Transfer eşleştirme sistemi futbolu ne kadar koruyacak?

Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR taksar@gmail.com

Futbol sektöründe son yıllarda parasallaşmanın getirdiği sonuçlardan birisi olarak özellikle futbolcuların transferlerinde karşımıza çıkan "üçüncü şahıs mülkiyeti" üzerine kaleme aldığımız üçüncü ve son yazımızı bu hafta sizlerle paylaşıyorum.

Futbolda mülkiyetin kökeni değişiyor

Kısacası geçen haftalarda bu sütunlarda kaleme aldığım yazılarda özetle; futbolun giderek endüstriyel bir karaktere bürünmesi ve çok önemli parasal gelirler yaratmasının, futboldan para kazanma anlayışında yeni değişikliklere yol açtığını ve bunun sonucunda bazı yatırım fonlarının ellerindeki finansal olanakları da kullanarak futbola para plase etmeye başladıklarını ifade etmiştik. Diğer bir ifadeyle, parasallaşan futbolun bazı yatırım fonları için bir kazanç kaynağı olduğunu, bu kapsamda hedge fonları ve diğer farklı yatırım fonlarının (bireysel özel emeklilik gibi) yanı sıra bazı üçüncü şahıs şirketlerinin de futbolu bir yatırım aracı olarak görüp buna göre kendilerine uygun stratejiler geliştirdiklerini ifade etmiştim.

Bu stratejilerin başında da özellikle bazı yatırım fonlarının veya üçüncü şahıs şirketlerinin bir futbolcunun başta ekonomik hakları olmak üzere, tüm pazarlama ve satış haklarının yanı sıra bonservislerinin tamamını veya bir kısmının mülkiyetini satın alarak bunları pazarlaması, satması veya bunlara ilişkin futbol kulüpleriyle bazı iktisadi ve mali sözleşmeler yapması geliyordu. Aslında bu, futbolcu mülkiyetlerinin el değiştirmesini kulüp inisiyatifi dışına çıkartan yeni bir mülkiyet tipinin futbol sektöründe ortaya çıkması anlamına geliyordu. Yani, futbolda bugüne kadar geleneksel süreç içinde futbolcunun bonservisinin sadece kulüpler aracılığıyla alınıp satılması gerçekleştirilirken, bugünkü yapı ile karşımıza "üçüncü şahıs mülkiyeti" (Third Party Ownership) denilen yeni bir futbolcu sahipliği çıkıyor.

Üçüncü kişi mülkiyeti futbolu nasıl etkiliyor?

1.Kayıtdışılığı besliyor

Özellikle futbol ihracatçısı olan Latin Amerika ülkelerinde daha yaygın bir uygulama olarak karşımıza çıkan "Üçüncü Kişi Mülkiyet" yapısı, bu coğrafyada parasal geliri düşük olan kulüplere görece daha fazla para kazandırma olanağı sağlasa da, Cristian Ronaldo örneğinde olduğu gibi gerçekte futbolcu transferlerinden elde olunan paranın önemli bir kısmı söz konusu futbol yatırım fonlarına ya da üçüncü şahıs şirketlerine gidiyor. Bu uygulama aynı zamanda kayıt dışılığı da yoğun olarak bünyesinde barındırıyor. Fonların gerçek yapısının ve mülkiyetinin tam olarak bilinememesi, futbolcu alım satımından doğan parasal akımın izlenmesini de giderek zorlaştırıyor.

2.Mali ve sportif performansa müdahale olanağı yaratıyor

Söz konusu fonlar ya da şirketler kulüpler veya oyuncular ile yaptıkları iktisadi ve mali sözleşmelerle, futbolcuların ve kulüplerin sportif performanslarını Tevez transferinde olduğu gibi sınırlayabilen bir rol oynayabilmekteler. Anımsanacağı üzere, Manchester United ve Chelsea gibi dünya devleri kulüplerin peşinden koştukları Carlos Tevez ve Mascherano Corinthias'tan Media Sports Investment Ltd. ve Just Sports Inc. tarafından Premier Lig'in nispeten daha küçük bütçeli kulübü WestHam'a düşük fiyatlarla transfer edilmişti. Tevez ve Mascherano'nun bonservislerinin (mülkiyetlerinin) tamamına sahip olan bu şirketler, bir yandan anılan oyuncuların tüm ekonomik haklarını ellerinde tuttukları için onları istedikleri gibi sözleşme yapmaya sevk edebilmiş diğer taraftan WestHam ile yaptıkları sözleşmeler gereği kulübü de istedikleri gibi yönlendirebilme hakkına sahip olmuşlardı. Bahse konu şirketler, "kulüp politikaları ve takımların performansı üzerinde maddi ve sportif açıdan etkide bulunabilme hakkı" veren bu sözleşmeler sayesinde hem oyuncuları hem de kulübü sportif performans olarak yönlendirebilme olanağına kavuşmuşlardı. Daha sonra bu transferi soruşturan Premier Lig yönetimi WestHam'a 5.5 milyon sterlin ceza vermiş, bunun yanı sıra bu tür sözleşmelerin yapılmasının önüne geçecek yeni hukuksal ve yönetsel düzenlemelere gitmiş ve bir futbolcuyu transfer ve tescil eden kulübün, futbolcunun ekonomik ve tescil haklarına münhasıran sahip olmak zorunda olduğu ve hiçbir üçüncü tarafın futbolcunun bu haklarını elinde bulunduramayacağı hükmünü getirmişti.

