Türk ihracatının ekseni kaymıyor; kapsamı genişliyor!

Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

Ankara'da kurulu çalışkan ve başarılı bir araştırma kuruluşu olan TEPAV tarafından geçen hafta yayınlanan bir analizde metodolojik hatalar var. Dolayısıyla basına da geniş yansıyan analizden çıkartılan sonuçlar da en iyi dille "şüpheli" olarak nitelendirilebilir.

Aşağıda, çalışmada altı çizilen bazı noktalar ve bunlarla ilgili yorumlarımı bulacaksınız:

" "2009 yılının son çeyreğinden itibaren dünya ihracatında yaşanan toparlanmaya Türkiye'nin eşlik edememesidir. Bu dönemde dünyada toplam ihracat yüzde 27 arttığı halde Türkiye'de sadece yüzde 7'lik bir artış kaydedilmiştir."

Yorum: Evet Türkiye'nin ihracatı sıkıntı çekiyor ancak çalışmadaki analiz bunu doğru betimlemiyor. Hesaplamalarda alınan dönem Mart 2010'da sona eriyor. Oysa Türkiye'nin ihracatı Mart ayından sonra başladı ve yıllık büyüme oranları Mart-Mayıs 2010 döneminde yüzde 22 ile yüzde 35 arasında değişti. IMF, şu an itibariyle 2010 yılında dünya ticaret hacmindeki artışın yüzde 10 civarında olmasını öngörüyor. Bu durumda Türkiye'nin ihracatının yılın ilk çeyreğinin sonundan itibaren gösterdiği performans TEPAV çalışmasında belirtilenden çok daha iyi dolayısıyla ulaşılan sonuç data tarafından desteklenmiyor. 

" "AB pazarında "eksen kayması" yaşanmaktadır: Küresel krizden çıkışın başlaması ile birlikte AB'nin dışarıdan yaptığı ithalatın payı artmış, birlik üyelerinden yaptığı ithalatın payı ise düşmüştür. Türkiye ise AB'nin dışarıdan yaptığı ithalatın artması fırsatını değerlendirememiştir. Krizin olumsuz etkilerinin halen hissedildiği bu bölgede AB'nin ticaret kompozisyonundaki bu değişim kısa vadede "kaliteden kaçış" anlamına gelebileceği gibi uzun vadede yapısal bir dönüşümü de işaret ediyor olabilir6. AB'ye ihracatımız açısından büyük önem taşıyan bu konunun daha detaylı araştırılması gerekmektedir."

Yorum: Bu kadar kısa data serisiyle böyle bir ("eksen kayması"!) sonuca ulaşmak oldukça zor ve iddialı. Daha da basit ancak önemli olan nokta "paylardan" gidilerek (yanlış) sonuca ulaşılmış olması. Çalışmada kullanılan rakamlardan, kriz döneminde AB dışarıdan yaptığı ithalatı yüzde 15,3, AB içinden yaptığı ithalatı ise yüzde 16,4 oranında kıstığı görülüyor. Aynı dönemde AB'nin Türkiye'den yaptığı ithalat, yani Türkiye'nin AB'ye olan ihracatı, yüzde 18,7, yani ortalamanın üzerinde düşmüş. Oysa örneğin Çin'den yapılan ithalat sadece yüzde 3,5 düşmüş.

AB, krizde (bekleneceği üzere) ithalatını düşürmüş. Ayrıca, AB üye ülkelerinin diğer üyelerden yaptıkları ithalat, dışarıdan yaptığı ithalattan daha fazla düşmüş. AB'nin üye olmayan en büyük ihracatçısı olan Çin krizde  fazla darbe yememiş. Çin'in AB'ye ihracatı 120 milyar eurodan krizde 117 milyar euroya inmiş; yani sadece 4 milyar euro (yüzde 3,5) düşmüş.

Çin'in şu anki ihracat gamını düşündüğünüz zaman, buna olsa olsa "kaliteden kaçış" diyebilirsiniz. Çalışma da öyle adlandırılmış. Bu köşede 2008'den itibaren yazılan yazılarda bunun olacağı defalarca işlenmişti.

O halde soru şu: AB ithalatı yüzde 16 civarında azalırken, en büyük ihracatçıdan yaptığı ithalat neden sadece yüzde 3,5 düşmüş?

Cevap: Krizde gelir seviyesinin düşmesi talebin fiyat elastikiyetini yükseltiyor. Yani, insanlar alternatifleri olduğunda ucuz mala yöneliyorlar ("kaliteden ucuza kaçış"). Çin malları, ucuz çünkü emekten enerjiye maliyetleri düşük. Ayrıca kuru da Çin ihracatını destekliyor.

Çalışmada benzer bir dönem seçme hatası burada da yapılmış: "AB pazarındaki payını ve bazı durumlarda da ihracatını artırabilmiş birçok Asya ülkesinde bu artış kurdaki değerlenmeye rağmen gerçekleşmiştir." Bu sonuca ulaşmak için, reel kurların değişiminde sadece kriz dönemi ele alınmış. Oysa grafikte göreceğiniz gibi, örneğin Çin'in reel kurları uzun yıllardır baskı altında.

Son Soru: Türkiye'nin AB'ye ihracatı neden yüzde 18 azaldı?

Cevap: Türkiye özelliği olan mallar iharaç etmiyor ve büyük ölçüde Çin'in kulvarında oynuyor. Ve, Türkiye'nin girdi maliyetleri ve kurları Çin'e oranla pahalı.

Tüm yazılarını göster