TL'deki sorun değer kaybının hızı, olması gereken dolar kuru zaten

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Ekonomide son haftalarda en çok tartıştığımız konu Türk Lirası'nın değer kaybı. Bu durumun hangi etkenlerden kaynaklandığı tartışılıyor, ortaya çıkan değer kaybının ne gibi sonuçları olacağı üstünde duruluyor. Azınlıkta kalan siyasilerin iyimser değerlendirmeleri hariç tutulursa, kurdaki bu hızlı artışın Türkiye ekonomisi için iyi sonuçlar doğurmayacağı konusunda bir görüş birliği var. Ama biz bugün Türk Lirası'ndaki değer kaybını başka bir gözlükle irdelemek istiyoruz.

Geçen yıl sonunda 2.32 olan dolar, dün öğle saatlerindeki 2.63'e çıkarken TL karşısında yüzde 13.4 değer kazandı. Dolardaki artış yüzde 13.4 ama, bu rakamlara göre TL'nin dolar karşısındaki değer kaybının yüzde 11.8 olduğunu belirtelim. 

Dolarda iki buçuk ayı bile bulmayan bir sürede ortaya çıkan yüzde 13.4'lük değer artışı önemli. Ama yalnızca bu orana takılı kalmak, bir anlamda ağaca bakmaktan ormanı görememek olur. 

Çünkü, TÜİK'in finansal yatırım araçlarının reel getiri oranlarına ilişkin istatistikleri, son on yıllık dönemde tasarrufunu dolar alarak değerlendirenlerin zarar ettiğini gösteriyor. Hem de öyle düşük bir oran söz konusu değil. Bu dönemde tasarrufunu dolara bağlayanlar, enflasyonun da etkisiyle reel olarak tam yüzde 24 zarara uğramış.

Bu dönemde tasarruf sahibinin zarar etmesine yol açan bir başka finansal yatırım aracı da euro. On yıllık dönemde euroda da yüzde 9.84 zarar oluşmuş durumda.

2005-2014 döneminde TÜFE'den arındırılmış haliyle en yüksek reel kazanç yüzde 104 ile altında oluşmuş. İkinci sırayı yüzde 63.6 ile BIST, üçüncü sırayı yüzde 60.4 ile devlet iç borçlanma senetleri, dördüncü sırayı ise yüzde 32.1 ile mevduat almış. Mevduatın getirisinin brüt faiz dikkate alınarak hesaplandığını, dolayısıyla net oranın daha düşük oluştuğunu belirtelim.

Sorun, hızlı değer kaybı  

Yeniden asıl konumuza, dövize dönelim. Sözünü ettiğimiz on yıllık dönemi esas aldığımızda şu gerçeği çok açık bir biçimde görüyoruz. TL, bu on yılda çok değer yitirmiş değil, hatta tam aksine özellikle dolar karşısında değer kazanmış. Ama bu yıl dengenin tümüyle bozulduğu algısı içindeyiz. TL adeta tepetaklak gidiyor ve çok değer yitiriyor. 

Geniş bir zaman dilimine bakarsak, TL'de bir değer kaybından söz edemeyiz, aksine son on yılı değerlendirdiğimizde TL dolar karşısında hala değerli. Sorun, son dönemdeki değer kaybının çok kısa bir zaman dilimine sıkışmış olmasında yatıyor.

Yıllar yılı enflasyon yaşadığımız halde paramız değerli kalmış, şimdi tersi olunca pek şaşırıyoruz. Geride kalan yıllarda enflasyon kadar değer kaybı gerçekleşmiş olsaydı, zaten şimdi bu tuhaf duruma düşmez, paramızın iki buçuk ayı bile bulmayan bir dönemde böylesine hızlı değer kaybettiğine tanıklık etmezdik.

Doların 3.10 olması makul

Doların hangi düzeyde olması gerektiğine ilişkin bir dizi hesaplama yapılabilir, bir dizi yönteme başvurulabilir. Bizim kullandığımız yöntem, TÜİK'in finansal yatırım araçlarının reel getirilerine ilişkin serisi. Girişte de belirttik, 2004 sonunda dolara yatırım yapanlar 2014 sonuna geldiklerinde, yani on yıl sonra reel olarak yüzde 24 kayba uğradılar. 

Biz bu oranı, bu yılın şubat sonuna getirdik. İki aylık enflasyon ve iki aylık kur artışı gösterdi ki, şubat sonunda kayıp yüzde 20'ye inmiş durumda. Yani tasarrufunu 2004 yılının aralık ayında dolara bağlayanlar, bu yılın şubat ayına kadar olan dönemde yüzde 20 zarar ettiler. Bu oran, doların bankaya yatırılması durumunda alınacak faizin kapsamıyor, bunun altını çizelim. 

Şubat ortalamasındaki kuru dikkate alarak, yüzde 20'lik kaybı sıfırladığımızda karşımıza 3.10'luk bir dolar kuru çıkıyor. Yani son on yıl iki aylık dönemde dolar bazındaki reel getirinin sıfır olabilmesi, kaybın ortadan kalkabilmesi için şubat ortalamasındaki doların 3.10'a çıkması gerekiyor. Doların şubat ortalamasının 2.46 olduğunu, mart ortalamasının da ilk dokuz gün itibariyle 2.55 düzeyinde bulunduğunu belirtelim. 

Dolarda 3.10'a, hadi bilemediniz 3'e kadar bir artış makul görünüyor. Bu, gerçekleştiği takdirde, çok kısa sürede olduğu için yıkıcı bir etki yapacaktır, bu kaçınılmaz. Ama, halının altına süpürdüklerimiz bir gün istesek de istemesek de karşımıza çıkacaktı, bunu da biliyorduk. 

Tüm yazılarını göster