TCMB için 'dün' doğru olan, dünde kaldı bugün 'artık yeni

Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU dunyaweb@dunya.com

Geçmişte enflasyonun üç haneli değerler aldığını gördük. 1980 şubat - 1980 ekim döneminde, 1998'in ocak ayında ve 1994 nisan - 1995 mart arasında. Gerçekleşen en yüksek değer, yüzde 138.7 ile 1980 mayısında. Uzun yıllar sonra, mayıs 2004'te Türkiye tekrar tek haneli enflasyonla tanıştı. Bu anlamda enflasyonla mücadelede çok önemli bir başarı elde ettik.

Son yıllarda ortaya çıkan tablo farklı oysa. Enflasyon hedeflemesine 'örtük' biçimde başladığımız 2002 yılından bu yana hedeflenen enflasyon düzeyleri ve gerçekleşmeler Tablo 1'de yer alıyor.

Enflasyonda durum

Şu açık biçimde ortaya çıkıyor: Enflasyon hedeflemesini 'açık' biçimiyle uygulamaya başladığımızdan beri ne yazık ki açıklanan hedeflere yaklaşmakta başarısız olduk. Bu yılı da hesaba katarsanız, tam beş yıl oldu açık enflasyon hedeflemesine geçeli. Bu dönemin ortalama enflasyon hedefi yüzde 5.4. Gerçekleşen enflasyonların ortalaması ise yüzde 8.4. Ortalamada hedefin üç puan yukarısında kalmış gerçekleşme. Sapmaya yüzde olarak bakınca durum daha bir çarpıcı oluyor: Ortalama yukarıya doğru sapma tam yüzde 71.7.

Tablo 1: Tüketici Enflasyonu 

 Yılsonu Gerçekleşen  

 enflasyon yılsonu Hedeften Hedeften

 hedefi enflasyonu sapma sapma

  I (%) II (%) II-I (puan) II/I (yüzde)

2002 35.0 29.7 -5.3 -15.1

2003 20.0 18.4 -1.6 -8.0

2004 12.0 9.3 -2.7 -22.5

2005 8.0 7.7 -0.3 -3.8

2002-05 ortalaması 18.8 16.3 -2.5 -12.3

2006 5.0 9.7 4.7 94.0

2007 4.0 8.4 4.4 110.0

2008 4.0 10.1 6.1 152.5

2009 7.5 6.5 -1.1 -13.3

2010 6.5 7.5 1.0 15.4

2006-10 ortalaması 5.4 8.4 3.0 71.7

Not: 2010 gerçekleşme tahmini Merkez Bankası'nın son raporunda açıkladığı tahmindir.

Ortalama değil de, yıllar itibariyle bakarsak, tüm bu dönemde sadece küresel krizin en derin biçimde yaşandığı 2009'da hedefi tutturduk. Merkez Bankası'nın güncellediği 2010 tahminini de dikkate alınca, geriye kalan dört yılda hep hedefin üzerinde kaldığı görülüyor gerçekleşmenin. 2007 ve 2008'deki sapmalar ise özellikle çok yüksek. Oysa örtük enflasyon hedeflemesi rejiminin uygulandığı 2002-2005 arasında durum farklıydı.

Sorun sadece enflasyon hedeflerinden sapılması da değil. Enflasyon atalet kazandı. 2004'ten bu yana yüzde 5-11 aralığında dalgalanıyor. Her türlü olumlu faktöre rağmen 2009'da ancak yüzde 6.5'e düştü. Ama iki ay sonra da yüzde 10'a çıktı. Dolayısıyla, yüzde 5-6 arasında bir enflasyonu, biraz da zorlayarak kabul edecek bile olsak, bu düzey kalıcı olmuyor.

TCMB ne diyor?

Şu satırlar Merkez Bankası'nın (TCMB) yayınladığı 2010'un ilk Enflasyon Raporu'nun ikinci sayfasından alınma: "Yıllık enflasyondaki yükseliş genel fiyatlama davranışlarındaki bozulmadan ziyade bir çok geçici unsurun bir arada ortaya çıkmasından kaynaklanmıştır. Nitekim, temel enflasyon göstergeleri son çeyrekte yüzde 4 ile yüzde 5 arasında bir enflasyon eğilimine işaret etmiş ve orta vadeli hedeflerle uyumlu seyrini sürdürmüştür."

Enflasyon hedeflemesi rejimi uygulayan merkez bankaları, 'tüm' mal ve hizmetleri içeren bir sepetin fiyatındaki gelişmelere, yani 'ana' enflasyona hedef koysalar da, faiz tepkisi verirken farklı sepetleri dikkate alabiliyorlar. En yaygın bilineni, fiyatları para politikasının kontrolünde olmayan, dışsal koşullarla belirlenen mal ve hizmetleri sepetten 'atmak'. Bu 'arındırılmış' ya da 'hafifletilmiş' sepete 'çekirdek' mal sepeti deniliyor. T-CMB bu sepeti 'temel gösterge' olarak da adlandırıyor.