Futbol parasallaştıkça kirleniyor!

Ancak bu gelişmeler şüphesiz ki, futbol gibi masum ve güzel oyunun kirlenmesine de uygun ortam ve zemin yaratmaya başladı. Futbol dışı unsurların futboldan beslenmesine olanak sağlayan bu gelişme özellikle kara para başta olmak üzere, teşvik, şike gibi faktörlerin futbolu yönlendirmesine de imkan verdi. Hal böyle olunca futbolun bağışıklık sisteminin de zayıflamaya başladığını gören FIFA bu gelişmelere karşı yeni önlemler almaya başladı. Bu konularda FIFA'nın dışında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD'nin Mali Eylem Görev Gücü (FATF) özellikle 3 Temmuz 2009'da "Money laundering through the football sector" (Futbol sektörü üzerinden para aklama) isimli şok bir rapor yayımladı. (bkz. http://futbolekonomi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=240%3Afutbol-para-yikama-araci-mi&catid=122%3Atugrul-aksar&Itemid=57)

Futbolda parasal büyüme ve futbol dışı sektörlerin futbola ilgilerinin her geçen giderek artması, futbolu kendisini de korumaya yönelik bazı aksiyonlar almaya itti. Bu kapsamda özellikle transfer sistemi futbolun en zayıf karnını oluşturmaktaydı. OECD'nin söz konusu raporunda da belirtildiği üzere futbolda para aklamanın en yoğun kullanıldığı alanların başında transfer sisteminin geliyor olması FIFA'yı da harekete geçirdi ve 1 Ekim 2010 itibariyle FIFA Transfer Eşleştirme Sistemi (Transfer Matching System)'ni tüm futbol kulüpleri ve federasyonlar için bir zorunluluk haline getirdi.

FIFA'nın bu önlem arayışlarına karşın Micheal Platini önderliğinde UEFA'nın da özellikle kulüplerin finansal durumları ile parasal harcamalarının kontrol altına alınması ve futbol dışı fonların futbolu yönlendirmesine engel olmak için başta "finansal fair play" uygulamaları olmak üzere çoğu alanda önemli uygulamaları hayata geçirmesi, futbolun futbol dışı aktörler tarafından zayıflatılan bağışıklık sisteminin tekrar güçlendirilmesini ve daha adil bir oyunun oynanmasını amaçlıyor.

Transfer eşleştirme sistemi

FIFA'nın çoktan beri üzerinde çalıştığı ve disiplin altına almaya çalıştığı transfer kayıt sistemi, söz konusu raporun da olası etkisiyle 1 Ekim 2010 itibariyle uygulamaya alındı. Bu uygulama ile futbol kulüplerinin yapmış oldukları tüm ulusal ve uluslar arası transferler lokal federasyonlar aracılığıyla kayıt ve tescil ettirilmeleri bir zorunluluk haline getirildi. Bu sayede bir futbolcunun aynı anda birden fazla kulüp tarafından kayıt altına alınmasının engellenmesine ve bu sayede futbolda şeffaflığın artırılarak, kara paranın futbolu kullanmasına izin verilmemesi amaçlandı. Ve bu sistem 1 Ekim 2010 itibariyle tüm kulüpler ve federasyonlar için bir zorunluluk haline getirildi.

