Teknoloji merakım niye çığrından çıkmasın ki?

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Teknolojik aletlere hevesim seneler seneler önce evdeki Aga marka gül ağacından yapılmış lambalı tek radyoyu bozarak başladı; transistörlüler çıkınca onların içindekileri keşif çalışmaları ile devam etti... Havyeler, lehimler, boy boy tornavidalar, dirençler, kondansatörler derken elektronik cihazları tanıyıp anlayabilmek, tamir etmeye çalışmak/ bozmak hayatımın vazgeçilmezleri arasında yer aldı...

Teknolojik ürünlerin en yenisi bende olmak zorundaydı. (Niyeyse?!)

Evdeki ilk bilgisayar, Amiga'nın o yıllardaki rakibi Sinclair'in ZX Specktrum'uydu... Sevgili dostum Nevzat Işıltan sayesinde, dünyadaki ilk laptoplardan birini kullandım... Sonra, Apple'ı keşfettim ve hayatımın vazgeçilmezi oldu modellerini sık sık yenilediğim Mac'ler...

Bu arada telefon numaralarımı ve randevularımı kaydettiğim mini cep bilgisayarları Palmler, Sony Clieler (onlara bilgisayar denir miydi, yoksa elektronik ajanda diye mi nitelemek lâzım?!), Casio'dan ilk dijital fotoğraf makineleri elimden düşmüyordu. Daha kimsede yokken e-posta adresi, modem bağlantıları, en yeni programlar; arada pc dizüstülerle küçük kaçamaklar ve çıkar çıkmaz cep telefonu...

Ardından en yeni Nokialar, Blackberryler ve tabii ki iPhone geldi...

iPad de çıkar çıkmaz alındı doğal olarak...

Nikon da Canon da koleksiyonumdaki yerlerini aldılar...

Bütün bu kullandıklarımın tam hakkını verdiğimi, bütün özelliklerini keşfedip hemen hepsinden yararlandığımı söylemeliyim...

Bir marifet mi bilmiyorum, ama bu elektronik aletlerde neredeyse hiç oyun oynamadığımı söylesem yalan olmaz...

Android'e de ilk takılanlardan birisi oldum, ama henüz çok yeniydi, daha stabil teknolojilerde kalmayı tercih ettim...

Bugünlerde yine ona döndüm... Önce Galaxy Tab P1000 ile (çok başarılı bulduğumu söylemeliyim) kaldığım yerden devam ettim, sonra Asus'un Eee Pad Transformer'ını keşfettim...

İşte aradığımı bulmuştum...

Son günlerde elimden hiç düşmüyor... Türkiye ithalatçılarından, distribütörlerinden umudumu kesip yurtdışından dock klavyesini de edindim... (İki parça olan bir ürünün neden tek parçasının, yalnızca pad'in ithal edildiğini anlamak mümkün değil?)

Şimdi istersem bir tablet bilgisayar, istersem ise bir netbook olarak bana hizmet ediyor... Canım film seyretmek istediğinde HDMI çıkışından televizyona bağlıyor cam gibi görüntüler izliyorum; keyfim istediğimde müzikler dinliyorum, gazete için yazılarımı yazıyor, kitaplarımı okuyorum... Dünyadaki dergi ve gazeteleri, Türkiye ve dünyadaki televizyon kanallarını izliyorum... Uçakların kalkış iniş saatlerini saniye saniyesine takip edip ona göre havaalanlarına gidiyorum... Fotoğraf ve video çekiyor, sesleri kaydediyorum; yazılarımı mikrofonuna konuşuyorum, o hepsini anlıyor, tape ediyor... Adresi veriyorum yolu tarif ediyor, elektrikler kesilirse de fener olarak işe yarıyor...

Küçük çantama sığabiliyor, ağırlığını hiç hissettirmiyor...

Evet, Asus Eee Pad'in işletim sistemi Android Honeycomb'un bütün özelliklerinden yararlanıyor, hız çağında bana verdiği bu desteklere teşekkür ediyorum...

Her sabah içindeki programlarımı güncelliyor, forumlardan yenilikleri takip etmeye çalışıyorum...

Bu arada üç boyutlu film çeken ve gösteren padleri de incelemeyi, Android'in bir sonraki sürümü Ice Cream Sandwich'in özelliklerini araştırmayı sürdürüyorum... Gelişmelerden anladığım, yakın geleceğin, markası ne olursa olsun padlerin çağı olacağı... Özellikle de rekâbet koşulları ve bunun yarattığı hızın sonuçlarının mükemmel gelişmelere gebe olduğu ortada...

Teknoloji bundan böyle küçük, ama işlevi büyük ürünler ortaya koyarak daha geniş kitelelere, çok daha düşük fiyatlarla ulaşabilecek... Bu padler okullara da girecek, ders kitaplarının, hatta defter ve kalemlerin yerini alacak...

Sonuçta ben, daha bugünden onların en güzel örneklerinden birini kullanıyorum ve çok daha mükemmellerinin geleceğini bilerek bırakın yılları, önümüzdeki ayları dört gözle bekliyorum...

Tüm yazılarını göster