TÜİK, "Bize güvenin" diyor

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Nasrettin Hoca, "Dünyanın merkezi neresi" diye sorulduğunda "Eşeğimin ayağını bastığı yer" yanıtını vermiş ve daha sonra da "İnanmayan ölçsün" demiş ya, TÜİK'in ürettiği veriler için de benzer bir yaklaşık sergilemek herhalde pek yanlış olmasa gerek.

TÜİK'ten başka ya da daha iyi ölçüm yapabilen kurum var mı, hayır! TÜİK'in rakamlarında yanlışlık yapıldı ya da bu rakamlarla oynandığı kanıtlanabiliyor mu, hayır!

Havada kalan eleştirilerle kurumları (tabii ki kişileri de) karalamak çok kolay. Ama biraz insaflı olmak, en azından herhangi bir eleştiri ve suçlama yöneltirken biraz "dersini çalışmak" ve boş konuşmamak gerekiyor.

TÜİK, özellikle iki alanda; enflasyon ve işsizlikle ilgili istatistiklerinde genel olarak yoğun eleştiri alır. Yaygın kanıya göre, enflasyon da, işsizlik de açıklanandan daha yüksektir. Bu görüşü, sokaktaki vatandaş neyse de, ekonomiyle çok içli dışlı olması gereken kişi ve kurumlar da zaman zaman dile getirir. Somut bir dayanak var mıdır peki, yoktur. Türkiye'de enflasyonun hala zincirle, takozla, pinpon topuyla hesaplandığını, temel gıda maddelerinin kapsanmadığını sananlar var. Ama en yazık olanı da, bazı partilerin yetkilileri arasında bile hesaplamanın böyle yapıldığını düşünenler bulunması.

TÜİK Başkanı Birol Aydemir, dün basın mensuplarıyla bir araya geldi. Toplantıda "TÜİK'in gelecek planlaması, üretilen istatistiklerin uluslararası standartlara uyumu" gibi konularda bilgi verildi. "İşgücü istatistiklerinin nasıl hazırlandığı ve enflasyonun nasıl hesaplandığı" doğaldır ki daha çok ilgi çekti.

Tüketimdeki paylar dikkate alınarak 2012 için TÜFE'ye eklenen ve kapsamdan çıkarılan maddeler açıklandı. Bu arada TÜFE'deki sektör ağırlıklarının ocak ayı fiyat endeksinin açıklanmasından önce ilan edileceği duyuruldu.

"Beş yıl bu görevdeyim"

TÜİK Başkanı Birol Aydemir, kurum bağımsızlığına işaret ederken, başkanlık görevine beş yıllığına atandığını ve istifa etmediği sürece görevden alınamayacağını vurguladı.

Ancak, bir kuruma güven duymak bugünden yarına mümkün olamıyor. Bizde rakamlarla oynandığı algısını yok etmek, bırakınız tümüyle yok etmeyi azaltabilmek öylesine zor ki… Zihinlere yer etmiş bir olumsuzluk varsa, iyi yapılan bir dizi iş adeta unutuluveriyor.

İşte Birol Aydemir'i dinlerken yıllar öncesini, işlerin el yordamıyla yapıldığı ve hatada direnmenin sanki erdemmiş gibi görüldüğü günleri hatırladık… 

Yıl 1985. Genel nüfus sayımı yapılıyor. O dönemde bütçeden belediyelere nüfusları ölçüsünde para aktarılması kararı alınmış. Belediyeler için ne kadar nüfus, o kadar para demek. O zamanki adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü'nden bir bilgi geliyor. Nüfus sayımında inanılmaz ölçüde usulsüzlük yapıldığı iddia ediliyor. Sonra da belgeler yağıyor. Trajikomik usulsüzlükler söz konusu.

Nüfus sayımında kullanılan her bir form 11 kişi alıyor. Nüfusu fazla göstermek için her bir formdan olabildiğince yararlanmak gerek! Bir süre sonra yazacak isim bulmakta zorluk çekenler oluyor. O dönemde yalnızca TRT var ve popüler dizi de Dallas. Başlıyor bazı "görevliler" isim olarak Dallas'taki karakterlerin isimlerini yazmaya. "J.R., Su Ellen, Bobby, Lucy gibi… Tabii isimler okunduğu gibi ya da başka bir ifadeyle televizyonda duyulduğu gibi yazılıyor; Ceyar, Suelın, Babi, Lusi, şeklinde…

Üstelik bazı yörelerde öylesine ileri gidiliyor ki, 24-25 yaşlarındaki çocuksuz kaymakam ve eşine de dokuz, evet dokuz çocuk yazılıyor. İki anne-baba, dokuz da çocuk! Sayım yapan görevlilerin gözü kararmış adeta.

Bu konuyu haber yapınca DİE, önce itiraz eder gibi oluyor, sonra belgeler ortaya dökülünce usulsüz yazım yapıldığı anlaşılan yerler incelemeye alınıyor. Ve nüfus, ilk yazıma göre önemli ölçüde aşağı çekiliyor; bu sayım bazı koltukların kaybedilmesine de yol açıyor.

Yani yapılan onlarca iyi iş, özenli çalışma, birilerinin işgüzarlığı yüzünden kimi zaman tümüyle çöpe gidebiliyor. Sonra yıllarca bekliyorsunuz ki kurumunuza dönük algı olumluya dönsün, diye…

Tüm yazılarını göster