Trabzonspor'un problemi 4-3-3

Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

Trabzonspor ligin onuncu haftasında karşılaştığı Hacettepe'yi evine puansız göndererek liderlik koltuğunu Beşiktaş'tan geri almayı başardı. Genelde "orta alan mücadelesi" şeklinde geçen maçta kale önü tehlikelerini yaratan taraf daha çok Trabzonspor oldu. Maç öncesi Hacettepe dokuz maçta topladığı 8 puanla klasmanın 15. sırasında yer alıyordu. Ankara temsilcisinin yeni hocası Erdoğan Arıca, Trabzon deplasmanına çıkarken selefi Osman Özdemir'in temel taktiğinde bir değişikliğe gitmedi. Orhan, Teli, Azmy ve Murat ile kurduğu dörtlü defansın önünde Kadir ve Tozo'yu çift ön libero olarak görevlendiren Arıca, tek santrforu İbrahim Şahin'i desteklemek üzere sağda Serkan Atak, solda Lika ve forvet arkası Sandro'ya forma verdi. Buna karşılık bordo-mavililerin maç içinde değişken taktiksel uygulamalara başvurduğunu gördük. Bunlardan en dikkat çekici olan ilk yarı sonundaki baskıyı, pozisyonları ve golü getiren 4-3-3 taktiği idi. Buna göre Serkan, Giray, Song ve Cale'den oluşan defans blokunun önünde Hüseyin görev yaparken, orta alanın ortası Colman ve Selçuk'un kontrolüne bırakılıyor en uçtaki Gökhan Ünal'a desteği ise hemen gerisinde sağ ve sol kanada yakın oynayan Yattara ile Isaac veriyordu. Bu taktik dizilişle bordo-mavili takım Hacettepe'nin defans yerleşimini bozarak önemli pozisyonlar bulmayı başardı. Her ne kadar Colman'ın golü organizasyondan çok kişisel becerinin bir ürünü olsa da Ersun Yanal'ın talebeleri 35 ile 45. dakikalar arasında çok etkili bir görüntü çizdiler. Ama sadece 10 dakika.

Ligin 10 haftalık görünümüne bakınca Trabzonspor Teknik Direktörü Ersun Yanal'ın 4-3-3 sistemini öğrencilerine ezberletmek için yoğun mesai harcadığını görebiliyoruz. Yattara, Umut, Gökhan ve Isaac'tan oluşan dörtlüden çıkan kombine üçlüler birçok maçta bu sistemi uygulamak üzere sahaya sürüldüler. Ancak sistemin kadroya uyumluluğu sorgulandığında işlerin kâğıt üzerinde göründüğü kadar kolay olmadığı göze çarpıyor. Dikkatleri son maça verirsek Hacettepe'nin taktik tercihi ile Galatasaray'ınki arasında pek fark yok. Buradan ne sonuç çıkar? Galatasaray önünde 4-3-3'le adeta sahadan silinen Trabzonspor, aynı taktikle lig on beşincisi Hacettepe'yi de zorlanarak yenebiliyorsa o halde "testi kırılmadan" bazı uyarılar yapmanın zamanıdır. Hacettepe'nin kadro kalitesi itibariyle Trabzonspor'a diş geçirmesi pek mümkün olmadı ama buna rağmen sahadaki mücadeleleriyle rakiplerini zaman zaman sıkıntıya soktular. Bunun nedeni şüphesiz Gökhan Ünal-Yattara-Isaac hücum hattının top rakipteyken etliye sütlüye karışmayan oyunculardan kuruluyor olması. Bu futbolcular savunmayı ileri uçtan başlatamayınca rakipler de hem bekleri hem de ön liberolarıyla Trabzonspor yarı sahasına yerleşme fırsatı buluyorlar. Oysa bu sistemde Isaac ve Yattara hücumda olduğu kadar oyunun savunma yönünde de etkin olmak zorunda. Eğer Ersun Yanal bu oyun anlayışında ısrarcı olacaksa Trabzonspor'un ocak transfer döneminde Beşiktaş'lı Tello tipinde bir sol kanat oyuncusu ile dikine oynayabilen ve hücum özelliklerine sahip çift yönlü bir ön libero alması şart. Aksi halde bordo-mavili takımı ligin dişli ekiplerine karşı zorlanırken izlemeye devam edeceğiz. Camianın yıllardır süregelen bir şampiyonluk hasreti var ve eğer bu hasret son bulacaksa Trabzonspor'un ligin dişli takımlarını da geçmesi gerekiyor.

