Türkiye’de 3,7 milyon Suriyeli yaşıyor, ILO’nun 2020 raporuna göre, “Suriyelilerin tüm çalışanlar içindeki payı yüzde 2,9 en çok İstanbul, Adana, Bursa, Gaziantep, Konya, İzmir gibi illerde yaşıyor ve tarımda/inşaatta çalışıyorlar. 2 milyon 930 bin Suriyeli işgücüne katılıyor.
15-64 yaş aralığındaki Suriyeli erkeklerin yüzde 71’i kadınların yüzde 11,2’si çalışıyor. Suriyelilerin yüzde 97’si kayıt dışı. TEPAV’ın raporuna göre Suriyelilerin yüzde 2,7’sinin çalışma izni var.” Fao’ya göre yüzde 3’ü kayıtlı çalışıyor. Building Markets’e göre Suriyeli şirketler, Türkiye’deki Suriyelilerin yüzde 7’sini istihdam ediyor. Dünya Bankası’nın raporuna göre “her 10 Suriyeli kayıt dışı istihdam, altı Türk’ün işini kaybetmesine neden oluyor.”
Zamanında Almanya’ya giden Türkler ne yaşadıysa aynısını Suriyelilere yaşatıyoruz. Trump’ın Meksikalılara yaptığının aynısını yapmaya çalışıyoruz. Türkiye Yüzyılı inşasında onların tarımı nasıl beslediği, ekonomiye nasıl etki ettiğinin farkında değil ya da reddediyoruz.
ILO’ya göre Suriye göçlerinden sonra 2010 ila 2013 yılları arasında Gaziantep, Kilis, Mardin (yüzde 20), Urfa (yüzde 16) gibi illerde işsizlik, Türkiye oranlarının üstünde seyretti. Mersin, Urfa, Gaziantep gibi illerde mevsimlik tarım işçiliği, çobanlık, fırıncılık gibi çocuklarımıza layık görmediğimiz işlerde yüzde 63 daha düşük ücretle çalışıyorlar.
BM Comtrade uluslararası ticaret veri tabanına göre 2023 yılında Türkiye Suriye’ye 2,05 milyar dolarlık ihracat yaptı. Ticaret Bakanlığı’na göre Suriye ihracatında potansiyel alanların başında tarım geliyor. En çok, “mineral yakıtlar, hayvan yemleri, değirmencilik ürünleri, çeşitli enzimler, hububat ürünleri, tahıllar” ihraç edildi.
Suriye tarımı son 50 yılda oldukça hırpalandı. Sanılanın aksine tek sebep göçler değil. Kuraklık/susuzluk savaş başlamadan önce de önemli bir sorun olmaya başlamıştı. 1990’larda tarım Suriye’nin GSYİH’nın yüzde 27’sini oluştururken şimdilerde oran 22’lerde. Fao’ya göre, “savaş, kaos ve terör nedeniyle 2011-2016 yılları arasındaki tarımsal kayıp 16 milyar dolar. Geçmişte 5 milyon tona yakın tahıl üreten Suriye’nin üretimi son yıllarda 2,7 milyon tona geriledi.
Son saldırılarda tarım alanlarındaki faaliyetler durduruldu. Ülkedeki endüstriyel altyapının çökmesi, enerji sıkıntısı ve işgücü kaybı nedeniyle endüstri bitkilerinin işlendiği fabrikaların kapanması, pamuğa dayalı tekstil sanayinin çökmesine neden oldu. 2005’te 331 ton lif pamuk üretimi 170 bin tona geriledi. Şekerpancarı ve tütünde de önemli düşüşlerin olduğu Suriye coğrafyası ile geçmişten gelen coğrafi bağlar, akrabalık ilişkileri bölgede Türk un sektörünün yatırımlar yapmasını sağladı.
Fao verilerine göre 2000’lerde 250 bin ton olan yağlı tohum üretimi son yıllarda 70 bin tona kadar geriledi. Veterinerlik hizmetlerine erişememe, kuraklık gibi nedenlerden ötürü hayvancılıkta da ciddi düşüşler yaşanıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre “20 milyon Suriyelinin yarısı kronik gıda yetersizliği yaşıyor.” Suriye petrol dışında pamuk, buğday gibi ürünlerde önemli bir ihracatçıyken şimdilerde uyuşturucu dışında satacak pek bir şeyi kalmadı. Dünya kimyon piyasasının 70 milyon dolara yakın kısmı Suriye’nin elinde. Anason, kişniş, Antep fıstığı, elma, armut önemli ürünlerinden. Zeytinyağında hala 60 milyon dolara yakın ihracat yapıyor.
Türkiye barışalım, normalleşelim derken Suriye’de yönetim değişti. Harap bitap düşen Suriye’nin iştahlı müteahhitlerimiz tarafından yeniden inşa edilmesi yanında tarımsal açıdan da büyük fırsatlar olabilir. “Suriye’nin susuz tarım/örtü altı tarım / tohumculuk altyapısı inşa edilirken, çeşitli alanlarda Suriye’ye mihmandarlık yapılabilir, tarım ticareti geliştirilebilir. Suriye Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ilk ülke, önemli bölümü doğu illerinden akrabalık ilişkileriyle yapılıyor.
Velhasıl; Suriyeliler giderse bağda, bahçede kim çalışır, koyunları kim otlatır, fırında kim ekmek pişirir. Suriyeliler kurumuş vatanlarına dönmek ister mi, Türk tarımı Suriye tarımının altyapısını inşa edebilir mi, izin verirler mi? Giden Suriyeliler Türkiye hatıralarına teşekkür eder mi/ yoksa kırdığımız kalpler küser mi? Düşünmeye değer.