Turizmde 'ucuzculuk' başa bela

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

Turizm sektörünün duayenlerinden yatırımcı ve işletmeci Burhan Silahtaroğlu, Türkiye'nin dünya turizm pazarında "ucuzcu" olarak öne çıkmasının yanlışlığına işaret ediyor.

"Bize deniyor ki siz Kuzey Akdeniz ülkeleri içinde en ucuzusunuz ve lütfen buna devam edin ki gelişesiniz. Ucuzluk iktisadi rant bakımından bir kuvvet değil bir zaaftır." Şimdi ortaya bir sual çıkıyor ''Biz ne kadar ucuz olmaya devam edeceğiz ve niçin ucuz olmaya devam edeceğiz?''

Geçen hafta sonu Antalya'da önemli bir toplantı vardı.

Ekin Grubu'nun Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) ile birlikte yayınladığı RESORT Dergisi üzerinden ana teması "Dünyada ve Türkiye'de Turizmde Yeni Dönem"in tartışılması amacıyla düzenlediği toplantıya 300'ün üzerinde katılım oldu.

Avrupa'nın en büyük iki grubu olan TUI ve Rewe gruplarının liderleri konuşma yaptı.

Türkiye'nin turizm yol haritasının tartışıldığı toplantıda TUI Yönetim Kurulu Başkanı Michale Frenzel ve Rewe CEO'su Sören Hartmann, 2012 turizm pazarı ile ilgili öngörüleri ve değerlemeleri açıkladı.

TUI'nin Avrupa turizm pazarındaki payı yüzde 23, Rewe'nin yüzde 18.

İki dev kuruluş Avrupa pazarının yarısını temsil ediyor.

Alman Turizm Araştırmaları Merkezi'nin Türkiye-İtalya-İspanya ülkeleri için hazırladığı karşılaştırmalı rekabet üstünlükleri raporu tartışmaya açıldı.

Bu toplantıya katılan, konuşmaları dinleyen, tartışmaları izleyen Burhan Silahtaroğlu'ndan bir yazı aldım.

Burhan Silahtaroğlu, toplantıdaki konuşmalara gönderme yaparak, Türk turizminin bugününü değerlendiriyor.

Burhan Silahtaroğlu diyor ki, "Toplantıya büyük tur operatör firmalarının tanınmış yöneticileri konuşmacı olarak katıldılar. Bu arada Almanya'da Kuzey Akdeniz ülkeleriyle kıyasen Türkiye deki turizm gelişmesi istatistiki rakamlarla değerlendirildi.

Bu değerlendirmeye göre Türkiye'nin Yunanistan ve İtalya'ya karşın en büyük özelliği fiyat ve performans ilişkisi bakımından mutlak üstünlüğe sahip olmasıdır.

Hizmet ve doğa güzelliği bakımından yine üstün avantajlarımız var.

Eksik görünen husus bazı spor nevileri ve güvenlik hakkında tam itimatları olmayışıdır. Almanya'daki turistlerin önemli bir kısmının Türkiye hakkında hiç fikirleri olmadığı ve bundan daha yüksek bir oranın da Türkiye'ye gelmeye niyetlendiklerini fakat realizasyonda yavaş olduklarını ortaya çıkarmıştır.

Gelenlerin önemli bir kısmı ise devamlı turistlerdir. Tespite göre bunların gelmesindeki ana sebep Türkiye'deki fiyat ve performans ilişkisinin çok müsait olması, Türkiye'nin güzelliği ve hizmet kalitesidir.

Tur operatörü yöneticileri ısrarla uygun fiyat performans ilişkisini devam ettirmemizi ve bunun gelişmeye çok katkıda bulunacağını ifade etmişlerdir.

Uygun fiyat performans ilişkisinin diğer anlamı ucuz oluşumuzdur. Bize deniyor ki siz Kuzey Akdeniz ülkeleri içinde en ucuzusunuz ve lütfen buna devam edin ki gelişesiniz. Ucuzluk iktisadi rant bakımından bir kuvvet değil bir zaaftır. Şimdi ortaya bir sual çıkıyor ''Biz ne kadar ucuz olmaya devam edeceğiz ve niçin ucuz olmaya devam edeceğiz?''

Karar verebilmek için Türkiye'nin turizmini değerlendirmek lazımdır. Şöyle ki:

- Türkiye konumundan dolayı ulaşım mesafesi bakımından Avrupa'nın doğusundaki ve Ortadoğu'daki ülkelere yakın olması bakımından çok iyi bir durumdadır.

- Türkiye de dinlence turizmin % 70'i Antalya yöresinde

uygulama bulmaktadır. Burada 160 km sahil şeridine yayılmış 500 bin yataklı otel kapasitesi mevcuttur. Havalimanı 372 destinasyonla ulaşıma bağlanmıştır. Bu durum hemen hemen dünyanın hiçbir tarafında resort bölgelerine nasip olmayacak bir nimettir.

