Türkiye'nin uluslararası rolü güçleniyor

Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

ABD ve Avrupa'da yaşadığım yıllarda gazetelerde Türkiye ile ilgili haber gördüğüm zaman gözlerim aydınlanırdı desem mübalağa etmiş olmam. Oysa, tek tük çıkan haberler de genellikle can sıkıcı nitelikde olurdu. Basında görünme sebebimizin çoğunlukla terör saldırısı, töre cinayeti, yolsuzluk ya da trafik kazası olması kuvvetle muhtemeldi.  Bir Türk liderinin Washington'a gelmesi de gazetelerin ABD Başkanı'na tanıdıkları santimetrekare kontenjanında küçük ve önemsiz bir haber olarak yer alırdı.

Şimdi durum değişti. Türkiye sadece ABD basınında değil hemen hemen tüm önemli ülkelerin basınında daha sık, daha kritik, daha saygıdeğer ve daha önemli vesilelerle yer alıyor. Aktifleşen dış siyaset idaremizin, yıllardır atıl halde bekleyen "sermayemizden" destek aldığı kesin. Osmanlı İmparatorluğu'nun en zayıf olduğu son dönemlerinde ve Cumhuriyetin başında dahi uluslararası siyasette mecburen hesaba katılan önemli bir aktör olduğumuzu unutmayalım. Bu açıdan, bizim hariciyemizin "geriye çekildiği" dönemlerde dünya siyasetinde belli bir boşluk doğduğunu söylemek yanlış olmaz. Nitekim, son iki sene içindeki hızlı ilerleme bu boşluğun tekrar doldurulması şeklinde düşünülebilir.

Türkiye dış siyaseitinin aktifleştiği dönemde hatalar yapıyor olabilir mi? Mutlaka. Ancak pasif dış siyasetin daha önemli bir hata olduğunu ve dünya siyasetinde önemli bir boşluk oluşturduğunu da unutmayalım. Kendinizi dünyanın önemsiz ve güçsüz ülkesi varsayarak "siperlerde" kalma siyasetinin ülkeyi olduğu yerde bırakmayacağı aksine geriye görüteceği kesin.

Bazı uluslararası çevreler Türkiye'nin aktif hale gelmesinden rahatsızmdır? Evet böyle bir kesim var. Bunların başında ABD yönetimini bir dönem ele geçiren "neocon" çetenin devamı niteliğindeki şahıs ve gruplar geliyor. Weekly Standard gibi dergilerin ABD'li yazarları, bazı Türk vatandaşı kişilerle birlikte sadece Washington Times gibi neocon grupların etkili olduğu gazetelerde aralıklarla Türkiye aleyhine yazılar yazıyorlar. Aynı zamanda, "araştırma kuruluşu" görünümündeki lobbycilik teşkilatlarının ürettiği yayın mecralarından başlayarak Financial Times ve benzeri saygın uluslararası yayınlarda da bazen yer alabiliyorlar.

ABD'de olduğu gibi AB'nde de bazı kesimlerde Türkiye'nin "ekseninin kaydığına" dair şikayetler var. Eski "platonik aşık"ın artık bir takım cüretkar taleplerle AB'ye gelmesi batı komşularımızdaki bazı mihraklarda  rahatsızlık yaratıyor. Benzer çabalar İsrail gibi ülkelerden de geliyor. Ehud Barak'ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı "İran'la istihbarat paylaşımıyla suçlaması" bunun göstergelerinden. Bir başka ülkenin bürokratını bu şekilde suçlamanın uygun olup olmadığı bir tarafa, bu tür açıklamaların Türkiye'nin ilişkilerinin ve istihbaratının bir zamanlar "parsellenmiş olduğu" izlenimini güçlendiriyor. Kontrol altındaki bir varlığın (devlet, topluluk, şirket) "hürleşmesi" her dönem ve mekanda reaksiyon doğurduğu gibi Türkiye örneğinde de böyle oluyor.

Tüm bu çabaların Türkiye'nin aktifleştiği ve bağımsızlaştığı bir döneme rastlaması tesadüf değil ve Türkiye'nin doğru yolda olduğunu gösteriyor. Türkiye dünyanın büyük küçük tüm ülkeleriyle eş düzeyde ve saygılşı bir ilişki kurmalıdır. Bunun oluşma sürecinin sancılı olacağı da muhakkaktır.

Öte y andan, bir çok gösterge Türkiye'nin aktifleşmesinin yurt dışında bir çok çevre tarafından olumlu karşılandığını veya en azından yakından izlendiğini de gösteriyor. Son 6 ayda daha evvel ülkemizde ofis ve temsilci bulundurmayan bir çok batılı basın organı Türkiye'ye yerleşti  veya ekibini güçlendirdi. Bir İspanyol gazeteci bu durumun normal olduğunu söyledi bana; ülkesindeki basın organlarında önceden Türkiye ile ilgili tek tük haber yayınlanırken artık hafta üç-dört defa haber çıktığını bunun da Türkiye'ye gelmelerinde etkili olduğunu belirtti.

IMF'de Türkiye'nin bir İcra Grubu direktörlüğü alma (yıllardır Türkiye IMF İcra Kurulunda Belçika'lı İcra Direktörünün "Kıdemli Danışmanı" seviyesinde temsil ediliyordu ve bundan herhangi bir rahatsızlık duyulmuyordu) çabasından Birleşmiş Milletler'de Güvenlik Konseyine seçilmesine kadar Türkiye uluslararası arenadaki ağırlıklı yerini alma yolunda ilerliyor. Bu dünya açısından da iyi bir gelişme.  Yeni süreçte hariciyemizin hata ve eksiklikleri olacak ancak doğru yolda ilerliyor.

Tüm yazılarını göster