Tıkır tıkır

Ferit Barış PARLAK AYRINTI ferit.parlak@dunya.com

Makine sektöründe 2007 yılında taşıtlar dahil 50 milyar, taşıtlar hariç 36 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirmişiz. 

Krizin tavan yaptığı 2008 yılında da yabancılara çalışma hevesimizden birşeyler kaybetmemiş, taşıtlar dahil 51.5, taşıtlar hariç 36.3 milyar dolarlık rekor ithalat rakamına ulaşmışız.

2009 yılının ilk 10 ayında da yüksek ithalat performansımızı sürdürmüş, duran yatırımlara rağmen ithalatımızı taşıtlar dahil 32.5, taşıtlar hariç 23.5 milyar dolara düşürebilmişiz.

* *

Elimizdeki ender "güvenilir veri"lerden biridir ithalat rakamları.

Diğeri de ihracat rakamları.

* *

Diğer veriler mi?

Makine üretenlerin sayısı belli değil.

Kimine göre 15 bin. Kimine göre 17 bin. Kimine göre 20 bin. Kimine göre 21 bin. Kimine göre 25 bin.

Kimin ne ürettiği, ne kadar ürettiği belli değil.

İstihdam sayısı belli değil, teknik eleman sayısı belli değil.

Yerli dediğimiz ürünlerin hangi oranda yerli olduğu belli değil.

* *

Bu belirsizliklerin yarattığı kaos ortamında yardım istiyor şimdi makine üreticisi.

Ve bu belirsizlik nedeniyle son 30 senedir kurunun yanında yaş da yanıyor.

* *

En son 2007 yılının sonunda buluşmuştum makine üreticileri ile.

Son 10 yıldır konuşulanları aynen tekrarlamıştık.

Bir kez daha hatırlatayım:

İş makineleri üreticilerinden Hidromek AŞ'nin sahibi Hasan Basri Bozkurt Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vererek 100 milyon Euro'luk ihracata, bin kişilik istihdam sayısına ulaştıklarını dile getirmiş ve 'Ama!' diyerek devam etmişti: "Ar-Ge harcamaları o kadar yüksek ki, bazen içinden çıkamıyoruz. Eleman eğitimi konusunda da devletin görevini üstlendiğimizden ek maliyetlere katlanmak zorunda kalıyoruz…"

AB ülkelerinin tamamında üretilen iş makinelerinin hidrolik silindir ihtiyacını karşılayan Hidrolift'in sahibi Mehmet Arslan ise ikinci önemli sorunu dile getirmişti: "Makine imalatçılarının sayısı AB'de de 21 bin, Türkiye'de de (tahmini) 21 bin.  Ama maliyetler ve çeşitli destekler nedeniyle onlar bizim 100 katımız kadar üretim yapıyor…"

Makine sektörünün duayenlerinden Cenap Eke, "AB, makine sanayicimizin yok olması için uğraşıyor" derken, Makine İmalatçıları Birliği Başkanlığı da yapmış Fatih Bakan'ın tespiti tüm olanlara ve olacaklara ışık tutmuştu: "İthalat cenneti olduk. Büyürken güçsüzleşiyoruz. Şimdi İstanbul'u, böyle devam ederse yakında Türkiye'yi terk edeceğiz…" Pi Makine Genel Müdürü Kaya Gürsoy ise 21 bin sanayicinin beklentisini basit bir örnekle dillendirmişti: "2.5 milyar dolara tanker uçak alacağımıza, o parayla sektörü şahlandırabilir, uçağın Türkiye'de üretilmesi için zemin hazırlayabiliriz."

 * * *

Sektörün gelişimini zorlaştıran sorunların başında vergiler ve SSK primleri geliyor.

Kalifiye eleman ile çalışma ve üretim durduğunda bile onları elde tutma zorunluluğu sektörün maliyetlerini oldukça yükseltiyor.

Kamu ihalelerindeki yabancı tercihi ise diğer önemli sorun.

Kamunun yatırımları büyük ölçüde dış krediye dayanıyor. Kredi veren kuruluşlar ise makinelerin kendi ülkelerinden alınmasını zorluyor. Bu nedenle belediyeler başta olmak üzere birçok kamu kurumunda ihale şartnameleri ithal makine özellikleri dikkate alınarak hazırlanıyor ve yerli imalatçılar basit teknik özellik farkları ile bu ihalelere katılamıyor.

Sektörün maliyetlerini artıran ve yatırımı önleyen diğer konu ise makine satışlarında uygulanan yüksek KDV oranı. Kayıtdışı satışları teşvik eden bu oran, yabancı yatırımların önünde de engel olarak duruyor.

Mesleki eğitimde yetersizlik, AB'nin makine sektörünü yıpratıcı istekleri ve enerji zamları ise sektörün elini kolunu bağlayan diğer sorunlar.

 & & &

Devlet, yoğun katma değer yaratan makine sektörümüzün gelişimine ivme kazandırmak zorunda.

Kamu ihalelerinde yerli imalata avantaj sağlamalı (-ki bu sektörde sermaye birikimine neden olacak, yatırımların ve istihdamın artmasını sağlarken, teknoloji geliştirmenin önünü açacak); makine satışında uygulanan KDV oranının düşürülüp, sektör firmalarının tamamını kayıt altına alımalı; meslek liselerinde verilen eğitimin standartlarını artırmalı.

İmalatçılarımız ise "Küçük olsun benim olsun" zihniyetinden kurtulmalı; 'kümelenme' gibi modellerle maliyetleri düşürmenin yollarını aramalı, işbirliklerini artırmalı; devletin basiretsiz kaldığı konularda birlik olup kendi modelini oluşturmalı.

Üretenlerimizin ve ürünlerimizin tıkır tıkır çalışmasının ve milyarlarca doların akışını terse çevirmenin tek yolu budur.

Tüm yazılarını göster