Çinlilerin çok güzel bir sözü var. “Ağaç dikmek için en iyi zaman 20 yıl öncesiydi, ikinci en iyi zaman ise şimdi”. Aynı şeyi iş dünyasına uyarlarsak bakın şöyle bir sonuç çıkıyor. “Şirket kurmak için en iyi zaman 20 yıl öncesiydi, ikinci en iyi zaman ise şimdi”.
İş kurmaya hazırlananlar, iş kurma niyetinde olanlar, iş kurmak için gerekli motivasyonu arayanlar, bu yazıyı okumadan yola çıkmayın. Çevremde kendi işini kurmaya hazırlanan ama motivasyonu düşük birçok insan var. Bu yazı onlar için.
Genç girişimcilik diye bir furya var, evet. Ama dünyadaki birçok başarı hikayesine baktığımızda girişimciliğin gençlere özgü olmadığını görüyoruz. Ama genç girişimciler daha çok ön plana çıktığı, daha az sayıda olduğu ve daha çok ilgi uyandırdığı için onları görüyoruz. 40’dan sonra “benden geçti” diyenler büyük hata içinde. Herkes girişimci olmak zorunda değil, sonuna kadar evet. Ama içinizde bir girişimci varsa onu hapsetmek büyük hata.
Ekonomik kriz nedeniyle girişimci olmaya karar veren çok insanla karşılaşıyorum. Bu, zorlamayla olacak bir iş değil. Kendinize haksızlık etmeyin. Eğer içinizde bir girişimci ruh yoksa özel sektörde kazanamadığınız bir geliri girişimci olunca da kazanamazsınız. Hatta özel sektörde kazandığınızı bile kazanamayabilirsiniz. Daha sonra daha büyük borçlarla muhatap olur, hayatınızın kalanında bu yükü taşırsınız. Vermeniz gereken karar çok net. Evet mi, hayır mı? Ortası yok.
İşte geldik sevdiğim noktaya. İçinizde girişimci ruh varsa da kafesi açıp onu serbest bırakmanın tam zamanı. Başta da söylediğim gibi en doğru gün tam da bugün. Ya bugün ya da hiçbir zaman.
Bugün bir fırsatınız varsa,
İçinizde girişimci ruh varsa,
Bir alanda deneyiminiz, etkiniz, çevreniz varsa
Başladığınızda doğrudan kapınızı çalacak bir potansiyel müşteriniz varsa
Ve 1 yıl dişinizi sıkacak ekonomik gücünüz ya da sıkıntılara karşı dayanıklılığınız varsa,
Bir dakika bile düşünmeyin. Hz. Muhammed (SAV)’ın helal kazanç için öneri isteyen sahabelere söylediği rivayet edilen “Rızkın onda dokuzu ticarettedir” hadis-i şerifi çok derinlemesine düşünülmesi gereken bir söz. Eğer bugüne kadar girişimci olabileceğiniz, olma potansiyeline sahip olduğunuz halde olmadıysanız yüzde onluk alanda sınırlı kalmışsınız. Yüzde doksanlık bakir bir alan var sizin için. Bu açıdan bakarsanız önünüz açık.
Bir de girişimciliğin fırsatlara açılan bir kapı, bir pencere olduğu gerçeği var. Belki bugün kafanızdaki plan işlemeyecek, o işte muvaffak olamayacaksınız ama başladığınız iş sizi başka bir noktaya taşır. İşinizi başka bir yere pivot edebilirsiniz. Burada da Mevlana’nın muhteşem sözü giriyor devreye. “Sen yürümeye başlayınca yol görünür olur”.
Bu yazıyı yazarak risk aldığımın farkındayım. Bugün kurulan şirketlerin de belli bir kısmı batacak. Ama 10 yıl önce kurulan şirketlerin de belli bir kısmı battı. Yirmi yıl önce kurulanların da. Peki neden şimdi bu yazıyı yazıyorum? Çünkü şimdideyiz. Değiştirebileceğimiz tek gün bugün. İTO’ya gidip 2010 yılı kuruluşlu bir şirket kuramazsınız. 2030 kuruluşlu bir şirketi de bugün kuramazsınız. Ama tek sebep bu değil.
Bir krizin içinden geçiyoruz. İçinden geçerken krizin tam olarak neresinde olduğunu bilemeyiz. Çünkü alacağımız kararlar, çevresel etkenler, küresel etkenler bu krizi kısaltabilir, uzatabilir. Derinleştirebilir, şu anda en tepe noktasında olabiliriz yahut tepeyi geçip normale doğru iniyor olabiliriz. Bunları bilemiyoruz. Ve bu krizin bir çıkışı var. O zaman kimler ayakta kalmış olacak, kimler hazır olarak o günü bekleyecek, işte bu önemli.
Krizde batan çok fazla şirket var. Ve bu şirketler çok sayıda çalışanı olan, çok sayıda tesisi bulunan, stok yükü, hammaddesi, hatalı kararları, verilmiş sözleri, kâr ya da zarar edecek yapılmış sözleşmeleri, kısacası büyük bir bagajı olan şirketler. Sizin ise hiçbir bagajınız yok. Sadece batanlar değil, “bu yüksek faiz ortamında üretim ya da ticaret yapılmaz” deyip parasını işinden çekenler var, yani bile bile batanlar.
Eğer siz onda dokuzda arayacaksanız sizi bekleyen fırsatları, o zaman önünüz açık.