TV ödülü internet dizisine...

Edip Emil ÖYMEN YENİLEŞİM edip.oymen@outlook.com

İnternet üzerinden sinema filmi/televizyon dizisi yayınlayan Netflix şirketi, Amerikan televizyon sanayinin en mühim ödülü Emmy'i kazandı. Bu ödül, televizyon kanalı "olmayan" bir şirkete ilk kez verildi. 

Haber, bilgi ve iletişim teknolojileri dünyasına çok şey diyor: Eğlence seyirliği üreten Amerikan TV şirketlerine her yıl, Emmy Ödülleri verilir. Bu ödüller, Oscar'daki gibi en iyi oyuncu kategorisinde de olabilir, en başarılı teknik/mühendislik kategorisinde de... Bir TV şirketi olmayan Netflix'de yayınlanmak üzere hazırlanmış bir TV dizisinin Emmy'de ilk kez ödül alması anlamlı: Film/TV, artık sadece içeriktir. Nerede, hangi sistemle yayınlandığının önemi kalmamıştır. İnternette de yayınlanabilir, TV'de de, sinemada da...

Yakınlarda bir zamanda bir TV dizisini seyretmek için ille belli bir gün ve saatte TV karşısına oturmak, tarihe karışacak. Bu, sinema için de geçerli. Örneklerine Türkiye'de bile rastlıyoruz artık.  Seyirlikleri istediğimiz zamanda ve yerde, istediğimiz cihazda (elbette bir ücret ödeyerek) izleme bağımsızlığımız geldi geliyor, yolda...
Netflix, Türkiye'de de paralı bir kanalda gösterilen "House of Cards" (İskambilden Şato/Ev) adlı siyasi entrika dizisini üretti. Tümünü (13 haftalık) aynı anda internete yükledi- ve aboneleri, bu diziyi ham yapıp yuttular. Çünkü insanı hipnotize eden karakterleri, senaryosu, çekimi, ışıklandırması, müziği ve mesajıyla "karşısından kalkılamayacak" bir tutku yarattı.
Netflix'in başarısı sadece işin "edebiyat ve tiyatro" kısmıyla sınırlı değil. Diziyi, aracısız ve ekstra masrafsız çektiği için 13 haftası 50 milyon dolara mal oldu. Böyle bir dizi için acaip ucuz. Normalde, bir Amerikan TV dizisi için pilot çekimi yapılır ve fokus gruplarla falan sadece bu iş 300-400 milyon dolara mal olur. TV yönetimi, geri bildirimden hoşnut kalmazsa, diziden daha o saat vazgeçilir. Gitti mi 300-400?!

Netflix, "istediğin zaman/istediğin yerde izle" diyerek 33 milyon abone edindi. House of Cards'ın "başa baş" gelmesi için 520 bin 834 kişinin her ay 8 dolar abonelik bedeli ödemesi yeterli olacaktı. Netflix resmi rakam açıklamadı ama, en az 3 milyon abonenin, dizinin tümünü izlediği hesaplanıyor.
Bu büyük başarıda arslan payı elbette oyuncularda. Oscar'lı Kevin Spacey, entrika şampiyonu vicdansız (ama çok cazip) politikacı. Aynı derecede düzenbaz (ama çok güzel ve daha cazip) karısı rolünde dramatik rollerin kraliçesi Robin Wright. Haber atlatmak için yapmayacağı ahlaksızlık olmayan (ama yine de bir miktar vicdan sahibi) gazeteci kız rolünde Kate Mara. Ve onlara benzeyen diğer karanlık ilginç karakterlerle bu dizi elbette star olacaktı. 

"House of Cards," 1980'lerde İngiltere Başbakanı Thatcher'in "bebek yüzlü tetikçisi" olarak nam salan siyasi danışmanı Michael Dobbs'un aynı adlı eserinden BBC tarafından dizi yapılmıştı. Politika denilen "çukur"daki hayatı çekinmeden ekrana taşımış, olay olmuştu. Dobbs'un iki romanını daha BBC dizi yaptı. Amerikalı Netflix, ilk diziyi Washington'a uyarlattı, yeniletti, starlarla parlattı. Farklı iş modeliyle sattı. Kazandı. Sırada başka dizileri var. Netflix, medyanın bütün kumaşının, dikişi, astarı, yüzündeki değişimin simgesi...
 

Tüm yazılarını göster