Üçüncü ulusal ekonomi kongresi

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Türkiye'de olumlu işler yapmak hep zordur. Yine de iyi niyetle çalışanlar toplumunun yüz akı olurlar. Üniversitelerde de benzer bir durum söz konusudur. Bir kongre yapmak, bir kitap çıkarmak zordur, kaynak bulamazsınız, oradan buradan biraz kaynak kopartıp, akademik faaliyetlere katkı yapmaya çalışırsınız. Muğla Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde Dekanlık yaptığım günlerde kongre toplamak, tartışma tebliğleri çıkarmak için az koşuşturmamıştım. Bakmayın siz üniversite  sanayi işbirliği, kurumlar arası işbirliği gibi büyük laflara, eğer başı çekecek, kendisini şövalye gibi öne atan birileri olmaz ise bu işleri yapmak zordur.
Geçen hafta Dokuz Eylül üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü tarafından düzenlenen 1923 İzmir (Türkiye) İktisat Kongresi anısına düzenlenen Üçüncü İzmir Ulusal Ekonomi Kongresine katıldım. Kongreye ne zamandır görmediğim kadar yoğun bir dinleyici katılımı vardı. Güzel tebliğler verildi. Yönettiğim İKTİSAT VE TOPLUM DERGİSİ özel oturumunda Hasan Ersel Hocam, Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krize ilişkin çok önemli saptamalarda bulundu. Bence en önemli tespiti Türkiye'nin 2009 krizde, 2001 krizine eş değer büyüklükte bir maliyetle karşılaştığını bizlere göstermesi idi.
Kongre tüm bahsettiğim zorluklara rağmen oldukça iyi organize edilmişti. Gördüğüm kadarı ile bunda en büyük pay sahipleri İktisat Bölümü Başkanı Hüsnü Erkan ile yardımcıları Dilek Seymen ve Mert Uysal idi. Buradan kendileri nezdinde tüm fakülte yönetimini, akademisyen arkadaşları ve iktisat bölümü öğrencilerini kutlamak isterim. Özellikle öğrencilerin soruları, tavırları bana gelecek için umut verdi.
Küresel İşgücü Olur mu?
Kongrenin genel tanıtımını yaptıktan sonra şimdi kongredeki bir sorudan hareketle küreselleşme ve emek ilişkisine sözü getirmek istiyorum. Sorulan soru şu idi: Küresel sermaye akımı var ise, küresel işgücünden de söz edilebilinir mi? Soruya verilen yanıt, olumsuzdu. Gerekçe olarak da işgücünün küresel ölçekte serbestçe dolaşmaması, yani ülkeler arasında işgücü hareketliliğinin serbest olmaması gösterildi. İlk bakışta hemen herkes bu düşünceye katılabilir. Ancak analizi biraz daha derinleştirdiğimizde  ben bunun doğru olmadığını düşünmeye başladım.
İşgücü serbest olarak bir ülkeden diğer ülkeye dolaşamıyor. Fakat sermaye serbest olarak ülkeden ülkeye dolaşıyor. Özellikle doğrudan yabancı yatırımları düşündüğünüzde ŞanlıUrfa'da suşi, Tokya'da Maraş dondurması yiyebiliyorsunuz. Japon sermayesi Türkiye'de suşi ürettiğinde çalıştırdığı Türk işçisini de aslında küreselleşmenin bir parçası haline getirmekte. Bir başka örnek ABD'de kimi firmaların elektronik gece güvelik sistemleri Hindistan'dan, Hint firmaları/işçileri tarafından yapılmakta. Ben buna "yerinde küreselleşme"  diyorum. 
İşgücüne bu şekilde baktığınızda istihdam ve işsizlik sorununa da küresel ölçekte ele almamız gerekir. Nitekim Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) işsizliği artık küresel bir sorun olarak ele almaktadır. (Bilginizi derinleştirmek için  Ajit K. Ghose , Normaan Majid , Christoph Ernst , 2010, Küresel İstihdam Sorunu, adlı kitaba bakabilirsiniz).
Bu konuya dikkat çekmemin nedeni Hükümet tarafından hazırlanan Ulusal İstihdam Stratejisine ilişkin  bilgiler basına düşmeye başladı. Strateji belgesini incelerken konuyu bu çerçevede ele almanın yararlı olacağını düşünmemdir.

Tüm yazılarını göster