Tüketimi belirleyen faktörler

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Dünya ekonomisinin yılın ilk çeyreğinde hızla küçülmesi, doğal olarak dış ticaret hacminde de daralmalara neden oldu. Zaten bu iki değişken bir anlamda birbirine bağlıdır. Yani dış ticaret hacmindeki daralma GSYH'yi aşağıya çekerken, GSYH'deki düşüşlerde dış ticaret hacminde daralmalara neden olmaktadır. Yurtdışı talebin azaldığı böyle durumlarda yurtiçi talep kurtarıcı duruma gelir.  Devletin ekonomideki ağırlığını en aza indirmeye yönelik politikalar nedeniyle kamu tüketim ve yatırım harcamalarının toplam talepteki payının  düşmesi, yurtiçi talebi artırmakta özel kesim tüketim harcamalarını daha da önemli hale getirmektedir. Bundan dolayı 2008 yılından itibaren başta ABD olmak üzere özel tüketim harcamalarını artırmaya yönelik farklı önlemler birçok ülke tarafından uygulanmakta. 

Tüketimi özendirmeye yönelik önlemler alınırken tüketimin neye bağlı olduğunu ayrıca irdelemek gerekir. Tüketimi belirleyen ilk unsur gelirdir. Hatta Friedman'a göre sürekli gelirdir. Diğer bir unsur ise faizdir. Faiz oranlarının düşmesi tasarruf yapmanın ödülünü azalttığı için tüketimi artırır. Faiz oranı aynı zamanda birey servetinin bugünkü değerini de belirlemektedir. Bireyin servetinin artması tüketimini de artırır. İktisatçılar buna servet etkisi ya da Pigou etkisi der. Bu değişkenlerin dışında bireyler sürü etkisi altında yani onda var bende de olmalı diyerek tüketim yapabilir. Yine bireyler züppe etkisi altında (snob) tüketim yapabilirler. Bir diğer etken ise özellikle lüks malların tüketilmesinde öne çıkan gösteriş etkisidir.

Tüketimi belirleyen bu değişkenler ülkeden ülkeye değişir. Bu etkilerin gücünü belirleyenler arasında o ülkedeki gelir dağılımı yaş ve cinsiyet dağılımı gibi demografik özelliklerin yanında gelenek, görenek ve din gibi sosyolojik unsurlar da vardır.

Geçen hafta yurtdışında yayınlanan bir büyük gazetenin "Paranızı nasıl harcamalısınız" başlıklı ekinde verilen istatistiklere göre krizin derinleştiği bugünlerde ABD'de bile lüks malların tüketimi azalmak. Buna karşılık bizim gibi ülkelerde lüks tüketim mallarına yönelik talep de düşme olmadığı gazetelerde  bu malları satanlarca ifade edilmektedir. Bu çelişkinin kaynağı nedir? Birincisi gelir dağılımının bozuk olması, ikincisi rant kollamanın (rent seeking)  gücünün yüksek olmasıdır. Bu durum halkın deyişi ile "birilerine kriz ulaşmadı" ya da günün moda deyimi ile "krizin teğet geçmesidir".

Ekonominin genel yapılanmasında bu tür olumsuzlukların varlığı toplam talebi artırmak için tüketimi özendirici önlemlerin etkisini zayıflatır. Bundan dolayı da kimi zaman açık ekonomilerde olmaması gereken ırkçı söylemlere bile neden olur. Türk malı kullan, Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur gibi.  Bu tür söylemlerle ekonomisinde sorun çözen ülke yoktur. Bunlar sadece politikacıların halkın duygularını sömürmelerinden başka bir şey değildir.

Talebi, tüketimi artırmanın yolu daha da önemlisi istikrarlı bir talep yaratmanın yolu; gelir dağılımını düzeltmekten ve kayıtlı ekonomiyi güçlendirmekten geçmektedir. Bunun dışında söylenenler laftan ibarettir. Uçar gider. 

Tüm yazılarını göster