Tosbağalar suçsuz, “faiz lobisi” masummuş!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Nerede okuduğumu, hangi yıl okuduğumu unuttum. Eskiden bir köyde bebekler genellikle sakat doğuyormuş. Köylü de o günün koşullarında bunun nedenini bulamayınca, sorunun köyde çokça bulunan kaplumbağalardan (Anadolu’daki ifadeyle tosbağlardan) kaynaklandığına kanaat getirmiş. Sorunun kaynağı anlaşılınca da bu kez “Tosbağalar suçsuzmuş” denmiş ve konu bu başlıkla haber yapılmış. 

Herhangi bir sorunun gerçek nedeni ortaya çıkınca ya da o gerçek neden zaten bilinmekle birlikte yeniden gündeme gelince bu benzetmeyi hatırlarım hep. Faiz konusunda olduğu gibi. 

Bir yıldır, “faiz lobisi” iddiasını dinliyoruz. “Bu lobi faizi artırmak ve daha çok para kazanmak derdinde” deniliyor. DİBS piyasasının işleyişini bilmeyenler için bu söylem kulağa hoş ve çok doğru geliyor elbette. Faiz artarsa, tabii ki elinde tahvil bono olanlar kar eder, diye düşünülüyor. Oysa durum tam tersi. 
Faizin artması, tahvil ve bononun fiyatının düşmesi demek. Daha doğru bir ifadeyle aslında bu kağıtların fiyatı düştüğü için faiz artmış oluyor. İşleyisi kısaca bir kez daha aktaralım. 

Bir yıl vadeli ve vade bitimindeki fiyatı 100 lira olan bir kamu kağıdını, bugün yüzde 25 faizle, yani iskonto edilmiş bir halde 80 liraya almış olalım. (Rakamların küsuratsız çıkması için faiz oranlarını böyle yüksek alıyoruz.) Bugün 80 liraya alınan kağıdın fiyatı, bir yıl sonra 100 liraya çıkacak ve 20 lira kazanç elde edilecek. İster siyasi bir kargaşa yüzünden olsun, ister ekonomik bir sorun, herkes ikinci el piyasada bu kağıdı satmak istesin ve 80 liralık kağıdın fiyatı örneğin 75 liraya düşsün. Vade sonundaki fiyat yine 100 liradır, şu durumda faiz yüzde 33’e (100/75) çıkmıştır artık. 

Rakamlar da bunu doğruluyor 

Son dönemde kısa aralıklarla Merkez Bankası kaynaklı bir veriyi aktarıyoruz. Merkez Bankası, yabancıların hisse senedi ve DİBS’teki alış-satışlarının net tutarını, fiyat değişimi ve kur hareketlerinden arındırarak izliyor. Bu kez geçen yılın başından bu yılın 18 Nisan tarihine kadar olan dönemin verilerini derledik. Karşımıza çıkan tablo şu: 

Geçen yıl ilk dört ayda faiz bu yılkiyle kıyaslanmayacak kadar düşük. Yani “faiz lobisi” işbaşında değil. Ama bu dönemde Türkiye’ye adeta oluk oluk para girmiş. 2013'ün ilk dört ayında gelen para 9 milyar doları bulmuş. Faiz yüzde 6’larda. Aylık ortalama faiz mayısta bir miktar daha düşüyor, sonrasında ise artış başlıyor. 2013’ün ikinci yarısı yüzde 8-9 bandında geçiliyor, bu yıla geliyoruz, ilk üç ayın ortalaması yaklaşık yüzde 11 dolayında. 

Yabancılar, faizin yüzde 6’larda seyrettiği geçen yılın ilk 4 ayında 9 milyar dolarlık DİBS almış. Son günlerde yüzde 9’larda seyretmekle birlikte, faiz ocakta yüzde 10.81, şubatta yüzde 10.87, martta yüzde 11.07 olmuş; ama yabancılar, faizin çift haneli seyrettiği ilk çeyrekte 2.8 milyar dolarlık satış yapmış. 
Hani yabancılar faizin yükselmesi için çalışıyorlardı, işte faiz geçen yılın çok üstünde. Niye DİBS almıyorlar da satıyorlar peki. Üstelik geçen yıl DİBS satmak, faiz düşük, (yüzde 6) yani fiyat yüksek (yaklaşık 94 TL) olduğu için daha karlıydı. Oysa bu yıl DİBS satmak, faiz yüksek, (yüzde 11) yani fiyat düşük (yaklaşık 90 TL) olduğu için hiç de akıl karı değil. Öyleyse yabancı niye DİBS almak değil de satmak peşinde! 

Çünkü oran bir sonuç 

Devlet tahvili ve Hazine bonosunda faiz oranı bir başlangıç noktası gibi görünüyorsa da, aslında gerçek öyle değil. Geçen yıl yabancı yoğun bir alım içindeydi, kamu kağıtlarına talep vardı ve bu kağıtların fiyatı yükseliyor, yani nominal değer olan 100 TL’ye yaklaşıyor, makas kapandıkça da faiz düşüyordu. 

Bu yıl ise tam tersini yaşıyoruz. İşte rakamlar ortada. Yabancılar (elbette yerli yatırımcı da benzer bir hareket içinde) satış yapıyor ve satılan, yani arzı artan her mal ve hizmette olduğu gibi kamu kağıdında da fiyat düşüyor. Bunun sonucunda nominal tutar olan 100 TL ile aradaki makas açılıyor, bir başka ifadeyle faiz artıyor. Satış arttıkça faiz artıyor, faiz arttıkça durum daha da kötüye gidebilir kaygısıyla satışa yükleniliyor ve bir kısır döngü oluşuyor. Ayrıca yabancı kuşkusuz bir de kurun düzeyini kolluyor. Çünkü onun açısından faizin elde kalabilmesi, kurun da çok artmamasına bağlı. Bir yandan da döviz kurunun yükselmesine yol açabilecek, kafa karışıklığını körükleyecek açıklamalar geldikçe, yabancının tedirginliği daha da artıyor. 

Yani faizin artması elinde kamu kağıdı bulunan yatırımcının işine gelmiyor, aksine bu yatırımcılar zarar ediyor. Faizin yüksekliğinin yeni yatırımcı çekeceği görüşü de pratikte her zaman karşılık bulmuyor. Çünkü faiz oranı önemli, ama tek başına yeterli bir etken değil ki. Herkes, geleceğin ne göstereceğini ölçüyor, biçiyor, anlamaya çalışıyor.

Tüm yazılarını göster