Tırmanan cari açığa önlem aranıyor (gibi)

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Cari işlemler dengesinde ekim ayında 3.7 milyar dolar açık verildi. Yılın ilk on ayındaki açık 35.7 milyar dolara ulaştı. Ekim sonu itibariyle yıllık açık ise 40 milyar dolar sınırını aşarak 40.8 milyar dolara çıktı. Orta vadeli program kapsamında bu yılın tümünde öngörülen açığın 39 milyar dolar olduğunu belirtelim. Çoğumuz çoktan unuttuk, 2010'un tümü için başlangıçta öngörülen cari açığın 18 milyar dolar olduğunu da hatırlatalım.

Ekim ayına ilişkin dış ticaret verileri açıklandığında 2010 yılı ticaret açığının 70 milyar dolara doğru gittiğini, buradan hareketle de yıllık cari açığı 47 milyar dolar civarında tahmin ettiğimizi bu köşede 1 Aralık'ta yazmıştık. Merkez Bankası'nın dün açıkladığı rakamlar da 47 milyar dolarlık tahminimizi doğrular nitelikteydi.

Geçen yıl on ayda 9 milyar, bu yıl ise yaklaşık 36 milyar dolar açık vermiş durumdayız. Yani açıkta 27 milyar dolarlık bir artış var. Ama giren dövizdeki artış, 27 milyarın çok çok üstünde. Bir anlamda fazladan giren bu döviz, Merkez Bankası tarafından satın alınmış ve rezerve eklenmiş. Geçen yıl on ayda 642 milyon dolar azalan resmi rezervler, bu yıl 9.4 milyar dolarlık bir artış göstermiş.

Finans hesabında dikkati çeken ayrıntılara gelince… On ayda hisse senetleri için 3.5 milyar dolar, devlet iç borçlanma senetleri için ise tam 14.4 milyar dolar girmiş. İki kalemdeki girişin tutarı 17.9 milyar dolar ve geçen yılın aynı dönemindeki 2.9 milyar dolara göre 15 milyar dolarlık bir artış var.

Portföy yatırımlarında yükümlülüğümüz bu kadar artmış; ama yabancıların doğrudan yatırımları gerileme eğiliminde. Geçen yılın on ayında 7.2 milyar dolar olan doğrudan yatırım girişi, bu yıl 5.9 milyar dolarda kalmış.

Doğrudan yatırımlar ve portföy yatırımları dışında kalan diğer yatırımlarda yükümlülüklerimiz çok hızlı bir artış göstermiş. Bu kalemde geçen yıl 9.5 milyar dolar azalan yükümlülüklerde, bu yıl 17.5 milyar dolar artış olmuş. Bu kapsamda en önemli hareket bankaların yükümlülüklerinde. Geçen yıl on aylık dönemde yükümlülüklerini 1.9 milyar dolar azaltan bankalar, bu yıl ise 19.6 milyar dolarlık yükümlülük altına girmiş.

Yabancılar için para getirip Türkiye'de nemalandırmak dünyanın en karlı yatırımlarından. Yurtdışında faizlerin de çok düşmesinden dolayı bankalar da benzeri bir operasyona ağırlık veriyor; yurtdışından borçlanmayı tercih ediyor. Böylece iki kanaldan Türkiye'ye oluk oluk döviz akıyor.

Gelen bu para sayesinde döviz bolluğu yaşanıyor, TL reel olarak değerleniyor, bu değerlenme daha çok ithalat, daha çok cari açık olarak geri dönüyor; tam bir kısır döngü yaşanıyor.

İşte bu tablo Merkez Bankası'nı harekete geçirmiş gibi görünüyor. Gibi görünüyor, diyoruz; çünkü Merkez Bankası'nın tek başına yapabilecekleri sınırlı. Merkez Bankası arkasında siyasi iradeyi de hissetmeli.

Merkez Bankası yeni senaryoları devreye sokmaya hazırlanıyor. Bu senaryoların neler olduğunu dünkü DÜNYA'da detaylı olarak okudunuz. Bunlar, Başkan Yardımcısı Erdem Başçı tarafından dile getirildi. Ama dedik ya, Merkez Bankası bu senaryoların uygulanmasında tabii ki ön ayak olacak kurum, ama Başçı'nın da vurguladığı gibi başka kurumların da bu çabalarda Merkez Bankası'na destek olması gerekiyor.

Başbakan Erdoğan bir süre önce sıcak paraya karşı önlem alınması gerektiğini dile getirmişti. Bugüne kadar hükümetten bu yönde herhangi bir önlem görmedik. Ayrıca, şu da çok açık ki, sıcak para girişinin artık Merkez Bankası'nın faiz operasyonlarıyla tümden sınırlanabilmesi mümkün olmaktan çoktan çıktı. Başka adımlar atılması gerekiyor. İşte bu noktada da siyasi iradenin devreye girmesi gerekiyor, bu bekleniyor. 

Tüm yazılarını göster