TCMB ve faiz

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Hem hisse senedi, hem bono-tahvil piyasaları adeta net bir mevsimsellik sergiliyor. Bu dalgalanmaların bir bölümü düzenli dalgalanmalar: örneğin, hemen her zaman bir yıl sonu etkisi görülüyor ve hemen her zaman mart-nisan aylarından birisinde bir satış dalgası yaşanıyor. Ancak, düzensiz, fakat tekrar eden bir desen de mevcut. Örneğin, 2003 Mart ayında olanlar 1 Nisan Tezkeresi ve Irak savaşıyla tetiklenmişti. 2004 Mart ayında olanlarıysa FED'in faiz artırımına başlayacağı beklentisinin erken satın alınması global düzeyde tetikledi. 2005 yılındaki dış dünya kaynaklı dalga 2004 dalgasına göre daha az oynak idi. 2006 Mayıs-Haziran ayında olanların da temelinde dış dünya yatıyordu, ancak TCMB'ye başkan atama süreci o derece uzadı ve karışık hale geldi ki, sonradan olanlarla beraber kendimiz dalgayı bir bardak suda fırtına düzeyine çekmiş olduk. Faizler 425 baz puan arttı, kur sıçradı ve sene sonunda YTL'nin reel değer kaybı çok düşük bir düzeye inmiş, nominal kur da hızla geri gelmiş olmakla beraber, enflasyon beklentiyi yüzde 50 aştı, hedefin de yaklaşık iki katı oldu.

Her defasında, piyasalar faizin yükseleceği seviyeyi ve TCMB'nin atacağı adımları tahmin etmeye çalıştılar ve bazen de para politikası adımlarını tetiklediler. Genellikle, faiz yükseldikten ve gecelik politika faizi de artırıldıktan sonra alımlar başladı ve tek soru YTL cinsi fonlama maliyetine ne kadar yaklaşılacağı, hatta altına inilip inilmeyeceği oldu. Geçen yıl eylül ayında FED faiz indirmeye başladığı anda zaten manzara belli olmuştu: FED başladı mı en az üç indirim yapıyordu. TCMB de indirimlere başlamıştı ve FED daha da yüksek oranda indirime gittiği için aslında ABD Hazine tahvilleriyle YTL cinsi bonoların getirisi arasındaki fark, TCMB faiz indirmeye devam ettiği halde, açılıyordu. 2007 sonunda ve 2008 başında politika faizi inidirilmeye devam ederken piyasa gösterge faizi de fonlamanın altında seyrediyordu. 18 Mart 2008'de son FED indiriminin ardından başlayan yeni emtia fiyat hareketliliğiyle beklentiler altüst olmaya başladı. Nisan ortasına doğru dünya ölçeğinde faiz artırımı beklentileri yaygınlaşmaya başladı. TCMB 30 Nisan günü basın açıklamasıyla yeni bir döneme girmekte olduğunu ve enflasyon hedefinin değişeceğini kamuya açıklamış oldu. Daha sonra yapılan 150 baz puanlık artışın yeterli olup olmadığı, piyasanın temmuz-ağustos ihalelerinde nasıl bir tutum alacağı tartışılırken, temmuz başında hem piyasa faizinin, hem gösterge faizin yeterince yükseldiği saptaması hakim olmaya başladı. Faizler hızla fonlama maliyetine doğru geriledi, ancak üzerinde seyretmeye devam etti. Normal beklenti, ve verilen sinyallere göre doğru olması gereken beklenti, TCMB'nin yıl sonuna kadar veya yılın son bir-iki ayına kadar faizi sabit tutacağı şeklindeydi. Ama TCMB son açıklamasıyla bu beklentiyi de sarstı.

Ağustos enflasyonu ÜFE tarafında petrol ve metal fiyatlarının gerilemesi, TÜFE tarafındaysa mevsimsel olarak düşen giyim-ayakkabı kaleminin etkisi sonucu düşük çıktı. Fakat global durgunluğun giderek belirginleşeceği ve fon kaynaklarının iyice kuruyacağı beklentileri varken ve talep koşulları enflasyonist baskı yaratamazken, emtia fiyatlarının 2009 yılında da düşük seyretmesi mümkün. Bu da 2009 sonunda enflasyon hedefi olan yüzde 7.5'e gerilemenin mümkün olduğunu gösteriyor. Fakat 2008 sonunu iki hanede tamamlama olasılığı çok yüksek. Enflasyon görüntüsü TCMB'nin açıklamasını çok erken, ama orta vadeli perspektiften bakınca çok da imkansız bir saptamaya dayanmayan, haklı olabilecek bir açıklama gibi gösteriyor. Faiz indirimi elbette ki sadece ağustos TÜFE'sine dayandırılamaz. Yine de açıklamanın zamanlaması talihsizlik içeriyor.

Ancak, özellikle AB'de hem büyüme hızla yavaşlıyor, hem de finansal sistem kredilerini bilançolarda tutmaya eğilimli olduğu için -yüzde 78'i banka olan Alman mali sisteminde bilanço dışı seküritizasyon gibi enstrümanların payı düşük- gelmekte olan durgunluk finansal krizi derinleştirmeye çok uygun. ABD'de de üçüncü çeyrekte büyüme yavaşlayacak ama FED ve diğer otoriteler İngiltere ve AB'ye göre çok önceden önlem almaya başladıkları için ABD biraz daha şanslı gibi görünüyor.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) faiz indirimlerinde artırmaya oranla daha az istekli ve yavaştır. Faklat yaklaşan fırtına 2009 içinde hem büyük indirimlere, hem de doların Euro karşısında hızla değer kazanmasına neden olabilir. Aslında dolar değer kazanmayacak, Euro değer kaybedecek demek daha uygun. 2009 manzarası bu şekilde belirginleşir ve durgunluk iyice zamana yayılırsa TCMB faiz indirimlerine gidebilir ve bunu 2008 Ekim ayından  başlayarak yapabilir. Önemli olan sonra faiz artırmak durumunda kalmaması çünkü her yıl mutlaka düzensiz bir düzenlilikle de olsa, böyle bir hareket gerçekleşiyor. Şu anda cazip bir "pozitif taşıma" (positive carry) mevcut gibi görülüyor.  

Tüm yazılarını göster