Her ne kadar bu sistem 1 Ekim 2010 tarihinden itibaren tüm kulüpler için bir zorunluluk haline getirildiyse de, 2008/2009 sezonundan başlamak üzere sisteme dahil olan ulusal federasyonlar arasındaki tüm profesyonel transferler, 5 Mayıs 2009'dan itibaren gerçek zamanlı olmak durumunda. Bu sistem; "uluslararası transferlerin daha etkin bir şekilde kayıt altına alınması, kara para aklanmasının önlenmesi, küçük yaştaki futbolcuların korunması, transferin tarafı olan kulüplerce internet üzerinden işleyen bir sisteme girilmesi ve bu işlemlerin ulusal federasyonlar tarafından denetlenmesi" esasına dayanıyor. 2010/2011 sezonundan itibaren tüm uluslararası profesyonel transferlerin bu sistem üzerinden gerçekleştirilmesi ve Uluslararası Transfer Sertifikaları'nın (ITC) ancak elektronik olarak sistem aracılığıyla çıkartılmasını öngörüyor. TMS (Transfer Matching System) aracılığıyla uluslararası transferlerin, daha hızlı ve daha şeffaf ve daha sağlıklı bir data base ile takip, kontrol ve yönlendirilmesi sağlanmış olacak.

TMS'nin futbola en büyük katkısı, bireysel işlemlerin şeffaflığını arttırarak, transferler aracılığıyla kara para aklamanın önüne geçebilmek ve küçük futbolcu transferlerinde onların korunması sağlamak olacak.

Bir transfer dahil iki kulüp TMS aynı bilgileri girmek zorunda, aksi takdirde transfer bloke edilir ve üye dernek Uluslararası Transfer Sertifikası veremez.

Bu sistem ile genel olarak, her transfere ilişkin oyuncu, kulüp bilgileri, bağlı olduğu transfer menejeri bilgileri, transfer tutarı, zamanlaması, ödeme koşulları, buna ilişkin her türlü banka bilgileri dahil olmak üzere tüm ödemeler, eğer varsa oyuncunun yetiştiği kulübe yapılan dayanışma ödemeleri hakkındaki bilgileri de içeren otuzdan fazla bilgi online sisteme giriliyor ve sistemde bir veri havuzu oluşturuluyor.

Sonuç

Futbolda üçüncü kişi mülkiyeti konusuyla bundan sonra daha sık karşılaşacak gibi görünüyoruz. Endüstriyelleşen futbol 1990'lı yıllarda bir yandan Bosman kanunuyla futbolcunun serbest dolaşımını sağlarken, diğer yandan da futbolcu mülkiyetinin el değiştirmesi konusunu kulüp inisiyatifi dışına çıkartma gelişimi gösterdi. Aslında birbirini tamamlayan bu iki gelişim ve değişim olayı futbolun parasallaşmasının, dolayısıyla ticarileşmesinin de açık bir göstergesi olarak kendisini pratikte somutluyor. Bu gelişmeyi doğal karşılamakla birlikte kesin kontrol altına alınması gereken bu durum, süreç içinde yeni ve gerekli regülasyonlar yapılmazsa, futbolun bağışıklık sistemini zayıflatabilecek ögeleri de bünyesinde taşıyor. Bir fonun ya da üçüncü şahıs şirketinin aynı anda iki ya da daha çok sayıda kulüpte oynayan futbolcuların mülkiyetine aynı anda sahip olması FIFA'nın hiç te istemediği bir gelişmedir. Bunun şüphesiz ki, bir çok sakıncalı yönleri mevcuttur. Bu olası sakıncaları FIFA da öngörmüş olmalı ki, futbolda şeffaflığı sağlamak suretiyle transferler aracılığıyla futbola zerk edilmeye çalışılan kayıt dışı ya da kara para niteliğindeki fonların futbola girmesini önlemeye çalışıyor. Bu kapsamda transfer eşleştirme sistemi, bu tür gelişmeleri disiplin altın almaya çalışan bir niteliğe sahiptir. Futbolun parasallaşmasının bir türevi olarak gördüğüm bu gelişme doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkmakla birlikte, gerekli önlemler alınmadığı taktirde neden olacağı sonuçlar ciddi problemlere yol açabilecektir. Transfer Eşleştirme Sistemi bu konuda atılmış önemli önemli bir adım olmakla birlikte tek başına yeterli değildir. Futbolun özellikle sözleşme ve haklar kısmını içeren özel hukuku yeniden yazılmalı ve günün gelişen koşullarına uyumlu hale getirilmelidir. Bu konuda Türkiye Futbol Federasyonu da Avrupa ve Dünyadaki gelişmeleri yakından izleyerek, gerekli aksiyomları almalıdır. Transferler konusunda eğer gerekli ve yeterli iktisadi, mali ve yönetsel şeffaflık sağlanırsa çoğu olası sorunun da önüne geçilmiş olacaktır.

Tüm yazılarını göster