Türkiye, yabancı bir firmayı muhatap alır mı?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com
 
 
Bir tarafta Türkiye Cumhuriyeti Devleti, öbür tarafta Almanya'nın bir otomotiv şirketi... Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir bakanı, Almanya'nın otomotiv şirketini muhatap alır ve Türkiye'de yatırım yapmadıkları gerekçesiyle aba altından sopa göstererek eleştirir mi?
 
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'la tanışıklığımız yaklaşık 20 yıl öncesine uzanır. Çağlayan, Ankara Sanayi Odası Başkanlığı döneminde (12 yılla en uzun süre başkanlık yapma rekorunu elinde bulundurmaktadır) Ankara'daki ekonomi muhabirleriyle çok sıcak ilişkiler kurmuş bir isimdir. 
 
Herhangi bir mal ya da hizmeti üretmek önemlidir önemli olmasına ama, bunu satabilmek çok daha önemlidir. Bunu en iyi bilen isimlerin başında da eğitimini tamamlar tamamlamaz atıldığı iş hayatını 30 yılı aşkın süredir devam ettirmekte olan yılların işadamı, günümüzün politikacısı Zafer Çağlayan'ın geldiğinden kimsenin kuşkusu yoktur.
 
Siz istediğiniz kadar dünyanın en muhteşem ürününü üretin, onu pazarlayamıyorsanız, satamıyorsanız zarar edecek ve bir süre sonra üretime son vermek durumunda kalacaksınız demektir. 
 
Tekrar başa dönersek... Ekonomi Bakanı Çağlayan, Türkiye'deki yabancı yatırımlarını artırmak için çaba gösteriyor. Zaten göstermesi gerekir, işi bu! Ancak bazen ölçü biraz kaçıyor. Son Volkswagen çıkışında olduğu gibi...
 
Bakan Çağlayan, Alman otomobil devi Volkswagen'in Türkiye'de en çok satılan otomobillerden olduğuna dikkat çektikten sonra "Bir yandan ülkenin en çok satılan markası olacaksın, diğer yandan da o ülkede üretimin olmayacak. Bu kez sıkıştırmaya kararlıyım" diye konuşmuş. 
 
Aslında bu temennide de bir şey yok. Volkswagen Türkiye'de yatırım yapsın isteniyor. Ama devamında söylenenler?
 
Çağlayan, Meksika'da üretilen Jetta'ya 2011 yılından beri uygulanmakta olan yüzde 10'luk ek vergiyi anımsattıktan sonra "Bazı şeyler söylenmez yaşanır. Bizi tedbir almaya mecbur etmesinler" demiş.
 
İşte bu olmadı, hiç olmadı! Neresinden başlamalı ki...
 
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir bakanı, başka bir ülkenin istediği kadar güçlü olsun bir şirketini muhatap almamalı, hele hele böyle tehditvari bir üslupla eleştirmemeliydi. Ne yani, Çağlayan "Bizi tedbir almaya mecbur etmesinler" dedi diye Volkswagen'in paçaları tutuşacak ve en kısa sürede Türkiye'de yatırım mı yapacak? 
 
Hem, acaba Çağlayan'ın bu çıkışından Almanların haberi olmuş mudur ki? Bu tür çıkışlar biraz da tribüne oynamaya benzemiyor mu?
 
Çağlayan, Volkswagen yetkilileriyle görüştüğünde, "Sayın Bakan, biz her türlü analizi yaptık. Haklısınız, Türkiye'de satışımız gayet iyi, ancak ülkenizde üretim yapmak bizim için ekonomik değil" yanıtını alırsa, bir siyasetçi olarak değil de bir işadamı olarak nasıl bir yanıt verebilir ki?
 
Bitmeyen şarkı; yerli otomobil!
 
"Bitmeyen şarkı"ya dönen yerli otomobil meselesine gelince... Önce şu konuda bir anlaşalım. Dünyada yüzde 100 yerli otomobil neredeyse hiç yok. Bazı parçalar, başka ülkelerde ürettiriliyor; ister küçük, ister büyük. Bu gerçek ortada. Ayrıca, üretim tümüyle başka ülkelere de kaydırılabiliyor.
 
Bizim yerli üretimden kastımız da kuşkusuz yüzde 100 yerli katkısıyla gerçekleştirilecek bir üretim değil. Kastımız, marka yaratmak. Bunu yapabilir miyiz, kesinlikle mümkün. Ama...
 
İşte o ama çok önemli. Hani başta dedik ya, Zafer Çağlayan'ın da çok iyi bildiği "üretmek başka, satmak başka" gerçeği. İsterseniz dünyanın en iyi ürününü koyun ortaya, satamıyorsanız neye yarar ki? 
 
Sağlanan teşviklerle çok ucuza satılabilecek otomobiller üretilebilir. Ama otomobilde fiyatın önemli bir belirleyici olduğu, ancak en önemli belirleyici olmadığı da bir gerçek. Biz ürettiğimiz bu otomobili iç pazar için mi planlıyoruz, yoksa ihraç edebileceğimizi de öngörüyor muyuz, önemli olan biraz da bu, değil mi? 
 
İş makinesi-otomobil benzetmesi
 
Son zamanlarda ortaya atılan yeni bir görüşle otomobil üretmenin aslında hiç de zor olmadığı dile getirilmeye çalışılıyor. "Biz" diyor bu görüşün sahipleri "Ülke olarak otomobile göre çok daha komplike olan iş makinesi bile yapıyoruz, otomobil de ne ki"...
 
Bu görüşün savunucularına, bir kez daha, "yapmanın başka, satabilmenin ise bambaşka" şeyler olduğunu anımsatmak gerekiyor. İş makinesinin kaç alıcısı vardır, otomobilin kaç alıcısı olacaktır, olması gerekecektir? 
 
Türkiye, çok modern yatlar da yapıyor, ama hiçbir zaman bu yatların motorunu içeride üretmeyi düşünmüyor. Çünkü ekonomik değil. Hem sanki iş makinelerinin motorları ve bazı elektronik aksamları Türkiye'de üretiliyormuş gibi...
 
Tüm yazılarını göster