olmaz. Türkiye açısından bakıldığında da bu faktörler yol gösterici olabilir. 2050'de, raporda öngörülen yerden daha yukarıda olmak istiyorsak bu alanların her birisinde daha iyiye gitmeliyiz. Sorun da burada. Türkiye'de en verimsiz yapı devletin kendisi. Türkiye hangi rekabet endeksine bakarsanız bakın devletin kendisinin çözmesinin gerektiği alanlarda çok geride. Yani temellere dönmemiz gerekiyor: kamunun hantallığının  ortadan kaldırılması.

Kamu kesiminin sorunu kaynak değil. Türkiye Cumhuriyeti bugün 200 milyar doların üzerinde bir bütçeye sahip. Bu kaynağı oluşturabiliyoruz ancak harcama etkinliğimiz çok düşük. Yani harcadığımız paradan elde ettiğimiz sonuç yetersiz. PISA skorlarını hatırlayın. Kamu kesimindeki en büyük ödenek artık eğitime ayrılıyor. Kamu karar alıcılarını tebrik etmemiz gerekiyor. Ancak PISA skorlarına bakıldığında harcanan para ile uluslararası alanda rekabet edebilir insan gücü yetiştiremediğimiz ortaya çıkıyor. Bu durumu diğer kamu hizmeti alanlarına da genişletebilirsiniz.

Tüm yazılarını göster