”Türkiye'nin Amerikancılık yerine Avrupacılığa yatırım yapması gere

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

110 yıllık bir geçmişe sahip London School of Economics (LSE), ekonomi alanında Harvard Üniversitesi'nden sonra dünyada ikinci, Avrupa'da ilk sırada yer alıyor. Türkiye'den LSE'de eğitim gören öğrenci sayısı son 10 yılda iki kattan fazla artarak yılda 60'a ulaştı. Okulun Türkiye'de 450 civarında mezunu bulunuyor. London School of Economics bünyesinde kurulan 'Çağdaş Türk Çalışmaları Kürsüsü' ise öncelikle bir ilk olduğu için ve Avrupa Birliği'ne Türkiye'nin modern yüzünü tanıtmayı hedeflediği için çok önem taşıyor. Aydın Doğan Vakfı, TOBB, Merkez Bankası, Akfen Holding ve devletin katkılarıyla kurulan kürsü "medeniyetler çatışmasının medeniyetler buluşmasına dönüşmesine" katkı sağlamayı amaçlıyor. 

LSE Avrupa Enstitüsü Direktörü Prof. Kevin Feaşerstone da kürsünün kurulmasında önemli rol oynayan isimlerden biri: Feaşerstone. Kürsünün kurulma aşamasının ilk adımlarından itibaren, bunun LSE'yi zenginleştireceğini dile getirmişti. Türkiye-AB ilişkilerini de yakından takip eden Prof. Feaşerstone'a AK Parti'nin kapatılmamasından, eylülde başlayacak Kıbrıs görüşmelerine kadar farklı konularda görüşlerini sorma fırsatını buldum. En ilgi çekici cevaplarından birisi ise Türkiye'nin AB kamuoyundaki olumsuz imajının nasıl değişebileceği yönündeki soruma oldu aslında. "Eğer bu sorunun cevabını bilseydim, yüksek bir danışmanlık ücreti almadan bunu söylemezdim" dedi Feaşerstone! Şaka bir yana, işte Feaşerstone'un çarpıcı açıklamaları:

* Liberal eğilimli yabancı basın, Türkiye'de neyin liberal olduğunu belirlemekte zorlanıyor.

"Ak Parti'nin kapatılmama kararının ardından, Türkiye'nin yabancı dostlarının rahat bir nefes aldıkları açık. Laiklik ve modern, ılımlı İslam arasındaki çatlaklar yoğunluğunu koruyor ve yakından izlenmeleri gerekiyor. Liberal eğilimli bazı yabancı basının, bu kültürler çatışmasında neyin gerçekten liberal olduğunu belirlemekte güçlük çektiğini görmek oldukça ilginç. Eğer AK Parti kapatılsaydı, Türkiye AB beklentilerinden vazgeçmek durumunda kalabilirdi."

* Atina ve Ankara çözüm için hazır

 "Hristofyas'ın bmaşkan seçilmiş olması bence Kıbrıs'ta 2004 yılından bu yana meydana gelen en iyi gelişme. Yeni bir fırsat penceresi açıldı ve bunun değerlendirilmesi gerekiyor. 2004 yılından sonra, çözüm yönünde çok olumlu bir tablo oluşmadı. Ben, hem Ankara'nın, hem de Atina'nın çözüm için hazır olduklarını düşünüyorum. Buradaki en önemli soru, Hristofyas'ın Güney Kıbrıslılar'ın oyunu alıp alamayacağı. Bu konuda yardıma ihtiyacı olabilir. Ankara'nın da bu durumu takdir etmesi gerekir. Çözüm bulunması, Türkiye dahil, herkes için k‰rlı olacaktır."

* AB, ekonomik bir dev olsa da, h‰l‰ siyasi bir cüce

"Akdeniz Birliği" kavramı, değişken bir yapıya sahip olan Sarkozy tarafından zedelendi. Düşünce iyi bir mantığa sahip, fakat AB çıkarları ile çatışabilir. AB, sınırları konusunda her zaman dikkatli ve korumacı olmuştur ve bunu bir oyun alanına dönüştürmez. Bu noktada Merkel'in Sarkozy'den çok daha etkin olacağını düşünüyorum. Öte yandan AB, Rusya'ya karşı tutarlı bir politika geliştirmeye çalışıyor. Bölgedeki yeni enerji politikaları söz konusu olduğunda, farklı çıkarlar gündeme geliyor. Rusya da gizemli bir ortak olmaya devam ediyor. Her iki durum da AB'nin küresel bir güç olarak hareket etmesini güçlendiren konular. Geçmişte Almanya'nın da olduğu gibi, AB ekonomik bir dev olsa da, siyasi bir cüce olmaya devam ediyor. AB için en iyi strateji soft power kullanmak. Hard power konularında ise, AB'nin 'birlik' arayışı devam edecek."

* İmajınızı düzeltmenin yolunu bilseydim, bunun için danışmanlık ücreti isterdim

"Avrupa kamuoyunda Türkiye'nin olumsuz imajını değiştirmek için ne yapmak gerekir, sorusunun cevabını bilseydim, bunu yüksek bir danışmanlık ücreti almadan söylemezdim! Zor sorular farklı boyutlara ve zaman çerçevelerine ait çözümleri gerektirirler. Türkiye için gerekli olan çözümlerden biri iç sisteme yönelik; yani insan hakları reformları, ordunun siyasi konulara müdahale etmemesi gibi. Avrupa'dan gelen eleştirilerin sona ermesi için bu yönde daha yapılacak çok şey var."

* Dış politikada cesur davranın

"Türkiye'nin dikkat etmesi gereken bir diğer konu, Kıbrıs gibi dış politika konularında cesur davranmak. Ve son olarak dikkat çekmek istediğim konu ise, Türkiye'nin kültürel olarak çok fazla Amerikancılığa yoğunlaştığı. Oysa Türkiye'nin Avrupacılığa yatırım yapması gerekli. Bu da, kamuoyu algısını değiştirmek için, kıta Avrupa'sında kültür ve eğitime yönelik programlar gerçekleştirmek anlamına geliyor. Öte yandan Türkiye'nin 'Yunan' geçmişi konusunda daha rahat davranması gerektiğini düşünüyorum. Eğer bir Fransız, klasik Yunan'a dayalı bir Avrupa vizyonunu savunuyorsa, Türkiye neden kendine güvenerek, 'ben de bu mirasın bir parçasıyım' demiyor? Eğer Avrupa Hıristiyan'sa, dünyanın en büyük ikinci Hıristiyan Kilisesi'nin İstanbul'da olduğu neden beyan edilmiyor? Türkiye'nin ortaya koyabileceği iddiaları var. Klasik Yunan tarihi, Ege'yi ayırmıyor. Büyük İskender kıtaları yönetti. Türkiye geçmişi konusunda daha rahat davrandığında, Batı Avrupa da Türkiye'yi kabul etmeyi öğrenecektir."

Tüm yazılarını göster