Üniversite mezununda işsizlik had safhada, bu yüzden KPSS pek gözde

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Her ilde bir üniversite hayalimizi gerçekleştirdik mi, gerçekleştirdik. Hatta daha ileri gidip birçok ilde birden fazla üniversite kurduk mu, kurduk. "Üniversite demeye bin şahit istermiş, dört duvardan oluşan üniversite mi olurmuş, adı var kendi yokmuş, mezunları iş bulamıyormuş..." Bunlar münafıklık! Hem, devletin üniversite mezunlarına iş bulma zorunluluğu da yok ya. Üstelik ne doktoruna var, ne öğretmenine. Her koyun kendi bacağından asılır, her üniversite mezunu da kendi işini bulur ya da bulamaz, o da onun sorunu.

Sonuçta bulamıyor zaten. Bulamadığı için de kamu personeli seçme sınavı (KPSS) en büyük kurtarıcı gibi görülüyor, bu sınav üniversite mezununa yeniden öğrencilik "heyecanı" yaşatıyor. Bu yılın sınavı da geçtiğimiz günlerde yapıldı.

Üniversiteyi bitiren gençler, devlet memuru olmaya can atıyorlar. Çok eskiden de devlet memurluğu garanti iş demekti, bir ara özel sektör ön plana çıktı, şimdi ise mezun sayısı o kadar arttı, özel sektörde işverenlerin aradıkları özellikler o kadar çoğaldı ki, en garantili ve girilmesi görece kolay yer olarak yine kamu görülmeye başlandı. Üniversiteli gençler, uzun süre işsiz kalıp psikolojilerinin bozulmasını göze alamıyor ve devlet memuriyetini bir kurtuluş olarak görüyor.

Üçte biri işsiz 
TÜİK'in geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, yükseköğretim mezunu gençlerdeki işsizlik oranı, 2013 yılı ortalamasını gösteren verilere göre tam yüzde 29.3 düzeyinde. Yani üniversite mezunu her 100 gençten 29'u işsiz. Yükseköğretim mezunlarındaki işsizlik oranı erkeklerde yüzde 23.4, kadınlarda yüzde 34.4 düzeyinde bulunuyor.

Bu oranlar, aslında daha da yüksek. Üniversite mezunu genç nüfus olarak 15-24 yaş arası nüfus dikkate alınıyor. Oysa üniversiteyi bitirme yaşı en erken 22; hatta bazı okullarda mezuniyet daha da sarkıyor. Örneğin üniversiteyi 25 yaşında bitiren biri, genç işsiz tanımına girmiyor. Dolayısıyla erkeklerde yüzde 23.4, kadınlarda yüzde 34.4, ortalamada yüzde 29.3 düzeyinde bulunan üniversiteli genç nüfustaki işsizlik oranı, gerçek düzeyin çok çok altında kalıyor. Üstelik, üniversiteyi bitirip uzun süre iş bulamayanlar olduğu gerçeği de ortada. Üniversiteyi 22 yaşında bitiren biri bile, iki yıl bu istatistik kapsamına giriyor, daha sonra ise "genç olmaktan" ya da sayılmaktan çıktığı için genç işsizler arasında değerlendirilmiyor.

Bu oranlar, eski işgücü istatistikleri serisine bağlı olarak ve 2013 yılı ortalamasını gösterecek şekilde hesaplandı. Yeni seri işgücü istatistiklerine göre nisan ayı itibariyle 15-24 yaş arasındaki üniversite mezunlarında işsizlik oranı yüzde 20.5 düzeyinde. Geçen yıl ortalamasına göre kayda değer bir gerileme var, bu doğru; ama nereden bakarsanız bakın, üniversite mezunlarının beşte biri yine de işsiz.

Bu durum, küçümsenecek ve savuşturulacak bir durum olmaktan çok uzak. Ama biz bir yandan da üniversite sayımızı artırma gayreti içindeyiz. Yani yaptığımız, dolaylı olarak üniversiteli işsizlerimizin sayısını yükseltmeye çalışmaktan başka bir şey değil.

Aylıkta beklenen gidişat 
Nisan ayındaki işsizlik oranı beklentiler paralelinde geldi ve yüzde 9.1 oldu. İşsizlik oranı geçen yılın nisan ayında yüzde 8.7, 2012'nin aynı ayında yüzde 8.2 düzeyinde gerçekleşmişti.

İşsizlik oranı bu yıl da önceki yıllarda olduğu gibi mayıs ve haziranda gerilemeye devam edecek, daha doğrusu etti. Çünkü mayıs ve haziranda işsizliği tırmandıracak olağandışı ekonomik koşullar yaşamadık. Dolayısıyla bu aylarda da normal seyir sürdü. İşsizliğin bizdeki normal seyri belli zaten. Şubattan itibaren düşüş, hazirandan sonra yeniden artış şeklinde bir eğriye sahibiz. Yani çanak eğrisine. Oranlar yıldan yıla biraz aşağıda, biraz yukarıda oluşuyor; ama bu eğri neredeyse hiçbir yıl değişmiyor.

Bu yıl da işsizlik, 2012 ve 2013'ün biraz üstünde aynı doğrultuda seyrediyor. İşsizlik, öyle görünüyor ki haziranda yüzde 8.5 dolayına inecek, daha sonra yeniden artış başlayacak.

Ama bu oran bize yeter mi, tatmin edici mi; elbette hayır. Hep vurguladığımız bir yön var işsizlikte. Bizdeki oran, Batı'daki birçok ülkeye göre iyi; ancak satır arasını okumakta, oralardaki işgücüne katılma oranının bizden ne kadar yüksek olduğunu dikkate almakta yarar var. Bizde çeşitli nedenlerle çalışmak isteyenler o kadar az ki, işgücüne katılma oranı özellikle kadınlarda öylesine düşük ki, bu oranın etkilediği işsizlik oranı da doğal olarak düşük görünüyor. Ne denir, iyi ki çalışmak isteyenimiz fazla değil!

Tüm yazılarını göster