Denizli için düşünme zamanı

Beşiktaş ligin 10. haftasında konuk ettiği Kocaelispor'u maç içinde 2-0 geriye düşmesine rağmen 5-2 mağlup etmeyi başardı. İlk on beş dakikada tabiri caizse dehşete düşen Beşiktaşlı taraftar için maç sonundaki tabela bir mutluluk kaynağı olabilir ama teknik açıdan bir değerlendirme yapıldığında siyah-beyazlıların ürküten zaafları olduğu görülüyor. Beşiktaş'ın geçen hafta Kayseri'de kaybettiği üç puanın ardından "Mustafa Denizli Beşiktaş'a gelirken kafasındaki sistemi de getirdi ama sisteme bireysel uyum konusunda sıkıntı yaşanıyor" demiş ve özellikle "Wing Back" olarak tanımlayabileceğimiz mevkide yaşanan sıkıntıya değinmiştik. Kayseri'de sağ kanadı kullanan Serdar Kurtuluş'un bireysel hatası üç puana mal olmuştu. Belki de bizimkine benzer bir değerlendirme yaptığından olsa gerek Mustafa Denizli Kocaelispor karşısında sağ kanatta bir arayışa girdi. Sistemi uygulama adına bu arayış, sezon ortasında takımı devralan bir çalıştırıcı için normal kabul edilebilir, ancak hiç olmayacak birini yani Ekrem'i o bölgede kullanmak Beşiktaş'ın yediği o komik gole (ikinci gol) davetiye çıkarmaktan başka bir şey değil. O bölgede Serdar Kurtuluş oynar, Ali Tandoğan oynar ama Ekrem Dağ oynamaz. Onun yeri Holosko'nun bölgesi fakat Slovak oyuncu sakat ya da cezalı değilse Ekrem'in forma bulması zor görünüyor. Şimdi Mustafa Denizli'nin yapması gereken şapkasını önüne koyup düşünmek. Kurt hocanın önünde iki seçenek var. Birincisi zorluk derecesi yüksek maçları da hesaba katarak kısa zamanda dörtlü defansa geçiş yapmak. Bu seçeneğin adını "zirveyi kovalamak" da koyabilirsiniz. İkinci ve daha zor olan seçenek ise mevcut sistemi mücadelenin ilerleyen haftalarıyla birlikte takıma benimsetmek ve sorunları takım içinden yaratılacak alternatiflerle çözmek. Bu seçeneği "zor" olarak nitelememizin sebebi; kadronun 3-4-3'ün bu şeklini bir yandan şampiyonluk iddiasını sürdürürken öğrenmesi gereğinde yatıyor. Sistemde ısrar Beşiktaş'ın önemli puan kayıpları yaşamasına hatta camiada tansiyonun bir kez daha yükselmesine sebep olabilir. Ancak ocak ayında takım takviye edilir ve Mustafa Denizli'nin sahada görmek istediklerine tam olarak cevap verebilirse o zaman Beşiktaş'ın bol gollü galibiyetlerine çok daha sık şahit olabiliriz. Denizli'nin sisteme olan sadakatinden sezon sonuna kadar imzaladığı sözleşmeyi 34. haftadan sonra uzatma niyetinde olduğunu da çıkarıyoruz. Tecrübeli teknik adam eğer Beşiktaş'ı sezon sonunda şampiyonluğa taşıyabilirse hem üç büyüklerle şampiyonluk yaşayan ilk teknik direktör olacak hem de Beşiktaş yerli bir çalıştırıcıyla ilk şampiyonluk kupasını kaldıracak. 2008-2009 sezonu sonuna kadar sergileyeceği performansla bu iki önemli apoleti omuzlarına takacak Denizli tecrübesindeki bir teknik direktörün devraldığı takımda böylesine devrimsel hamlelere girişerek risk alması sizce de ilginç değil mi? Eğer mevzu atak oynamaksa dörtlü defansınızdan bekleri sıkça hücuma gönderip ön libero sayısını da bire indirerek pekala bunu becerebilirsiniz. Oysa Denizli'nin ortaya koyduğu felsefede şampiyonluktan öte hedeflerin olduğuna dair ipuçları var. Nasıl ki vakti zamanında Fatih Terim tandem savunma ve yepyeni orta alan kurgusunda ısrar edip çileli bir yolculuğun ardından UEFA Kupası'na uzanmayı başardıysa, Mustafa Denizli de Beşiktaş için uzun bir yeniden yapılanma sürecini başlatmış görünüyor. Konu üç büyüklerin başında şampiyonluk yaşayan ilk hoca olmaksa, Lucescu Fenerbahçe'ye gelmediği sürece bir sıkıntı olmaz. Ne dersiniz Lucescu yakın gelecekte Fenerbahçe'ye gelir mi?

Tüm yazılarını göster