Trump’ın siyah altını

ABD başkanlık seçimleri sonrasında Trump politikalarının petrol ve petrol şirketlerine yarayacağı düşüncesiyle fiyat­ların hızlıca yükseldiğini hep beraber izle­dik. Ancak bunun hatalı bir fiyatlama oldu­ğunu ne yazık ki pek azımız görebildi. Zaten o sırada “her şeyi al” çılgınlığının ortasında bunu görebilmek pek de mümkün değildi.

Özgür HATİPOĞLU DERİN BAKIŞ ozgur.hatipoglu@dunya.com

ABD başkanlık seçimleri sonrasında Trump politikalarının petrol ve petrol şirketlerine yarayacağı düşüncesiyle fiyat­ların hızlıca yükseldiğini hep beraber izle­dik. Ancak bunun hatalı bir fiyatlama oldu­ğunu ne yazık ki pek azımız görebildi. Zaten o sırada “her şeyi al” çılgınlığının ortasında bunu görebilmek pek de mümkün değildi.

Oysa işin aslı düşünce olarak şurada giz­liydi; gerçekten de Trump’ın politikaları daha çok harcamaya ve bu şekilde büyüme ve ekonomiyi stimüle etmeye dayalı olacak gibi görünüyor, ekonomik açıdan. Tabi bu durum ister istemez enflasyonu körükle­yecek bir ortam oluşturmalı. Ancak Trump dahil herkes enflasyonun karşısında yer alıyor. Bu nedenle hem bir yerden enflas­yonu desteklerken bir yerden de yavaşlata­cak bir şeyler olmalı. Zaten tam da bu yüz­den “siyah altın en çok bizde var, o işi bana bırakın siz” demedi mi?

Benim düşünceme göre OPEC+ ile de an­laşarak(?) petrol arzını kontrol edecek ve fiyatı baskı altında tutacak. Böylece enflas­yon sepetindeki en önemli kalemlerden bi­risini kısmen düşürerek enflasyonun yük­selmemesini sağlayacak. Bu anlamda bir uyarı daha yapayım; benim düşünceme gö­re Fed faiz indirimlerine 3 ayda bir 25 baz puan olarak devam edecek. Ve bu sırada enflasyon 1-2 ay belki yükseldikten son­ra yeniden aşağı doğru süzülecek. Bununla birlikte tahvil faizi de güneye doğru hare­ketlenir. Zaten fazlasıyla yükselmişti.

Tekrar petrole dönersek, fiyatlar üze­rinde siyasi açıdan oluşacak baskının ya­nında bir de Çin talebi konusu var. En son verilere göre Çin’in petrol ithalatı geçen ay bir kez daha düştü, öyle ki Ekim ayın­da gümrükten geçen petrol önceki aya gö­re %2 düşüşle 44.7 milyon ton azalmış. %2’yi önemsiz bulduysanız bir de geçen senenin aynı ayıyla karşılaştıralım; orada da %10’a yakın bir düşüş söz konusu. Hat­ta bir veri daha sunayım; sene başından bu yana yapılan petrol ithalatı geçen senenin aynı dönemine göre %3’ten fazla düşmüş.

Birçok emtiada olduğu gibi, eğer Çin olaya el atmazsa orada fiyat yürümeyecektir. Bu noktada bir de rafineri marjının düşmeye devam ettiğini hatırlatmak lazım. Rafine­ri marjı giren ham petrolden çıktı olarak elde edilen ürünlerin fiyatının çıktı sepeti içindeki yüzdeleri ile çarpılarak elde edi­len değerin arasındaki farka deniyor. Bu değer arttıkça rafinerilerin karlılığı ar­tar, düştükçe düşer. Sonuç olarak rafineri marjı düştükçe rafinerilerin petrol talebi azalır ve bu da fiyat üzerinde negatif etki oluşturur. Dolayısıyla bu açıdan da baktı­ğımızda petrol gemisi rüzgârı kafadan alı­yor ve yavaşlıyor.

Ek olarak, 2025 senesi içinde büyük ihti­malle OPEC+’nın da uzun süredir uygula­dığı üretim kotasının rafa kalktığını ve pet­rol arzının kademeli olarak arttığını göre­ceğiz. Böylece artmaya talebe karşılık azar azar artan arz fiyatın üzerinde baskı için başka bir unsur olacak.

ETF’lerin hikayesi

ETF’ler kaldıraç sevmeyen yatırımcı­ların veya kurumsallıkları gereği kaldıraç kullanamayan ama yatırım yapan şirketle­rin tercih ettiği ve çok geniş bir yelpazede yatırım imkânı sunan yatırım enstrüman­larıdır. Doğal olarak böyle geniş bir kitle­nin yatırım enstrümanı olduğu için piyasa­daki akımlar hakkında bize bir fikir sunar.

Şöyle bir incelediğimde 2024’te yatırım­cıların hisse senedi ETF’lerine ve Bitcoin ETf’lerine, tabiri caiz ise parayı kamyonla boşalttıklarını görüyorum. Tabi haklı ne­denlerle. Bir sürü sayılarla kafa karıştır­mak istemem o yüzden elimdeki sayısal veriyi burada paylaşmıyorum ama biraz özetleyebilirim sanırım. Seçim gününde hisse fonlarına son 3 ayın en yüksek para girişi olması yatırımcıların Trump döne­mine umutla baktığını gösteriyor. Hayırlı­sı olsun diyeyim… ilginç bir şekilde tahvil bono ETF’lerine de aynı gün son 3 ayın en büyük para girişi olmuş. Yani aslında pet­rol bahsinde değindiğim üzere tahvil piya­sasındaki hatalı fiyatlama düşüncemi des­tekliyor. İşin ilginç bir boyutu da seçimden sonra bu iki ana ETF grubunda alımlar de­vam etmiş.

Kendi görüşümü paylaşarak bu hafta­ya son veriyorum; hisse senetleri tarafın­da biraz şüpheciyim ancak bazı hisselerde varlığımı artırdığımı söyleyebilirim. Tah­vil cephesi ise bence bir kez daha tarihi bir fırsat veriyor.

Tüm yazılarını göster