Sözünü ettiğim raporda bu temel göstergelere ilişkin iki tane grafik var. Dolayısıyla, TCMB'nin odaklandığı temel göstergelerin ne olduğu buradan da açık biçimde ortaya çıkıyor: TÜİK'in yayınladığı H ve I enflasyon göstergeleri. Bu temel göstergeler, fiyatları dolaylı vergilerdeki değişikliklerden ve idari kararlardan etkilenen mal ve hizmetlerin fiyatlarını dışlıyorlar. Ek olarak işlenmemiş gıda ürünleri de mal sepetinde yer almıyor.

TCMB aynı sayfada şöyle devam ediyor: "Bütün bu gözlemler, enflasyonda yılın son çeyreğinde gözlenen artışın, enflasyonun temel bileşenlerinden ziyade para politikasının etki alanı dışında kalan kalemler ile geçici unsurlardan kaynaklandığını göstermektedir."

Ne diyor TCMB? Birincisi, temel enflasyon göstergelerinin enflasyonun izlediği ana eğilimin orta vadeli hedeflerle uyumlu olduğunu gösterdiğini vurguluyor. İkincisi, o dönemde enflasyonda gözlenen artışın, para politikasının etki alanı dışında kalan unsurlardan kaynaklandığını belirtiyor.

Benzer paragraflara başka enflasyon raporlarında da rastlamak mümkün. Mesela 2008'in ilk çeyreğine ait raporun birinci sayfasında şöyle deniliyor: "Petrol, gıda ve yönetilen/yönlendirilen mal fiyatlarındaki gelişmeler gibi para politikasının etki alanı dışında kalan unsurlar enflasyondaki düşüşü sınırlamış ve enflasyon 2007 yılının sonunda yüzde 8.39 olarak gerçekleşerek belirsizlik aralığının üst sınırı olan yüzde 6 seviyesini aşmıştır. Gıda, enerji ve tütün ürünleri hariç TÜFE'nin artış oranı ise yüzde 4.8 olmuştur."

Yine temel göstergelerden birine atıf var. Aynı raporun ikinci ve üçüncü sayfasından da alıntı yapayım. "Akaryakıt ürünlerinden alınan özel tüketim vergisindeki ayarlamalar, 2007 yılında akaryakıt ürünlerinin fiyatlarında yüksek artışlara neden olmuştur. Ayrıca belediyelerin su fiyatlarında kuraklığın da etkisiyle yaptığı artışlar enerji gurubu fiyatlarını yükselten bir diğer unsur olmuştur."

Sonrası şöyle: "Gıda ve enerji fiyatlarında süregelen olumsuz gelişmelere rağmen temel enflasyon göstergelerindeki belirgin yavaşlama para politikasındaki sıkılaştırmanın kademeli olarak azaltılabilmesi için elverişli bir ortam sağlamıştır. Sonuç olarak Kurul, Eylül 2007-Ocak 2008 döneminde politika faizlerinde toplam 200 baz puan indirime gitmiştir."

TCMB ne yapıyor?

Tüketici enflasyonu yüksek düzeylerde gerçekleşse bile, eğer bu temel göstergelerle ölçülen enflasyon, hedefle uyumlu olacak kadar düşük bir düzeyde ise, bu durumu, 'enflasyonun ana eğiliminin hedefle uyumlu' olduğu şeklinde yorumluyor TCMB. Temel göstergelerdeki gidişat orta vadeli enflasyon hedefleri ile uyumlu ise, TÜFE ile ölçülen enflasyon hedefin üzerinde de olsa TCMB faizleri artırmıyor. Hatta son alıntıda olduğu gibi düşürebiliyor da.

İş burada özetlediğim kadar 'kaba' değil; ama uygulanan politikanın özü bu. Elbette TCMB enflasyon öngörüleri oluşturuyor; karar alırken bu öngörülere özel bir ağırlık veriyor. Ama öngörüler de sonuçta asıl olarak temel göstergelerden hareketle elde ediliyor. Öyle ya, mesela küresel siyasi gerginlikler nedeniyle de artabilen ham petrol fiyatını, ya da kuraklık nedeniyle de artabilen sebze-meyve fiyatlarını nasıl öngöreceksiniz? Sonuçta küresel siyasi gerginlikleri ya da kuraklıkları öngörecek modelleri ve uzmanları yok merkez bankalarının ve tabii ki TCMB'nin de. TCMB zaten enflasyon raporlarında bu tür 'dışsal' değişkenler için senaryolar oluşturuyor. Şöyle olursa, enflasyon da böyle olur gibi.

Bu politika doğru mu?

Oysa yazının girişinde de gösterdiğim gibi, 2006'dan bu yana enflasyon gerçekleşmeleri 2009 hariç hep hedefin üzerinde kaldı. Arada bir de hedef yukarıya doğru değiştirildi. Üstelik enflasyon, 2005'ten bu yana yüzde 5-11 gibi bir aralıkta dolaşıp duruyor. Demek ki TCMB'nin uygulamasında bazı sorunlar var.

