TL'de değerlenme riski artıyor

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Doların geçen yıl 1.20 TL'nin altına seyrettiği günlerde "1 dolar, 1 TL olabilir" şeklinde görüşler dile getiriliyordu. Neyse ki bu gerçekleşmedi, gerçekleşmedi çünkü bu aslında arzulanan bir durum değildi. Daha sonra küresel krizle birlikte TL değer yitirmeye başladı ve dolar mart ayında 1.80'e kadar ulaştı. Aynı dönemde euro da yaklaşık 2.26 TL düzeyine çıktı. Ardından TL yeniden değer kazanma sürecine girdi ve dolar 1.50, euro 2.15 dolayında bir değere geriledi.

Türkiye, finans sektörü sapasağlam ayakta olduğu ve küresel krizden hiç etkilenmediği halde, reel sektör yönüyle krizi en çok hisseden ülkeler arasında. Ekonomisi bizim kadar daralan neredeyse olmadı, işsizlik oranı bizim kadar artan da neredeyse yok. Bütün bunların başta gelen nedeni ise ihracata dayalı üretimimizin büyük darbe yemesi. En büyük ihraç pazarımız olan AB'nin durumu ve bunun bize yansıması, reel sektörün böylesine sıkıntı yaşıyor olmasının en büyük nedeni.

Talebin böylesine daraldığı bir dönemde, bir de Türk parası değer kazanmaya başlayınca sıkıntı doğal olarak daha arttı. Ama acaba sıkıntı önümüzdeki dönemde biraz daha mı artacak?

Uzun süre dolar 1.50, euro 2.15 TL dolayında bir değerde seyretti. Dolar, tüm dünyada değer kaybediyor, bu durum bize de yansıyor. 1.50'lik eşik aşağı yönde kırıldı, son günlerde 1.46-1.47 dolayında bir değer söz konusu.

Döviz kurunun bu düzeylerde seyretmesi bile ihracatçıyı zorluyor. Ya kur daha da aşağıya inerse, o zaman ne olacak? İşte kapıdaki tehlike bu…

Yabancı "yatırımcı", yani Türkiye'deki menkul kıymetlerden para kazanan bankalar ve fonlar, Türk parasının değerlenmesi için yoğun çaba gösteriyor. Çünkü Türk parası ne kadar çok değer kazanırsa, onların elde ettiği getiri de o kadar artacak. Bir kere Türkiye'deki nominal faiz, tek haneye inmiş olsa da halen Batı ülkelerindeki faizle kıyaslandığında çok yüksek. "Nominal faiz yüksek, ama Türkiye'deki enflasyon da Batı'dan yüksek, dolayısıyla reel faize bakmak gerekir" demenin hiç anlamı yok; çünkü reel faiz yerli yatırımcılar için önemli. Yabancı bir yatırımcı için Türkiye'deki enflasyonun hiçbir önemi yok. Onlar için enflasyon yerine konulması gereken değişim oranı, TL'nin değerindeki düşüş ya da tersinden söylersek dövizdeki artış. Peki döviz artmaz, tam tersine düşerse, yani bir anlamda enflasyon da düşerse ne olacak… Tabii ki reel getiri katlanacak.

Daha önce de birkaç kez verdiğimiz bir örneği tekrarlayalım:

Bir yabancı 1.000 dolar getirerek 1.50'den bozdursa ve eline geçen 1.500 lira ile yüzde 10 faizli kamu kâğıdı alsa, bir yıl sonra 1.650 lira elde eder. Yabancılar için getiriye faiz uygulanmadığı için bu rakam nettir. Eğer bu bir yılda dolar sabit kalmışsa, yabancının karı net yüzde 10'dur. Ama ya dolar değer yitirmiş ve örneğin 1.40'a düşmüşse, bu kez yabancı 1.650 dolarını dövize çevirirsen 1.40'lık kurdan yararlanacak ve eline 1.179 dolar geçecektir. Buna göre dolar bazında yüzde 17.9'luk rekor bir getiri söz konusu olacaktır.

Yabancıyla aynı tarihte 1.500 lirasını yüzde 10 faizli kamu kağıdına yatıran yerli yatırımcı da bir yıl sonra 1.650 lira elde edecek; ancak bu bir yılda yüzde 5 enflasyon varsa reel getiri yüzde 4.8'e inecektir. Yerli yatırımcının getirisine vergi de uygulanacağı için reel getiri daha da düşecektir.

Dolayısıyla, yabancılar için Türkiye'deki enflasyonun hiç mi hiç önemi yoktur. Bir tek şartla… Türk parası, enflasyon paralelinde değer yitiriyorsa. Oysa öyle mi, tam tersi yaşanıyor çoğu kez. Çünkü TL'nin değerini döviz arz ve talebi belirliyor ve önümüzdeki dönemde yoğun bir döviz arzı yaşanacakmış gibi görünüyor.

Mevcut durumda bile Türkiye'de yatırım yapmak çok karlı. TL değer kazanmasa bile şu anki nominal faizler paranın getirileceği ülkelerle kıyaslanmayacak kadar iyi. Bir de TL değer kazanma sürecine girerse, TL bu sürece sokulabilirse kar katlanacak. Türkiye'nin IMF ile anlaşma imzalaması durumunda döviz arzındaki artış daha da artacak.

Türkiye, TL'nin yeniden değerlenmesine izin verecek politikalar uygular ya da buna göz yumarsa, ne sanayideki çöküntü durdurulabilir, ne işsizliğe çare bulmak mümkün olabilir. Daha da kötüsü, Dünya'nın krizden çıktığı yıllarda Türkiye ekonomisi bu kez kendi yarattığı krize sürüklenmekten kurtulamaz.

Tüm yazılarını göster