Turizmciler KDV iadelerini tam alabilecek mi?

Zeki GÜNDÜZ VERGİ POLEMİKLERİ zeki.gunduz@dunya.com

Fatma DONDER

Anayasa Mahkemesi'nin 25.02.2010 tarihinde yapılan toplantısının gündeminde, Katma Değer Vergisi Kanunun 29. maddesinin son tümcesinin iptali vardı.

İptali istenen düzenleme neydi?

Hatırlanacağı üzere KDV Kanunu'nun 29. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi 5766 sayılı kanunla 06.06.2008 tarihinden itibaren değiştirilmiştir.

KDV Kanunu'nun 29/2 (son) maddesine göre;

"…Bakanlar Kurulu, vergi nispeti indirilen mal ve hizmet grupları ile sektörler itibariyle, iade hakkini kısmen veya tamamen ya da amortismana tabi iktisadi kıymetler dolayısıyla yüklenilen katma değer vergisi ile sinirli olmak üzere kaldırmaya; Maliye Bakanlığı, bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."

Yukarıdaki kanun hükmüyle, Bakanlar Kurulu'na vergi oranın indirilen mal ve hizmet grupları ile sektörler itibariyle, amortismana tabi iktisadi kıymetler dolayısıyla yüklenilen KDV'nin iade hakkini kaldırma yetkisi verilmişti.

Bakanlar Kurulu da anılan yetkiye dayanarak çıkardığı 2008/13903 sayılı Kararname ile, indirimli KDV oranının uygulandığı sektörlerden sadece turizm sektörünü ilgilendiren bir karar alarak, otel, motel, pansiyon, tatil köyü ve benzeri konaklama tesislerini isleten mükelleflerin 20.07.2008 tarihinden sonra indirimli orana tabi işlemlerine ait KDV iade hesabına, amortismana tabi iktisadi kıymetler dolayısıyla yüklendikleri KDV' yi dâhil etmemeleri gerektiği yönünde karar almıştı.

Düzenleme ile ilgili danıştay kararı

Tüm sektörleri ve özellikle de turizm sektörünü yakından ilgilendiren yukarıda bahsi geçen kararname ile ilgili olarak, Anayasa'ya aykırılık iddiasıyla Danıştay'ca kararnamenin iptali talep edildi.

Anayasa'ya aykırılık iddiası Danıştay'ca da ciddi bulundu ve KDV Kanunu'nun 29/2. maddesinin son cümlesinin iptali için yürütmenin durdurulması istemli olarak Anayasa mahkemesi'ne başvurulmasına karar verildi. Ayrıca Danıştay'ca, Anayasa Mahkemesi tarafından karar verilinceye kadar veya Anayasa Mahkemesi'nce beş ay içinde karar verilmemesi, halinde bu süre sonunda yeniden karar verilmek üzere, yürütmenin durdurulmasına oy birliğiyle karar verildi.

Anayasa Mahkemesi, 25.02.2010 tarihinde KDV Kanunu'nun 29/2. maddesinin son tümcesinin iptalini tartışmak üzere gündemine aldı ve yaptığı ilk toplantıda iddiayı ciddi bularak konuyu esastan görüşme kararı aldı.

Bakanlar Kuruluna "Vergilendirme Yetkisi" verilmesi Anayasa'nın 73. maddesine aykırıdır

Anayasamızın "Vergi Ödevi" başlıklı 73. maddesinin son fıkrası;

"Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir."

şeklindedir.

Buna göre, Bakanlar Kurulu'na verilen yetki vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarında kanunda belirtilen sınırlar arasında değişiklik yapmakla sinirli olup, vergi iadelerini, sınırlama veya kaldırma hakkı tanınmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda Bakanlar Kurulu'nun, mükelleflere kanunla tanınmış olan vergi iadesi hakkinin sınırlandırılabilmesi veya kaldırabilmesini öngören herhangi bir düzenleme yoktur. Bakanlar Kurulu ancak alt ve üst siniri kanunla belirlenmiş vergilerin oranlarını bu sınırlar içinde düzenleyebilir. Ancak, mükelleflere kanunla verilen hakları kaldıramaz. Dolayısıyla, KDV Kanunu'nun 29/2 maddesi ile Bakanlar Kurulu'na, mükelleflere kanunla tanınan hakların kaldırılmasına ilişkin bir yetkinin verilmesi Anayasa'ya uygun değildir.

Bakanlar Kuruluna, böyle bir yetki verilmesi yasallık ilkesine aykırıdır

Anayasa'nın 2. maddesinde;

 " Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir"

denilmek suretiyle Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk devleti olduğunu vurgulamıştır. Hukuk devletlerinin en belirgin özelliği ise, "vergilerin yasal" olmasıdır.

Nitekim Anayasa'nın bahse konu 73. maddesinin üçüncü fıkrasında bu ilke " Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır seklinde ifade edilmiştir."Bu ilke kapsamında, vergi koyma, değiştirme ve kaldırma yetkisi ancak yasama organı tarafından kullanılabilmektedir.

Yasama organının "vergilendirme yetkisi" dahi anayasal sınırlar içinde olabiliyor iken, yürütmenin Anayasal sınırlar dışına çıkarak,  idari bir işlemle "vergilendirme yetkisi varmışçasına" mükellefin yasal hakki olan iade hakkini kaldırıyor olması açıkça bu ilkeye aykırıdır.

Bu yazı yazılırken, Anayasa Mahkemesi'nin konuyla ilgili kararı henüz bilinememektedir ancak Anayasa Mahkemesi'nin, Anayasal düzene bu denli aşikâr bir aykırılığı bertaraf ederek hukuk devleti inancımızı bir kez daha güçlendireceği temennisindeyiz.

Tüm yazılarını göster