Sorunlardan bir tanesi şu: Enflasyona etkisinin geçici olduğu düşünülen unsurlardan bir tanesi geçici değil: Bütçeyi toparlamak için dolaylı vergilerin artırılması, yönetilen/yönlendirilen mal fiyatlarına yapılan zamlar gibi. Temel enflasyon göstergelerine bakarken bunları dışlamamak gerekiyor. Zira bu ürünlerin fiyatlarını artıran uygulamalar sık aralıklarla tekrarlanıyor.

Sorun sadece bu değil elbette. Daha temel olarak şu: TÜFE ile ölçülen enflasyon temel göstergelerle ölçülen enflasyona, farklı bir ifadeyle enflasyonun ana eğilimine bir türlü yakınsamıyor. Bu durumda, TÜFE'ye değil de temel göstergeye bakılarak tepkisiz kalınması, hatta yukarıdaki alıntıdaki gibi faiz indirilmesi, sorun yaratıyor.

Ana eğilimin yolunda gitmesine atıfla asıl enflasyondaki olumsuz hareketlere ses çıkarmamak şu durumda haklı olur: Eğer asıl enflasyon, temel göstergeler ile ölçülen ana eğilime bir süre sonra yakınsıyorsa. Bu süre iki yıl da olabilir. Önemli değil; velev ki aralarındaki fark zamanla azalsın.

Peki, öyle mi? Önce üç rakam: 2006 ocak - 2010 temmuz döneminde her ay gerçekleşen yıllık tüketici enflasyonlarının ortalaması yüzde 8.8 olmuş. Oysa aynı değer H göstergesinde yüzde 6.7, I göstergesinde ise yüzde 6.1. Aradaki fark çok önemli. Yetmez; bir de her ay ne olmuş, ona bakmak gerekir. Öyle yapayım.

Grafik 1'de her ayın yıllık tüketici enflasyonu ile I göstergesiyle ölçülen enflasyon arasındaki fark var. Birincisi, tüketici enflasyonu hep daha yüksek. İkincisi, çoğu zaman aradaki fark çok, ama çok yüksek. İki enflasyon birbirine yakınsak olsaydı ne görecektik? Aradaki fark hem eksi, hem de artı yönde dalgalanacaktı. Az önce verdiğim ortalama değerler de birbirlerine yakın olacaktı.

Elbette bu dönemde hep aynı yönde gerçekleşen yüksek farkın açıklaması var: Falanca tarihte ham petrol fiyatı, falanca dönemde gıda fiyatları ve fakat filanca dönemde de dolaylı vergilerin artması nedeniyle bu fark oluştu. Doğru. Doğru ama aradaki farkı açıklamakla aradaki fark azalmıyor. 

Ne yapmak gerekiyor?

Bazı ekonomi politikaları vardır, kesinlikle uygulanmamaları gerekir. Mesela sürekli bütçe açığı verip, bu açığın merkez bankalarına para bastırılarak finanse edilmesi gibi. Ama bazı politikalar vardır, kesinlikle yanlış diyemezsiniz. Olumlu ve olumsuz yönlerini tartışmaya çalışırsınız.

TCMB'nin iki doğrultuda hareket etmesi gerekiyor. Birincisi şu: TCMB'nin mevcut enflasyon hedeflemesi uygulamasının yukarıdaki ilk guruba sokulabilecek bir parçası var ne yazık ki. Bu uygulamadan vazgeçmesi gerekiyor.

Şu: Bütçe açıklarının, enflasyonu artırıcı şekilde kapatılması para politikası açısından kabul edilemez bir hale geldi. 2001 krizinden sonra Türkiye disiplinli maliye politikası ile tanıştı ve yararlarını gördü. O sırada bütçe açıklarının nasıl olursa olsun, ama mutlaka kapatılması önemliydi. Ne var ki artık, dolaylı vergileri artıran ve böylelikle çeşitli mal ve hizmetlerin fiyatlarının yükselmesine yol açan idari kararlar, enflasyondaki katılıkla mücadeleye önemli zarar veriyor. TCMB'nin bu idari kararları, sadece enflasyonun neden hedeften saptığını açıklamak için kullanması, ama onlara tepki vermemesi kabul edilemez.

TCMB'nin hareket etmesi gereken ikinci doğrultu da şu olmalı: Ya yeni bir temel gösterge tanımlamalı, ya da enflasyon kalıcı biçimde yüzde 5-6 aralığına gelene kadar ana enflasyona tepki vermeli. Bu iki alternatifin olumlu ve olumsuz yönleri var elbette. TCMB'nin bunları ayrıntılı biçimde incelemesi gerekiyor.

Ama şu açık: Eğer yeni bir temel gösterge tanımlanacaksa, bu temel gösterge hiçbir şekilde bütçe açığını toparlamak amacıyla yapılan bazı uygulamaların fiyatlarını artırdığı mal ve hizmetleri dışlamamalı. 

Tüm yazılarını göster