Türkiye bize ders versin

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

Türk kamuoyuna yansıyan haberlere göre Davos'ta her yıl yapılan Dünya Ekonomik Forumu'nun bu yılki toplantılarının yıldızı Türkiye oldu.

Toplantıya katılan  bakanlarımız, kamu görevlileri Merkez Bankası heyeti, bankacılar, işadamları ve medya çalışanları Türkiye'ye memnun döndüler.

İyimser olmak iyidir. Ama aşırı iyimserlik, önemli risklerin gözden kaçmasına yol açabilir.

Ne var ki yurtdışındaki bazı değerlemeler Türkiye'ye öyle abartılarak yansıtılıyor ki, nerede ise "Biz ne imişiz be abi!" diyecek duruma geliyoruz.

Medyada yer alan hanelere göre "Küresel Ekonomiye Bakış" oturumunun moderatörü Financial Times başekonomi yorumcusu Martin Wolf, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'a söz verirken "Burada imtiyazlı konumda tek siz varsınız, bize ders verin" demiş.

Babacan da bunun üzerine, "Yunanistan'ın iflası mutlaka engellenmelidir. İflas iflastır, bunun düzenlisi düzensizi, geçicisi kalıcısı, gönüllüsü gönülsüzü olmaz. Euro Bölgesi dayanışma gösterip hiçbir üyesinin iflasına izin vermeyeceğini taahhüt etmelidir. Bunu Yunanistan'da reformlar izlemelidir. İflas kapısı bir kere açılırsa ardından herkes gider. Herkes bunun bedelini öder" demiş.

Küresel ekonomik krizden çıkışta anahtar kelimenin "güven" olduğunu vurgulayan Babacan konuşmasını şöyle sürdürmüş: "Mali sistemin temeli güvendir. Güven yoksa tüketiciler neden harcasın? Şirketler neden yatırım yapsın? Bankalar neden kredi versin? Bunlar olmayınca ekonomi nasıl büyüsün, istihdam yaratılsın? Krizden kamu harcamalarını artırarak çıkma girişimleri gündeme geldi. Bunun işe yaramayacağı uyarısında bulunduk ve bugün haklı çıktık. Euro Bölgesi zamanında bunu yaptı, ama ters tepti. Zor olsa da mali politikalarını sıkılaştırmalıydılar. Euro Bölgesi bütçe açıklarına otomatik yaptırımlardan artık taviz vermemeli ve krizden çıkış stratejileri konusunda öncelikle kendi halklarını ikna etmeli."

Babacan ayrıca "Yüksek açık veren ülkelerin düşük açık veren ülkelerin sırtından suni bir refah sağladıklarına" da işaret etmiş.

Bizim durumumuz AB ülkelerin durumundan farklı.

- Onlar bütçe açığı veriyor. Ve bu nedenle kamu borçları büyüyor. Euro sistemi içinde olduklarından onlar için cari açık sorunu yok. Cari açık bütçe açığı içinde.

- Bizde bütçe açığı küçük. Bütçe açığını içeride TL. ile borçlanarak kapatıyoruz. Ama bizde cari açık sorunu var. Cari açığı kapatmak için döviz ile borçlanmaya mecburuz.

- Biz "Yüksek fazla veren ülkelerden gelen döviz kullanarak suni olarak refah sağlıyoruz. Ülkede 100 üretip 100 gelir yaratırken, başka ülkelerden ek olarak 10 getirip 110 harcıyoruz."

- Bir başka özelliğimiz daha var. Cari açık büyüdükçe ekonomi, hareketleniyor. Maliye daha fazla doğrudan vergi ve KDV gibi dolaylı vergi topluyor. Böylece cari açığın büyümesi bütçe açığının küçülmesine imkan veriyor.

Özet ile ekonominin sadece 2 göstergesini (1) Bütçe açığı ile (2) Kamu borcunun milli gelire oranını dikkate alırsak Türkiye'nin durumu ders verecek kadar parlaktır.

Fakat, üçüncü gösterge olarak cari açık (döviz açığı) da dikkate alınır ise,  parlak görünen bütçe açığının küçüklüğü ve yüksek büyüme hızının ardındaki önemli risk faktörü ortaya çıkar.

Bizim başkalarına ders verecek kadar parlak görüntümüzün , cari açığın büyüklüğüne dayandığını unutmamamız gerekir. Finans çevreleri cari açıktaki gelişmeleri bir risk göstergesi olarak  değerlendirmeye başlar, Türkiye'nin kredi notu artacak yerde kırılır ise sermaye akımı durur. Övündüğümüz güzel göstergeler bozulur.

Bu nedenle durumumuzu abartarak yabancıların "Neler oluyor bu Türkiye'de?" diyerek

hesaplarımızı didiklemeye başlamalarına yol açmamakta (yılanı uyandırmamakta) yarar vardır.

Tüm yazılarını göster