TIRSAN' da kendimizi test ederken

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Yazı işi ile uğraşanların "akıllarını emanet etme" konusunda iki tuzakları vardır: Etik dışı olanı, her söyleneni akıl süzgecinden geçirmeden "çıkar için" olduğu gibi aktarma… Akıl dışı olanı ise ayrıntı bilgisi özeni göstermeden söylenenleri "doğru" diye kitlelere sunma ve "yanlış beklenti" yaratarak kaynak israfına yol açma.

Yazılan her sorunun ayrıntı dinamiklerini bilme iddiası, çok aşırı değerlendirilmiş iddia olacaktır. Hepimiz, yanılabilme özgürlüğünü kullanarak canlılığımızı ve diriliğimizi koruruz.

Yapılması gereken nedir öyleyse?

Sorunun yanıtı çok açık: Bilimsel kuşkuyu elden bırakmamalı ve çapraz sorgulamanın erdemine inanmalıyız.

Felsefesi olanlar iyi iş çıkarıyor

Anadolu kentlerinde kriz sonrasına ilişkin araştırmalarımıza bir yenisini daha ekledik: Sakarya.

Sakarya gözlemlerini haber analizle ayrıntılı biçimde aktarmaya çalışacağız.

Gezimiz sırasında görüşme fırsatı bulduğumuz işyerlerinden biri olan TIRSAN'da öğrendiklerimiz ortak hafıza yaratmamıza katkı yapabilir.

Her yazı insanı gibi bizim de bir dizi temel varsayımlara dayalı zihni modelimiz var. O modele göre düşüncelerimizi sizlere aktarıyoruz.Örneğin, "…yaşadığımız büyük kriz Türkiye'nin önüne 1000 yıllık fırsat çıkardı. Şimdi bu fırsatı değerlendirme zamanıdır!" diye durmadan yineliyoruz. TIRSAN'da görüşmeler yaparken, bu iddiayı test ettik

TIRSAN'da öğretici bulduğumuz 5 özelliği özetle paylaşalım:

1.Felsefesi olan iyi iş çıkarıyor: Çetin Nuhoğlu'ndan başlayarak tartıştığımız tüm yöneticilerin tanımlanmış, sınırları belirlenmiş ve olası etkileri hesaplanmış bir "felsefi öze" sahip olduklarını gözledik.Bu felsefe "öngörme ve önlem alma disiplinine" kaynaklık ediyor. Felsefe, sektörde geçerli olan "kıtlık ilkesini" göz önünde tutarak, "planlı yönetmeye odaklı" bir algılamayı öne çıkarıyor. Felsefe, şirketin ortak değerlerini, ortak iradesini, ortak yararlarını ve ortak projelerini netleştirmeye katkı yapıyor. Sözün özü, felsefe işyerinin derinliklerine sindikçe,ortaya çağdaş bir işyeri çıkıyor.

2.Dışa ve dünyaya açıklık: TIRSAN dışa ve dünyaya açık duruyor. Ürettiklerini hem yurtiçine, hem yurtdışına satıyor. Ama, aynı zamanda başka kültürlerini anlayarak, daha sağlıklı pazarlar oluşturmanın gereklerini de yerine getiriyor. Almanya'da yatırım deneyiminin, yerel yönetimlerden merkezi yönetimlere, girişimcilerden çalışanlara 'iş yapma kültürü' üzerindeki kazanımları, daha bir dizi işyerimiz gibi TIRSAN'ı yerel olanaklardan beslenen ama küresel düşünen kuruluş haline getiriyor. Bu eğilimi güçlendirme, ülkemizdeki bütün kuruluşların görevi.

3.Hüner yetmiyor;yaratıcılık gerekiyor: Durmadan, ülkemizdeki işyerlerinin "...hüneri aşarak yaratıcı olmaları" gerektiğini söylüyoruz. Durmadan yinelediğimiz ilke şu: Dünyada sizin işinizi en iyi yapanlar kadar yapabiliyorsanız "hüner sahibi" olmuşsunuzdur. Ama bugün bu yetmiyor; "hünere akıl katmak" yanı sıra "yaratıcı yenilikler" yapabilme düzeyine gelmek gerekiyor. TIRSAN'da her alanda yaratıcı yeniliklere odaklanmış yönetim algılamasını da bir zenginlik olarak değerlendirdik.

Rekabette şans eşitliği yaratılmalı

4.Başarının gerek şartı: Yaklaşım,yapı ve işlev: TIRSAN'da rekabet gücü yaratmak için önce iş akışlarını hızlandıran mekansal düzenleme yapılmış… Yalın üretim yaklaşımı ile "iç denetim" ve "maliyet düşürme projelerine" süreklilik kazandırılmış… Daha önemlisi, açık ortamlarda herkesin kendini ifade edebileceği bir "tartışma kültürü" yaratılmış… Bize aktarıldığına göre herkes, kapıdaki bekçisinden yönetim kurulu başkanına kadar önerilerini sunabiliyor."İşyeri kültürünün özü, açık ortamlarda bildiklerimizle söyleyebildiklerimiz arasındaki makası kapatmaktır." TIRSAN'ın bu açıklık çabası da yaygınlaşmalı ve derinleşmeli…

5.İçerik kazandırmanın önemi kavranmış: Bir kuruluşun çalışmalarına içerik kazandırması, birikim yeteneğini koruyarak uzun dönemli geleceği güven altına almasıdır. Bu kendini yeniden üretme olgusu, işyeri içine dönük sorgulama ile başlıyor. Giderek, kendi sektöründe dünyada olup bitene uzanıyor. Ardından, kendi merkezi ve yerel yönetimimizden haklı bir talebe uzanıyor: "Serbest ve adil piyasada bize rakiplerimizle şans eşitliği yaratan bir rekabet ortamı yaratın!" çağrısı yapılıyor. Yöneticiler, Türkiye'nin kriz sonrasında 1000 yılın fırsatını yakaladığını, o nedenle kamu yetkilileri, özel erişimciler ve bütün sivil inisiyatiflerin ortak değerler, ortak irade, ortak yararlar, ortak projeler ve ortak kurumların işletilmesinin belirleyici önemine değiniyor. Hepimizin özen göstermesi gereken hususlar değil mi, bütün bunlar?

TIRSAN'da öğrendiklerimiz, bundan sonrasını izlemek için sağlam bir baz oluşturdu. Birçok varsayımımızın geçerli olduğunu, ülkemizin büyük fırsatının uluslararası deneyimi olan bir işyerinin yöneticilerinin de gözlediğini bir kez daha test ettik… Daha öğrenecek çok şey var… Ama geç kalmadan harekete geçmek de gerekli….

Tüm yazılarını göster