- Tur operatörünün en çok korktuğu uçakların boş uçma

rizikosudur. Bugün Almanya'nın 10 havalimanından Yunanistan veya İspanya'nın 10 havalimanına haftada 1 kere uçuş planlamayı düşünen bir tur operatörü 100 uçuşluk bir rizikoya girmektedir. Türkiye dinlence turizminin % 70'ini uygulayan Antalya da ise bu riziko sadece % 10'dur.

Dünyada ender görülen bu olaydan dolayı tur operatörünün kolay kolay vazgeçmesi söz konusu olamaz. Dünyada Antalya'dan başka tek havalimanına bağlı 500 bin yataklı bir turizm merkezi olduğuna dair bilgim yok. Tur operatörleri sırf bu özelliğinden dolayı Antalya'yı tercih etmeyi en makul hedef olarak görmektedirler.

- Bana verilen bilgiye göre Antalya'daki 5 yıldızlı otel

sayısı bütün İspanya'daki 5 yıldızlı otellerden fazlaymış. Ortada gözden kaçamayacak bir vakıa vardır. O da Türkiye'deki oteller yaş bakımından çok gençtir. Dolayısıyla son gelişmelerle ve geliri artan dünyadaki son beklentilere göre teçhiz ve tefriş edilmişlerdir.

- Türkiye'nin doğa güzelliği herkesçe kabullenilmektedir.

- Genç nüfusa sahip oluşumuz ve misafir sever bir toplum

olarak servisimiz hakkında şikayet çok azdır.

- Afrika ülkeleri gerek gelir seviyeleri gerekse eğitim düzeyi

bakımından Kuzey Akdeniz ülkeleriyle az mukayese edilir veya mukayese edilmez.

- Türkiye en kısa zamanda dünya turizm yarışında ilk 10'a girmiştir ve yakında 5 e girecektir. Bu demektir ki Türkiye turizmi tur operatörlerinin artık vazgeçemeyeceği bir ülke haline gelmiştir.

Özet olarak diyebiliriz ki resort turizmi konusunda Türkiye'ye yöneltilebilecek olumsuz tenkit çok azdır. Servis ve ürün yönünden olumsuz değerlendirmeler söz konusuysa bunun kökeni fiyatı devamlı ucuzlandırma baskısında yatmaktadır.

Biz acaba nasıl ucuz fiyat darboğazından kurtulabiliriz diye oturup bu tespitin araştırmalarını yapmamız lazım.

Almanya'da bir doktora Türkiye'ye geliyor musunuz diye sorduğumda ''Biz ucuz memleketlere gitmiyoruz'' cevabını aldım. Bu demektir ki Türkiye belli kategoriye sokulmuştur ve buna layık değildir.

Bakanlık, dernekler ve yatırımcılar bir araya gelip, bunun değerlendirmesini yapıp bu imajın nasıl değiştirilebileceği hakkında yoğun bir çalışma yapmalıdır. Eğer Türkiye ilk 5 e girecekse bu sayı bakımından başka, fiyat bakımından da gerçekleşmelidir.

Kaldı ki Türkiye'de en çok revaç gören her şey dahil sistemi ucuza gelen turisti tesislere hapsetmekte ve dünyanın en büyük açık müzesi olan Türkiye'nin gezilmesini önlemektedir. Son verilen bir rakama göre Antalya müzesine ayda 60-65 bin kişi geliyormuş. Bütün ayların ortalamasını alırsak bu herhalde 500 bini geçmeyecektir. Yani gelen turistin % 5'i kadarı müzeye veya başka yere gitmektedir. Biz Antalya'ya gelen turistin kişiliğini daha çok zenginleştirmeliyiz.

Verona'da bir anfitiyatro vardır ve Verona bu anfitiyatro sayesinde opera festivalleri düzenlemektedir. Antalya'da 6 tane anfitiyatro vardır. Dünya'nın hiçbir yerinde bir yerde bu kadar anfitiyatro yoktur. Eğer biz bunları restore edip, etkinliklerimizle Antalya'yı 6 ay süreyle kültür festivalleri şehri haline getirebilirsek Antalya kalite çıtasını müthiş şekilde yükseltebilir. Kaldı ki kültür ve gezi turizmi için Antalya'yı Türkiye'nin 2'nci giriş kapısı yapabilirsek ve buradan Nemrut, Mardin, Konya, Kapadokya ve Efes'e seyahatler düzenleyebilirsek Antalya'nın bilhassa kış aylarında doluluk oranları çok artar.

Burhan Silahtaroğlu'nun değerlendirmeleri önemli. Ancak bu tür değerlemelerin yazıda kalmaması uygulanması beklenir. Ne var ki, bu tür temel stratejilerin tartışılacağı platformlarımız yok. Bakanlık bu tür temel stratejilere eğilme ihtiyacını henüz duymuyor.

Tüm yazılarını göster