TÜSıAD'ın üçüncü tarım raporu...

Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN aey@dunya.com

TARIM DÜNYASINDAN / Ali Ekber YILDIRIM e-mail:aey@dunya.com Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) 10 yıl içinde 3 tarım raporu yayınladı. Sonuncusu geçtiğimiz günlerde kamuoyuna açıklandı. "Türkiye'de Tarım ve Gıda-Gelişmeler, Politikalar ve Öneriler" başlıklı raporda Türkiye ve dünyada tarım ve gıda sektörü detaylı olarak ele alınıyor. Tahıllar, yağlı tohumlar, şeker, et ve süt ürünleri, hayvancılık politikaları ayrı ayrı bölümler halinde inceleniyor. Önceki TÜSİAD raporlarını da hazırlayan Ortadoğu Teknik Üniversitesi Öğretim üyeleri Prof. Dr. Halis Akder ve Prof. Dr. Erol Çakmak'ın hazırladığı "Tarımsal Üretim, Reform Deneyimi ve Avrupa Birliği ile Etkileşim" adlı bölüm çok dikkat çekici. Sayın Akder ve Çakmak, Dünya Bankası'nın doğrudan gelir desteği, alternatif ürün projesi, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin yeniden yapılanmasını kapsayan Tarımda Reform Uygulama Projesi'ni ısrarla savunuyor. Projeyi savunan başka kimse de kalmadı. Dünya Bankası bile bu projenin uygulanması ile Türkiye'de tarımsal üretimin düştüğünü, desteklerin azaldığını, çiftçinin ve ülkenin milyarlarca dolar zarara uğradığını rapor olarak yayınladı. Fakat, Sayın Akder ve Çakmak, Dünya Bankası'nın bile sahiplenemediği bu sözde reformu savunmayı sürdürüyor. Reformu daha radikal bir şekilde uygulamadığı için Türkiye'yi suçluyor. Tarımda gelir eşitliğinin doğrudan gelir desteği ile sağlanacağını iddia eden Akder ve Çakmak, Türkiye'nin uyguladığı doğrudan gelir desteğinin Avrupa Birliği'ne üye olan son 12 ülkeye örnek olduğunu ve Türkiye'nin AB'ye uyumu açısından DGD'den vazgeçilmesinin yanlış olacağını dile getiriyor. Bu kadarına da pes doğrusu. Üretimle hiçbir bağı olmayan doğrudan gelir desteğinin uygulandığı 2001'den bu yana ülke tarımının geldiği nokta ortada. En basit anlatımıyla çiftçi üretim yapamaz duruma geldi. Üretim yapmak için girdi alamıyor. (Gerçi, Akder ve Çakmak, girdi pahalıysa üretim yapılmasın, dışa bağımlılık daha çok artar, tezini savunuyor!) Tarlası boş dururken başka ülkelerde arazi kiralayıp üretim yapmaya çalışıyor. Elindeki araziyi satarken çocuğunun işe alınmasını şart koşuyor. Doğrudan gelir desteğini göklere çıkaran bir raporun ciddiye alınacak tarafı yok. Yine de, birkaç ilginç noktayı vurgulamakta yarar var. Raporda hayvancılığa da özel bir yer veriliyor. TÜSİAD'ın bazı üyeleri son birkaç yılda hayvancılık sektörüne çok büyük yatırımlar yaptı. Türkiye'nin en büyük hayvancılık işletmelerini kurdular. Bazılarının yatırımı devam ediyor. Belki de bu nedenle hayvancılığa özel önem veriliyor. Fakat, raporda öngörülenler yapılırsa, Türkiye et ve sütte ithalat cenneti olacak. Yerli üretime gerek kalmayacak. Örneğin, hayvansal ürünlere yönelik tüm korumaların kaldırılması, ithalatın tamamen serbest bırakılması isteniyor. Kapılar ithalata açılsa, raporu hazırlayanlara göre sektörün hiçbir sorunu kalmayacak. Hayvancılık sektörünün küçük büyük tüm işletmeleri, sektörün her kesimi hayvan başına destek modeline ısrarla karşı çıkarken, raporda, hayvancılıkta da doğrudan ödemeye geçilmesi öneriliyor. Raporda tek taraflı olarak Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası'nın tezleri, Amerikan üreticisinin hakları savunulurken, Türkiye korumacılıkla suçlanıyor. Pirinç ithalatı konusunda Amerika'nın Türkiye'yi nasıl mahçup ettiğinden söz ediliyor, fakat, Amerika'nın pamuk desteğinden dolayı aldığı cezaya değinilmiyor. Raporu okuyan biri, dünyada tarımsal desteklerin ve korumacılığın sadece Türkiye'de uygulandığını zannedecek. İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu'nun hazırladığı, önyargısız, Türkiye'yi ve çiftçiyi suçlamayan, "Yağlı Tohumlar ve Ürünleri" başlıklı bölüm adeta rapora sızmış. Yıllardır, üretici ve sanayici ile birlikte olan, araştıran, inceleyen ve bilimsel yayınları ile sektöre katkıda bulunan Karaosmanoğlu'nun çalışmasının, masa başında kotarılmadığı hemen anlaşılıyor. Bu bölümü başka bir yazıda ele alacağız.

Tüm yazılarını göster