Türkiye’nin elektrik üretimi de tüketimi de artacak

Son günlerde, elektrik üretim ve tüketim rakamlarındaki düşüşlere yönelik haberlerin sayısının arttığını gözlemliyoruz. Nispi düşüşleri bir eğilim gibi ortaya koymaya çalışan bu tür haberlerin tam olarak doğru olduğunu söyleyemeyiz.

Recep ŞENYURT DÜNYANIN ENERJİSİ recep.senyurt@dunya.com

Son günlerde, elektrik üretim ve tüketim rakamlarındaki düşüşlere yönelik haberlerin sayısının arttığını gözlemliyoruz. Nispi düşüşleri bir eğilim gibi ortaya koymaya çalışan bu tür haberlerin tam olarak doğru olduğunu söyleyemeyiz.

Elbette ki elektrik üretim ve tüketimindeki bu düşüşlerin nedenlerini iyi analiz etmeye ve elektrik üretimini gerçekleştiren santral bileşenlerinde orta ve uzun vadeli planlamalara dikkat çekmesi açısından bu tür haberlerin uyarıcı etkisini kabul etmek lazım.

Ancak Türkiye genç ve dinamik bir ülke. Üretmek ve ürettiğini de ihraç ederek dünyada söz sahibi ülkelerden biri olma hedefindeki Türkiye’nin enerji ihtiyacının sürekli olarak artacağını söylemek yanlış olmayacaktır.

Söz konusu haberlere konu olan düşüşün nedenleri arasında, tüketim ayağındaki azalmanın sanayide kapasite kullanım oranlarından, enerji verimliliği yüksek makine ve ekipman kullanımına kadar bir dizi sebep sayabiliriz. Şubat ayında yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli “asrın felaketi” olarak adlandırılan depremlerin 11 ilin üretim gücüne büyük oranda verdiği zararı da göz ardı etmemek lazım.

Elektrik üretim ve tüketim tabloları detaylı incelendiğinde; üretim boyutundaki en büyük azalışların hidroelektrik santrallerinden kaynaklandığını görüyoruz. Bu da haliyle daha önceki yazılarımızda da gündeme getirdiğimiz iklim değişikliğinin getirmiş olduğu kuraklık olarak karşımıza çıkıyor.

Buradaki azalışların iklim değişikliğine paralel daha da artması muhtemel görünüyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerine göre, Türkiye’nin 2020 yılındaki kurulu gücü 95 bin 890 MW iken bu kurulu gücün yüzde 32.3’ünü hidroelektrik santralleri oluşturuyor. Bu oran son üç yıldır da yüzde 30’un üzerinde seyretmeye devam ediyor.

Ancak bu santrallerin üretimden aldığı payın sürekli değiştiğini hatta değişimlerin dramatik sayılabilecek oranlarda gerçekleştiğini görüyoruz. 2020 yılında Türkiye’de üretilen elektriğin yüzde 25.6’sını karşılayan bu santraller, sırasıyla 2021 yılında yüzde 16.8’ini, 2022 yılında 20.7’sini, 2023 yılının ilk 3 ayında ise 13.9’unu karşılayabilmiş. Rüzgâr ve güneş enerjisinde ise durum istikrarlı bir şekilde artmaya devam ediyor.

Rüzgâr Enerjisi Santralleri’nin (RES) elektrik üretiminden aldığı pay 2020 yılında 8.1 iken bu payın 2021 yılında 9.4’e, 2022 yılında 10.8’e, 2023 yılının ilk 3 ayında ise 11.2’ye çıktığını görüyoruz. Güneş Enerjisi Santralleri’nin (GES) Türkiye elektrik üretiminden aldığı paya baktığımızda ise bu oran 2020 yılında 3.7 iken, 2021 yılında 4.01’e, 2022 yılında 4.7’ye ulaşmış vaziyette.

Türkiye, hükümetin açıkladığı “Türkiye Yüzyılı” hedefi çerçevesinde üretimi ve dolayısı ile ihracatı artırmak zorunda. Bunun için daha fazla enerjiye ihtiyaç duyacak. Enerji yatırımları ciddi zaman ve maliyet gerektiren yatırımlar. O yüzden mevsimsel ve konjonktürel dalgalanmalara değil, orta ve uzun vadeli trendlere bakarak şimdiden elektrik üretimini en optimal bir şekilde yerli ve milli kaynaklarla daha fazla karşılayabilmek için gerekli adımları atmakta fayda var

Tüm yazılarını göster