Tasarrufunu TL cinsinden değerlendiren zarardan kurtulamıyor

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Bir dönem özellikle Anadolu'da gözde para Alman Markıydı. Sonra bunun yerini euro aldı. Gayrimenkuller euro ile alınıp satılıyor, kiralar euro cinsinden belirleniyor. Kimi yerlerde ise dolar revaçta. Hele hele son dönemde faizden sözüm ona uzak durma çabası ve bunun adeta moda bir akım haline gelmesi, enflasyondan kaçınma yolu olarak dövize sarılmayı daha da artırdı. Üstelik buna bir de dövizdeki artış eklenince TL Türkiye'nin parası olmaktan, değişim aracı olmaktan adeta tümüyle çıktı. Bu durumu tüm Türkiye'ye genellemek doğru değil tabii ki ama bazı yöreler ve bazı alışverişler için gerçek bu.

Eline TL cinsinden para geçenler bunu TL cinsi araçlara yatırdıklarında reel anlamda zarardan kurtulamıyor olmaları da TL'den kaçışta en büyük etkenlerden. TL kazanan bunu dövize bağlama eğiliminde ve bundan dolayı da dövize yönelme bir türlü durmuyor.

TÜİK dün mart ayının ve mart itibariyle geriye doğru olan üç ay, altı ay ve bir yıllık dönemin enflasyondan arındırılmış getiri oranlarını açıkladı. Bir aylık ya da üç aylık dönemlerin pek önemi yok. En azından son bir yılda ne oldu, diye bakmak gerek ve oradaki tablo TL'den uzak durmayı, tasarrufları değerlendirirken TL dışındaki araçlara yönelmeyi haklı kılıyor.

Son bir yılda mevduat, üstelik brüt faiz üstünden yüzde 2.38 kaybettirmiş. Mevduat faizindeki stopajı da düşünürseniz, kayıp çok daha büyük.

Tasarruflarını hisse senedi alarak değerlendirmek isteyenler yüzde 8.07 oranında kayba uğramış. 

Devlet iç borçlanma senedini tercih edenlerin son bir yıldaki kaybı ise yüzde 2.59 olarak gerçekleşmiş.

Ama öte yanda dolarda reel olarak yüzde 3.80, euroda yüzde 6.42, külçe altında ise yüzde 9.32 oranında reel kazançlar oluşmuş. 

Mevduatın faizi enflasyonun altında kalıyorken, iç borçlanma senetleri enflasyon kadar kazandırmıyorken, bu alanlarda tasarruf edilmesi ya da mevcut tasarrufların artırılması ne kadar gerçekçi bir beklenti olabilir? Hisse senedi piyasasının ise kendine has bir özelliği var tabii ki. Büyük kazançlar, büyük kayıpların ikizidir; kazanç bekleyen kaybı da göze almış demektir ve orada bir öngörü söz konusu olamaz. Zaten Türk halkının borsada öyle çok fazla bir tasarrufu da olduğu da söylenemez.

Faiz düşmeye düşmeli de... 

Merkez Bankası'nın faizi düşürmesi genellikle hep isteniyor, bu ayki Para Politikası Kurulu toplantısından faiz indirimi yönünde bir karar çıkması da neredeyse kesin gibi görünüyor. İlk kez koşullar da bu indirim için elverişli zaten. 

Ancak, Merkez Bankası faizi indirdiğinde bunun dönüp dolaşıp mevduat faizini de aşağı çektiği gerçeği pek göz önünde bulundurulmuyor. Aynı şekilde devlet iç borçlanma senedi faizlerinde yaşanan düşüş de pek dikkate alınmıyor.

Bankaların da, devletin de daha az maliyetle kaynak yaratması elbette iyi bir gelişme, ancak bunun bir de borç veren, yani para sahibi ayağı var. Faiz çok düşünce bankalardaki mevduat azalmayacak mı, vatandaş DİBS yatırımını azaltma yoluna gitmeyecek mi, bütün bu gelişmeler zaten düşük olan tasarruf oranımızı daha da aşağı çekmeyecek mi? 

Dolayısıyla Merkez Bankası şu koşullarda faizi düşürmeli düşürmesine ama, öyle dile getirildiği gibi radikal bir adım atarak çok yüksek bir indirim de yapmamalı.   

Döviz girişi devam ediyor

İlk üç ayın detaylarını daha iki gün önce verdik. Ama önemli bir konu ve son hafta verileri gelince bu konuya yeniden değinmeyi uygun gördük.

Konu, yabancı yatırımcıların Türkiye'deki menkul kıymet yatırımlarının seyri. Daha önce yalnızca hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedi yatırımlarına yer veriyorduk, tabloya bu kez özel sektör tahvil ve bonolarını da ekledik. Bu verilerde geçmişe dönme şansımız pek yok, çünkü Merkez Bankası bu verileri yakın zamandan itibaren açıklamaya başladı.

25 Mart-1 Nisan haftasında yabancılar 191 milyon dolarlık hisse senedi alarak, yılbaşından bu yana olan net alımlarını 1.3 milyar dolara çıkardılar. 

Devlet iç borçlanma senedinde ise 25 Mart-1 Nisan haftasında 209 milyon dolarlık bir çıkış gözlendi. Bu çıkışın 206 milyon dolarla hemen hemen tümü repodan kaynaklandı.

Yabancı yatırımcılar, söz konusu hafta içinde özel sektör tahvil ve bonolarında ise net 32.4 milyon dolarlık alım yaptılar. 

Böylece yabancı yatırımcıların yılbaşından 1 Nisan Cuma akşamına kadar olan dönemdeki net alımları 1 milyar 317 milyon doları hisse senedinde, 1 milyar 332 milyon doları devlet iç borçlanma senedinde, 91.2 milyon doları da özel sektör tahvil ve bonolarında olmak üzere 2 milyar 740 milyon dolara ulaştı. 

Tüm yazılarını göster